hater 24'

1.9K 144 140
                                    

canım smut yazmak istemedi

Gözlerimi saatlerdir boş boş izlediğim tavandan ayırıp kafamı yavaşça yanımda ki doluluğa çevirdim.

O da benden farksız değildi.

Gözlerini tavanda gezdiriyor dakika başı ofluyordu. Canını sıkan bir şey vardı bu bariz ortadaydı fakat sorma cesaretini kendimde bulamıyordum.

Chaeyoung şimdi devredeydi.

Rosé, Rosie, Roseanne, Chaeyoung...

Ben hangisiydim? Her bir ismim farklı karaktere sahipti ve bu beni çıkmaza sürüklüyordu. Uzun zamandır Rosie bedenime ev sahipliği yapıyordu. Bu yüzden hiç olmadığım kadar cesaret doluydum.

"Saat kaç?" aramızda ki sessizliği yıkıp telefonuma uzanacağım sırada bir el bunu engellemiş ve beni kendine çekmişti.

"Boşver," dedi kollarını kollarımın üzerine getirirken. "Bugün telefonlarımıza bakmayalım."

"Saatle ne alakası var?" anlamamış bir şekilde mırıldandığımda kafasını boyun girintime gömmüştü.

"Bakma işte. Bir gün dayanabilirsin." sinirle homurdandı. "Birbirimize vakit ayıralım."

İçimi saran kuşku hissi, tekrar uykuya dalmamı zorlaştırırken yorganı üzerimden ittim ve yavaşça yataktan kalktım.

"Sana kahvaltı hazırlayacağım." kıkırdayıp odanın çıkışına ilerlediğimde tıpkı filmlerde ki gibi bir ortamda olduğumuzu farketmiştim.

Üzerimde onun tişörtü vardı ve ben kahvaltı hazırlamaya iniyordum.

Güzeldi, fazlaca da özeldi.

Merdivenleri büyük bir heyecanla inip mutfağa ilerlediğimde gördüğüm manzara omuzlarımın düşmesine sebep olmuştu.

Her ne kadar ben yapmak istesem de Natya kahvaltıyı hazırlamıştı. Oysa ne güzel hayeller kurmuştum.

"Bayan Park size ve Bay Kim'e arka bahçede kahvaltı hazırlamam emredildi." dediğinde kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı. "Masanız arka bahçede efendim."

"Kim dedi bunu sana?" kim dediyse onun alnından öpecektim çünkü çok iyi düşünmüştü.

"Jeon Jungkook." dudaklarından çıkan ismin her bir harfi göğüs kafesime saplanırken arkamdan gelen alaylı gülüşle yüzüm düşmüştü.

"O düşünür müydü bunları?" Düşünürdü Taehyung. Senden benden daha çok düşünürdü.

Beni seviyordu ve mutlu olmam için kalbini görmezden geliyordu. Bir dilek hakkım olsa onu da Jungkook'a karşılık verebilmek için kullanırdım ama bu imkansızdı. Sevgimi en çok hakeden kişi oyken onu sevmem imkansızdı.

"Gel," dedim Taehyung'u arkamdan sürüklerken."Soğumasın yemekler."

"Televizyonu kapatın." Taehyung Natya'ya doğru fısıldadığında Jennie koşar adımlarla salona ilerlemişti.

Taehyung'un bileğini bırakıp duraksadığımda bu sefer o kolumdan tutmuş ve beni kolunun altına çekmişti.

"Ne çeviriyorsunuz siz?" sinirle mırıldandım ve kolunu omzumdan ittirdim. Her geçen gün sinirim daha da artıyordu onlara karşı.

"Yiyecekler soğumadan gidelim bugün kayıtlarım var." gülümseyip beni çekiştirmeye başladığında içimde ki tüm kahvaltı aşkı uçup gitmişti.

Bir şey vardı ve bunu benden saklıyorlardı.

Evin etrafından dolaşıp arka bahçeye varabildiğimizde alayla gülümsemiştim. Masa, gerçek çiftler için olduğunu haykıra haykıra bağırıyordu.

Biz gerçek bir çift değildik. Çift bile değildik.

"Acıkmadım ben." sandalyeye oturduğumda önümde ki tabağı hafifçe itmiştim.

"Chaeyoung, o kadar yoğun bir gecenin ardından acıkmadım diyemezsin." şaşkınlıkla konuştuğunda bu cümlesi utanmama sebep olmuştu.

Hadi ama gecenin nasıl geçtiğini belirtmek zorunda mıydı?

"Acıkmadım işte." dedim ağzımın içinden mırıldanarak. "Yemek istemiyorum."

"Ama yemek zorundasın." çatalının ucunda ki salatalığı ağzıma uzattığında tiksinen bakışlarımı ona göndermiştim.

"Neyiz biz? Yeni evli çift falan mı?" alayla konuştuğumda gözlerini devirmiş ve ağzımı açmamdan yararlanıp salatalığı ağzıma tabir-i caizse fırlatmıştı.

"Şu köpek niye beni yiyecekmiş gibi bakıyor?" kafasıyla kulübesinde tepinen WonWon'u gösterdiğinde kıkırdamıştım.

"O da anlıyor annesinin kimi sevip sevmediğini." kaşları anında çatılırken tabağına dönmüştü.

"Sadece şaka yaptım." yüzümü buruşturup konuştuğumda hiç beni umursamış gibi durmuyordu.

Aramızda ki uzun süren sessizlikle beraber kahvaltımızı yaptığımızda tıka basa doymuş durumdaydım. Oturduğum yerden yavaşça kalktığımda Taehyung'da ayaklanmıştı.

"Ben duş alacağım." dedim evin içine ilerlerken. "Seni Jennie bırakır şirkete, Jimin'in yanına gideceğim diyordu."

"Chaeyoung," bileğimden tutup beni kendine çektiğinde hızımı alamayıp göğsüne çarpmıştım. "Umarım bana fazla kızmazsın ve hayatın boyunca mutlu olursun."

"Ne saçmalıyorsun?" kaşlarımı çatıp konuştuğumda gülümsemişti. "Hiç, dalga geçiyorum."

Bu saçma davranışlarına göz devirip kollarının arasından kurtuldum ve evin içerisine ilerledim. Bugün etrafımda ki herkes bana saçma bir şekişde mesafeli davranıyordu ve bu hiç hoşuma gitmiyordu.

Bedenimi saran havluyu iyice kurulandıktan sonra yatağın üzerine bırakıp çıkardığım iç çamaşırlarımı giydim ve ardından yatağın üzerinde ki eşofman takımlarını üzerime geçirdim.

Yorucu bir pratiğin ardından kemiklerimi tamamiyle kaybetmiş gibiydim. Kolumu bile kaldıracak gücüm kalmamıştı.

Yorgun bedenimi yatağa bırakıp telefonumu elime aldığımda uzun zamandır kapalı olan internetimi açtım.

Jungkook'dan gelen mesajlar bir bir sıralanırken telefonun daha fazla kasılmaması için sessize aldım ve İnstagram'a girdim.

Sabahtan beri ne telefonumu elime alabiliyordum ne de televizyonu açabiliyordum. Hepsinin bana garezi varmış gibiydi.

"Siktir." ana sayfama düşen haberle dudaklarımdan bir küfür savrulurken yattığım yerde doğruldum.

Sanki bir şey boğazımı sıkıyormuşta nefes almam engelleniyormuş gibiydi.

Bana solo yoongi, solo Taehyung, solo jimin ve solo Jungkook fici önersenize :) ama güzel olsun. Shipli okumak istemiyorumm

𝙃𝘼𝙏𝙀𝙍 ☆ 𝒗𝒓𝒐𝒔𝒆 (düzenlenecek) Where stories live. Discover now