Eğer dün gece bana Gün diye hitap eden ve eve götüren kişi oysa, ondan önce mesaj atan, temiz forma fırlatan da o muydu yani? Peki, ama neden? Kötü biri neden iyilik yapardı?

"Ders programına baktım," dedi sessizliği bozarak. Gözlerimi dikiz aynasından bana bakan simasına çevirdim. "Seni ben çalıştıracağım boş zamanlarında."

"Senin beni çalıştırmana ihtiyacım yok," dedim kendimden emin sesle. "Senden daha az yetenekli olduğumu düşünemezsin."

Yüzü yay gibi gerildi. "O zaman futbolcular teknik direktörleri ile çalışmasınlar? Hani, bazıları çok daha yetenekli ya!" Derin nefes alarak arabayı parkın bittiği yerden döndürdü ve dakikalar sonra esas yollardan birine girdi. "Gizem'le çalışmayacağın için kaptanın benim."

Kaşlarımı havalandırarak, "Büyük şanssızlık benim için," dedim kısık ama duyacağı sesle.

"Hayatımda daha önce kimsenin bana böyle bir nefret beslediğine şahit olmadım."

Histerik bir şekilde güldüm. "Yoksa kendini melek mi sanıyordun bu zamana kadar?"

"Melek olmadığımı biliyorum. Ama kötü adam da değilim."

"Sen öyle san."

Kırmızı ışıkta durduğunda elini cebine atmış ve telefonunu çıkarmıştı. Trafik ışığına baktığımda otuz iki saniyenin kaldığını görüp iç çekmiştim. Eve bir an önce varmak istiyordum.

Bulut birkaç saniye sonra başını bana çevirerek, "Sana Instagram'da istek attım. Kabul et lütfen," dedi.

Bana istek mi atmıştı? "Ne?"

"Artık aynı takımdayız."

"Bu yüzden seni takip etmek gibi bir zorunluluğum mu var?" diye çıkıştığımda kafasını aşağı yukarı sallamıştı.

Telefonumu çıkararak bildirimlere baktığımda gerçekten de bana istek attığını görmüştüm.

Bulut Atay (@bulut_atay_) seni takip etmek istiyor.

Büyük bok yiyor?

Dudaklarımı birbirine bastırarak tepkimi kontrol etmeye çalıştım. Gülmemeliydim. Hayır, hayır, şimdi gülmemeliydim! Kendi iç sesime kahkaha atmamalıydım!

Ama saniyeler içerisinde dudaklarımdan kaçan kahkahaya engel olamadım. Yüksek sesle kahkaha atmaya başladığımda elimle ağzımı kapattım ama yine de gülüşümü durduramadım.

Ben güldüğüm sırada dikiz aynasından şaşkınlıkla bana bakıyordu. "Demek kızlara istek atsam böyle tepki verecekler. Tuhaf..."

Gülüşümü durdurup, "Neden isteğini kabul edeyim? Dedikodu Sitesi'ne paylaştıklarımı sızdırman için mi?" diye sordum.

"O sitenin editörü benmişim gibi konuşmasan?"

"Herkes olabilir," diye mırıldandım. "Hatta birden fazla editör olabilir."

Yüzünü buruşturarak, "Bu kadar umursama," dedi. "Hakkında yazılanların bir önemi yok."

"Durdur arabayı!" Dişlerimin arasından çıkan keskin sesim, kendime bile yabancı gelmişti. Bulut anında komut almış gibi arabayı durdurduğunda kemerimi çözdüm ve kapıyı açıp hışımla arabadan indim.

Önce kendi çarptığım kapının, sonra ise onunkinin sesi kulaklarıma dolduğunda sırt çantamı çoktan omuzlarımdan geçirmiştim. "Ne dedim ben şimdi?"

Koşar adım gelip önümde durduğunda onu ittirdim. "Kaptan, defol sadece, tamam mı? Düşüncesiz pisliğin tekisin sen. Bir an bunu unutup beni bırakmana izin verdim geri zekâlı gibi. Suç benim. Şimdi bas git."

ROTAKde žijí příběhy. Začni objevovat