35. Bölüm: Alya Yıldırım

Start from the beginning
                                    

"Beni affet..." diye mırıldandı.

Oda bir anda karanlıklaştı. Sanki karanlık bir yerde yapayalnız kalmış küçük bir çocuk gibiydi. Hâlâ o gün ki küçük bir çocuktu. Hâlâ gelmesini, nefes almasını, hareket etmesini bekleyen kardeşinin vücudunun önünde duran küçücük bir çocuktu Bora...

"Ben seni kurtaramadım kardeşim..."

Ve karanlık çöktü bu sefer Bora'nın üzerine. Hiçbir şey yapmadı. Yapmak istemedi.
Sanki hep karanlıktaydı ve artık vazgeçmişti. Pes etmişti Bora. Kurtulmak istemiyordu artık. Kardeşini için kendisini suçluyordu ve artık kendisi de bu karanlığı hak ettiğini sanıyordu. Bırakmıştı bütün iplerini. Bırakmıştı çırpınmayı.

Karanlık artık onu içine çekmişti. Karanlıkta bir bütün olmuştu Bora.

Artık sadece karanlıkta kaybolmak istiyordu...

________

(Yıllar önce)

"Abi? Bak bu pembe, bu da mavi." Elinde ki çimde sürdüğü araba ile oynamayı bırakıp kardeşine çevirdi bakışlarını. Gülümsedi. Mutluydu. Çok seviyordu kardeşini. Onun için ölümü bile göze alabilecek kadar...

"Evet Ayla. O mavi benim." Küçük ellerini kaldırıp elinde ki kendi arabasını gösterdi. Sonra kardeşinin elinde olan arabayı gösterdi.

"O pembe de senin." Kardeşi gülümsedi. Ama bakışları abisinin arkasında takılınca bir anda soldu. Abisi kaşlarını çattı ve arkasını dönüp kardeşinin baktığı yere baktı. Aynı kardeşinin gibi gülümsemesi soldu yüzünde.

İki küçük çocuk, annesi ile babasını bahçede oyun oynuyarak beklerken tanımadığı bir kaç silahlı adamı beklemiyordu.

"Siz kimsiniz?" Küçük kız abisine yaklaştı ve kolunu tuttu. Birbirlerine sığınmaları aralarında ki bağı daha da güçlü hâle getiriyordu sanki.

"Merhaba." Silahlı adamlar her iki yana çekildiği anda bastonlu yaşlı bir adam yavaş bir şekilde ortalarından geçip bir adım önde durdu.

"Önce sizi tanıyalım çocuklar, bu evde yaşayanların çocukları olduğunu bilmiyordum aslında." Yaşlı adamın belinde olan silahı güneş sayesinde parlıyordu.

Küçük çocuk eli ile kendisini gösterdi.

"Ben Bora." dedi

Sonra eli ile kardeşini gösterdi.

"Bu da Alya. Benim kardeşim." dedi.

"Burası Yıldırım ailesinin evi. Bildiklerime göre bu ailenin çocukları yok. Peki sizin soyadınız Yıldırım mı?" Yaşlı adam kalın çıkan sesi ile sorduğu soruya iki kardeşte aynı anda kafalarını salladılar.

"Peki anne ile babanızın adları ne?" İki kardeşte unutmuştu annesinin kendilerine söylediği nasihatlardan birisini.

Asla bir yabancı ile konuşma.

"Annem'in adı Merve, babamın adı Semih." dedi küçük çocuk. İçine bir an ürperti geldi. Sanki söylememesi gerek bir şeyi söylemişti.

"Alın bunları." Yaşlı adamın eli ile iki çocuğu gösterip arkasında ki silahlı adamlara emir vermesi ile silahlı adamlardan 4 tanesi öne atılıp iki çocuğa yöneldiler.

İki kardeşte ne olduğu bilmiyerek silahlı adamlara bakarken, silahlı adamlar onları ellerinde ki uyutucu dökülmüş bez ile hareketsiz hâle getirmişlersi bile. İki kardeşte karanlığa çöken ortam ile gözlerni yumdular...

Düşman Sınıflar Serisi Where stories live. Discover now