0.1 "suicide bar"

267 33 62
                                    

Chapter One: Suicide Bar
────── 〔🍷〕──────

Yokuş aşağı, yokuş yukarı ; yokuş aşağı, yokuş yukarı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Yokuş aşağı, yokuş yukarı ; yokuş aşağı, yokuş yukarı...Bir müddet sonra sırtındaki çantanın sesi kulağına akustik bir tını olarak gelmeye başlamıştı.

Elinde birisi ufak tefek, birisi de içine rahatça bir kutunun girebileceği boyda iki tane poşet torba vardı. İki saattir yürüdüğü düşünülürse, poşetlerin sapı artık parmaklarıyla avcunun birleştiği yeri acıtmaya başlamıştı.

Evine ulaşmasına daha 45, metroyla beraber 1 saat 20 dakika civarı vardı. Bugünün hafta içi olmasına rağmen bu kadar trafik olması şaşırtıcıydı. Bu düşünceyle beraber etrafındaki trafiğe sıkışmış arabalara,otobüslere ve motorsikletlere bakıp içinden derin bir "oh" çekti. Onların yerinde olmaktansa yürümek çok daha iyiydi.

Şehir merkezinde yürüdüğü için kulaklığını tek kulağına takmakla yetiniyordu. Telefonunu şarkı dinlemek dışında kapalı tutmayı tercih ediyordu. Arada biten şarkıyı değiştirmek için ekranı yokluyordu sadece. İşine yürüyerek gitmek ve dönmek onun kararıydı ve bundan hiç de pişman değildi.

Günlük hayatı dolu ve sıkışık olduğu için yürümeye yeteri kadar zaman ayıramıyordu zaten, bu yüzden bu onun için iyi bir fırsattı. Sonuç olarak kim güzel bir sonbahar gecesinde Seul'ün renkli yollarını en sevdiği şarkıları dinleyerek turlamaya hayır diyebilirdi ki?

Eve gitmeden birkaç yere daha uğramayı düşünüyordu ama bundan ailesine bahsetmemişti. Kulaklığındaki şarkının bitmesiyle beraber abisine endişelenmemeleri için kısa bir mesaj atmaya karar verdi. Telefonunun açıp mesajlar kısmına girdi. Kısa esprili bir mesaj atıp telefonunu yeniden cebine yerleştirdi.

Bu sefer öncekine göre biraz daha hızlı yürümeye başladı. Eve bahsettiğinden daha geç ulaşmak istemiyordu bu yüzden acele etmesi gerekiyordu.

"Ahh işte, sonunda..." önünde alışveriş merkezinin sayısız renkle parlayan reklam panosuna bakarak kendi kendine mırıldandı. Hızlıca otomatik kapıdan içeri girdi ve kitapçıya ulaşmak için sağa doğru yöneldi. Birkaç büyük ve hızlı adımdan sonra kitapçının tabelası gözüne ilişti.

Kitapçıdan elinde yeni bir poşetle çıktı. Bu seferki diğerlerine göre daha ufakçaydı. Onu diğer poşetlerin olduğu yerin aksine sol eline aldı. Cebinden, saati kontrol etmek amaçla telefonunu çıkarttı.Bir yandan gideceği istikamete doğru yürüken telefonundan saati açtı. 12:45

Ekrandaki sayıyı gördükten sonra içi oldukça rahatladı, yapacağı diğer işe zamanı kalmıştı hatta düşündüğünden daha çok vardı. Bunun verdiği sevinçle yeniden yavaşça yola koyuldu.

༺༻

Seul'de bir Karaoke barı, gece 01:37

wanna have: jellyWhere stories live. Discover now