Dear Amelia Earhart,

162 22 4
                                    

Sevgili Amelia Earhart*,

Hikâyeni duyduğumda, dürüst olmalıyım, kıskanmıştım. Elbette böyle trajik bir şekilde ölen birini kıskanmam saçma, biliyorum. Ama benim kıskandığım şey ölümün değildi, daha çok uçmak ve ortalıktan kaybolmakla ilgili kısmıydı. Yukarıdan Dünya'yı seyredişini kıskandım.

Korkusuzdun. Kaybolmak veya kaza geçirmek umurunda değildi, belki uçağın düşeceğini fark ettiğinde veya sonsuza kadar kayıplara karışacağını anladığında bile korkmamıştın. Önemli olan o zaman korkmaman da değil, önemli olan ihtimalleri saymaman. Ölümlü bir dünyadayız, bunu her şeyden daha çok sevdiğim erkek arkadaşımı kaybedince anladım. Gerçekten, her an her şekilde ölebiliriz ve riskler bunu ne yakınlaştırıyor ne de kolaylaştırıyor.

Öleceğiz.

Ben de hayatımda riskler almaya başladım, senin gibi. Harry gibi... Harry de kendinden emindi, odaya girmeden önce omuzlarını dikleştirirdi ve giriş yapıp herkese kendini göstermeyi başardığında kaşlarını hafifçe kaldırırdı. Ve herkes ona bakardı. Dünya durmuş ve tek hareket eden oymuş gibi bütün ilgi odağı o olurdu. Arkadaşlık ilişkilerinde en ufak bir korkuya düşmezdi, her zaman fazla kişiden yanaydı.

İki kişiyle arkadaş olmak bile başta korkutsa da şu an korkmuyorum. Aksine, korkularımın üstüne gidiyorum, Amelia.

Dün ilk kez sarhoş oldum. Liam'ın evine gittiğimde Zayn ve Liam salonda yere yatmış duruyorlardı. Onlara neden yerde olduklarını sorduğumda Zayn güldü. "Markete gidelim."

Daha sorgulamaya vaktim olmadan kendimi dışarıda markete ilerlerken buldum. Kalbim hızla atıyordu ve ne halt yediğimi düşünüyordum. Sonra kafamda sabah 4'lere kadar partilerde takılan Harry geldi ve korku hissini geçirdim, yerini adrenalin aldı.

Hava biraz esintiliydi, bunun için markete girdiğimizde üçümüz de ısınmayla rahatladık. Tedirgince içki kısmına yöneldik ve Liam raftan tarçınlı bir After Schock likörü alıp montunun içine sokuşturuverdi. Sonra yavaşça tuvalete gidip çıkışımızda ötmesin diye etiketi söktük.

Kalbimin güm güm atış sesine kulak asmayıp onlara ayak uydurarak tuvaletten çıktım. Onlar önden ilerlerken doğal davranmaya çalıştım, hiçbir şey olmamış gibi. Zayn ve Liam'a yetişip doğruca kapıdan çıktım.

Eve döndüğümüzde üçümüz gülüp duruyorduk. Liam şişeyi montunun içinden çıkarıp çatıya doğru tırmandık.

İçkinin dibinde küçük kristaller vardı ve ilk yudumu aldığımda boğazım yandı, hiçbir şey belli etmeden şişeyi tekrar Zayn'e uzattım. İlk içki içişim olduğunu onlara söyleyemezdim, muhtemelen bu onların bininci çaldıkları ve içtikleri içkidir. Böylece likörün mideme kadar yakarak geçmesine izin verdim. Tam olarak hissizleştiğimde gülmeye başladım, korkmayacak kadar gevşemiştim.

Çatıdan aşağı inip bahçeye girdik. Ben hamakta sallanmaya başlarken Zayn ve Liam trambolinde zıplıyordu. Yıldızlar etrafımda uçuşuyordu ve her rüzgar esişinde uçacakmış gibi hissediyordum. Uçacak ve senin gibi ortadan kaybolacakmış gibi.

O sırada Harry'nin bir akşam gittiği partiyi hatırladım. Partiyi verenlerin kim olduğunu bile bilmiyordum ve saat 2'ye vardığında Harry hâlâ ortalıkta yoktu. Kendime onun iyi olduğuna inandırıp yatağına uzanmış bekliyordum. Annesi yine yurtdışındaki sevgilisine gitmişti, ablası da en az Harry kadar alkolik bir particiydi. Bir sağa bir sola dönerken kapının açıldığını işitmiştim. Hareketliliği bırakıp gözlerimi kapamıştım.

Yalpalanarak merdivenden çıkma sesi kulaklarıma yankılandığında saniyeler içinde yatağın diğer ucunda ağırlığını hissetmiştim. Dengesizce yanıma uzanıp yaklaşmıştı. Nefesi acı-tatlı bir şeyler kokuyordu ve kulağıma uzanıp, "Uyanık mısın?" demişti.

O sırada her şey gitmişti, bütün kızgınlığım, korkum. Sadece ses tonu eşliğinde vücudumdaki sarsılmayı düşünüyordum. Gözlerimi yavaşça açıp ona dönerek gülümsemiştim. Kolları beni sarmadan önce alkolün etkisiyle saçma şeyler fısıldayıp duruyordu, bense her ağız hareketini izlemiş ve ayrıntılarını beynime kazımıştım. En sonunda beni sarmış kolları biraz gevşemişti ve uykuya dalmıştı.

Başımı kaldırıp bu hamağa nereden geldiğimi anlamaya çalıştığımda bütün yıldızlar etrafa saçıldı. Acaba Harry partilerden sonra ayıldığında neler hissediyordu. Yıldızlarda çevresinde dönüp ona kasırga etkisi yaratıyor muydu?

Birden bire korktum, aklıma kötü şeyler gelmeye başlayınca Zayn ve Liam'ın nerede olduğunu aramaya başladım. Arka bahçenin tahta kapısının üstünden baktığımda trambolinin üstünde olduklarını gördüm. Öpüşüyorlardı. Bir yandan zıplayıp diğer yandan öpüşüyorlardı. Sonra benim orada olduğumu gördüklerinde dengelerini kaybedip düştüler.

O kadar sert düştüler ki kendimi tutamadan onlara yetiştim. Zayn kendini toparlamaya çalışırken Liam kafasıyla ilgili bir şeyler söylüyordu. Kafasını kaldırıp baktığımızda kanadığını gördük, büyük ihtimalle dikiş atılması gerekiyordu. Bu sefer Zayn, insanlar okulda Liam'a ne olduğunu sorduklarında onlara öpüşmelerini anlatacağımdan korktu. Söylemeyeceğime yemin ettim. Zayn eğer şimdi Liam'ı öpmezsem söylemeyeceğime inanmayacağını söyledi.

Tabi ki de hemen reddettim, Liam da beni kıstırıp öpeceğini söyledi. Ne yapacağımı bilemeden elinden kurtulup koştum.

Okulun yanındaki parka kadar hiç durmadan koştum. Etrafı kolaçan ettikten sonra salıncağa oturup sallanmaya başladım. Sallandıkça yükseğe çıkıyor ve daha yüksek için biraz daha hızlandırıyordum. Yükseğe çıktıkça gökyüzüne ulaşacağımı hayal ettim. Biraz sonra gerçekten uçup kumlara düştüm. Sonra deli gibi koşmaya ve tırmanma tahtasında tırmanmaya başladım.

Sonra enerjimin bittiğini hissettim ve ağlamaya başladım. Çok geç olmuştu, ne yapacağımı bilemeden Liam'ın evine geri döndüm. Döndüğümde Liam ve Zayn trambolinin üzerinde uyuyakalmışlardı ve Liam'ın kanaması durmuştu. Ben de aletin altına bir yerlerine kıvrılıp uyudum.

Sabah uyandığımızda üstümüzdekiler çiyden sırılsıklam olmuştu. İçeri girdiğimizde Liam'ın annesi dönmüştü, mutfakta kahvaltı hazırlıyordu.

"Kafana ne oldu, Liam?" diye sorduğunda Zayn ve Liam ne yapacaklarını bilemeden donakaldı.

"Trambolinde zıplarken yanlışlıkla düşüverdi," dedim.

Liam'ın annesi gece buralarda olmadığı için suçlu hissetmiş olmalı ki daha fazla sorgulamadı ve kahvaltıdan sonra doktora götüreceğini söyledi. Zayn saçıma uzanıp saçımdaki yaprağı çekti. Öpüşme olayını bir daha açmadık ve pazartesi normal davranacağımıza dair söz verdik.

Sevgilerimle, Louis.

* : (1897 - 1937'de kayboldu ve 1938'de öldüğü ilan edildi). Amerikalı pilot ve yazar. Atlas Okyanusu'nu tek başına geçen ilk kadın pilottur. 1937 yılında çıktığı dünya turunda, yolculuğunun üçte ikisini tamamladığı bir sırada Pasifik Okyanusu'nun ortalarında kaybolmuş ve kendisinden bir daha haber alınamamıştır.

sometimes i just can tell to deathsजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें