Old Friend

420 45 9
                                    

Clark'ta güldü. "Kate'i kıskandığı için de bu konu bu kadar uzamış olabilir belki?"

"Sanmıyorum. Kaçtığımı anladı artık iyice ama belki Kate'e kaçmam kıskançlığını arttırmış olabilir evet. Kate'i kıskanacak bir şey olmadığını kanıtlayacağım Kate'i yemeğe çağırıp."

"Güzel bir plana benziyor." Clark Kara'ya gülümsedi. Kara'da kuzenine gülümsedi ve kapının çalmasıyla kalkıp kapıyı açtılar.

"Ben geldim! Arkadaşlarımla buluşmaktan vazgeçtim." Güldü ve devam etti. "Hemen hazırladığım çantamı alayım çıkarız olur mu?" Jonathan heyecanla konuştu.

"Tamam." Kara tebessüm etti. Jonathan içeri koştu ve Kara Clark'ın yanına döndü.

"Ne kadar olgun bir çocuk!"

"Değil mi?! Bende şaşkınım. Bu yaşta hemen olgunlaşması çok güzel."

"Kesinikle! Ben bile 23 yaşımdayken falan olgunlaşmaya başladım yaklaşık olarak."

"Bence sen hâlâ o sürecin içindesin."

İki kriptonlu güldü.

"Clark. Sorayım diyorum diyorum soramıyorum. Güçleri olacak mı?"

"Dünya'da büyüyor sonuçta. Muhtemelen bir gün Argo'ya götürdüğümde Kırmızı Güneş radyasyonunu yediğinde uzaylı genleri ortaya çıkacaktır. Dünya'ya geri döndüğünde falan. Ya da yavaş yavaş Dünya'da sarı güneşi yedikçe.. Bilmiyorum, Jonathan Dünya'daki ilk yarı kriptonlu çocuk." Clark güldü. "Jonathan yarı uzaylı olduğunu biliyor ama Jon'un hiçbir fikri yok. Onun yaşı küçük zaten daha."

"Bence de. Hazır National City'de iken bir kan testiyle Jonathan'ın DNA durumuna bakabiliriz istersen. Hazır iğneler kolunu delebiliyor.." Kara güldü.

"Şimdilik boşver. Normal günlerini huzurlu geçirsin."

"Nasıl istersen." Birkaç saniye sessizlik oldu. "Onu Argo'ya götürecek misin?"

"Tabii ki! Orası onun evi sonuçta. Ama büyümesi lazım. Dış uzaya gitmekten bahsediyoruz."

"Haklısın."

Jonathan başka bir sırt çantası sırtına takılı bir şekilde geldi. Saçlarını taramıştı.

"Bu yakışıklı çocukta kim?!" Kara kafasını Jonathan'dan Clark'a çevirdi.

"Bu yakışıklılıkta olduğuna göre sadece Clark Kent'in DNA'larına sahip olabilir."

Kara güldü. "Yeğenler halaya benzermiş. Bak gözlerine, mavi."

"O sayılmaz!" Clark gülerek konuştu.

"Ben senden büyüğüm." Kara cevap verdi.

"Teorik olarak ben büyüğüm." Clark gözlerini kısarak kuzenine baktı.

"Neyse, öyle olsun o zaman." Kara ayağa kalktı. "Ufak kuzenleri üzmemek lazım." Kara gülen Jonathan'a göz kırptı.

Clark'ın gülmesiyle Kara'da güldü ve Clark'ta ayağa kalkıp oğluna sarıldıktan sonra kuzenine de sarıldı.

"Arabayla gideceksiniz değil mi?"

"Evet. Jonathan hâlâ çocuk o kadar mesafe uçuramam muhtemelen."

"Arabayı nerden bulacaksın?"

"Lena halledecekmiş."

"Sana kalsa uçuracaktın değil mi?" Clark güldü.

Kara dudaklarını büzdü ve güldü. "Lena'nın fikri olabilir.."

Tekrar sarıldılar. "Oğluma ve kendine iyi bak."

Vicissitudes | SupercorpWhere stories live. Discover now