-0.1-

40 4 0
                                    

-- öncellikle herkese merhaba : ))) ufak bi not eklemek istiyorum. birazdan öğreneceğiniz üzerine kızımız yarı alman yarı türk o yüzden almancası ve türkçesi çok iyi fakat genelde türkçe konuşur ayrıca ailesi şirket ceosu oldukları için bildiği farklı diller de var. ben sizlere nerde türkçe almanca veya diğer dilleri kullandığını belirteceğim onun dışında genelde geçen konuşmalar ingilizce fakat ikizlerin ailesiyle norveççe konuşuyo.   -t- (türkçe) -a-(almanca) anlamında kullanılıcaktır. umarım hikayemi beğenirsiniz : ))

Ben Sue. Yarı Alman yarı Türküm ama tabii ki Türk damarım daha baskın. Türkiye'de 2002 doğumlu olarak görünüyorum fakat Almanya'daki kimliğimde 2003 lü olarak görünüyorum. Hatalı yazılmış yani psksşslsl. Neyse kendim hakkımda tek bildiklerim bunlar çünkü yaklaşık 1 ay önce bir kaza geçirmişim ve hafızamı geçici olarak kaybetmişim.

1 ay önce...

Yine Almanya'dayız. Yanlış anlamayın onlardan nefret etmiyorum ama pek anlaşamıyoruz. Bende buraya gelmek istemiyorum tabii ki. Ailemle aram zatn pek iyi değil. Her zaman kavga ediyoruz özellikle kardeşimle. Kulaklığımı takmış müzik dinliyordum. O sırada kardeşimle babam kavga ediyorlardı. Kavga baya bi şiddetlenince kulaklığımı çıkarıp bende kavgaya dahil oldum. O sırada babam çok sinirlendi ve ne olduğunu anlamadan bir kaza geçirdik.

Şimdiki zaman

O günden beri pek bişey hatırlamıyorum. Dayım ise sadece bu kadarını anlattı bana. Ne Türkiye de ne de Almanya da kalmak istemiyordum.


Teyzemlerin Finlandiya da evleri vardı. Bir de Norveç te kasaba gibi bir yerde Anneannemlerin arsasası vardı. Açıkçası kafamı dinlemek istiyordum ve bu yüzden Norveç'e gitmeye karar verdim. Ailemin gittiğmden haberleri yok hemen bi bavul bir de çanta yaptım. Norveç'e bi bilet aldım. Aileme de beni metak etmemelerini onları zamanı gelince arayacağımı söyleyeceğime dair bir not bırakıp çıktım.
Yaklaşık 6 saatlik bir uçuştan sonra Bergen e indim. Hemen bir taksiye binip elimdeki adresi verdim. Taksiyle de bi süre gittikten sonra sonunda Trofors diye bi kasabadaydım. Şimdi sırada arsayı bulmakta. 


Elimdeki adrese geldiğimde önümde sadece boş çimlerle kaplı göle bakan bir yer vardı. Ama ben burda kulube gibi bişey olduğunu sanmıştım. Aha şimdi sıçtım. Ne halt yicem acaba??? Bavulumu alıp etrafta bir otel bulma dileğiyle dolaştım. Ya en azından boş bi klube bişey olsaydı ama yok. Aslında girişte bir yerlerde gaz istasyonu ve market gibi bişey görmüştüm ama bulunduğum yere uzaktı o yüzden biraz dinlenip öyle gidecektim. Yakında bir yerde bahçesi büyük olan bi yer vardı. Evin hemen yakınında bi kulübe vardı. Önüne oturdum kulaklığımı taktım ve gölü izleyerek şarkı dinliyordum o sırada yanında bi haraketlilik oldu.

Golden cinsi bi köpek vardı.
"Sen ne tatlısın öyleeeee. Yerim ben seni yaaa. Adın ne senin? "   diyerek tasmasına uzandım. Tasmasındaki isimlikte 'Tico' yazıyordu.   "Demek senin adın Tico. Öyle mi"   köpek evet dercesine havlayınca kendimi kahkaha atmaktan alıkoyamadım. O kazadan beri ilk defa kahkaha attım denebilirdi. 

   "Tico senle oyun oynayalım mı ?"    bir havlama daha duyunca bunun evet anlamına geldiğini anladım. Yerde kalın bri halat görünce hemen elime aldım. O sırada Tico da ne yaptığımı dikkatle izliyordu.    " Şimdi halat çekme oynucaz tamam mı?"    diyerek halatın ucunu Tico ya uzattım. O da zaten dünden razıymış çekmeye .Bir anda çekince ip elimden kaydı.    " Ama beni bekle"    ipin ucunu aldım ve halat çekme yarışımız başlamış oldu. Ben çektikçe o daha çok hırslanıp hırlayarak daha çok çekiyordu. Aynısı benim içinde geçerliydi.


Bi süre daha böyle devam ettik ve o sırada yandaki evin girişinde bir hareketlilik dikkatimi çekti. Kapıda birisi beni ve Tico yu izliyordu. O sırada Tico hızla ipi çekti ve benim de boşluğuma gelince yere bir seksen yere uzandım resmen. Kapıdaki çocuk koşarak yanıma geldi. Bana Norveççe bişeyler söyledi. Norveççe biliyorum ama pek iyi değildi ama çocuğun ne dediğini anlamıştım bana 'iyi misin' diye soruyordu. Bende 'iyiyim' diyerek karşılık verdim.    "Fakat benim Norveççem pek iyi değil."     dedim.      "Sorun değil ingilizce biliyorum. Bu arada ben Martinus."     Bu isim ve yüz biryerden tanıdık geliyor fakat işte ... Hafıza kaybı...
"Ben Sue. Memnun oldum."
"Bende. Fakat buralı değilsin sanki."
"Evet. Aslında Türküm. Ama aynı zamanda Almanım."
"Anladım. Daha önce Almanya da konserlerimiz oldu Türkiyeye de gelecektik fakat gelemedik."
"Ünlü müsün?"
"Aslında Ünlüyüz. İkizimle birlikte şarkıcıyız."
"İkizin mi var? Ya ben ikizleri çok seviyorum. Zaafım var diyebiliriz."


-Gülümsedi. Hoş bir gülüşü vardı.


"Burda mı yaşayacaksınız"dedi.
"Aslında tek başımayım. Burada arsamız var diye gelmiştim fakat ev yokmuş anlayacağın sokakta kaldım. Birkaç gün burada otelde kalıp sonra Finladiya'ya gidip teyzemlerin evinde kalmayı düşünüyorum."dedim
"Ailen nerde" dedi.


Bi an duraksadım. Anlatsam mı anlatmasam mı bilemedim. Sonra anlatiyim dedim.
"Aile bağlarımız pek iyi değildi. Almanyaya gittiğimizde yolda trafik kazası geçirdik. Ben kurtuldum ama onlar için aynı şey geçerli değil. Ben sadece hafızamı kaybettim."dedim.
"Özür dilerim bunu sormamalıydım."
"Sorun değil dediğim gibi aile bağlarımız güçlü değildi. Yani zaten birbirimizle konuşmuyorduk bile." dedim.


"Peki bugün nerde kalacaksın?" diye sordu. Heheheh bunu bende bilmiyorum ki .
"Bilmiyorum. Pek fazla param kalmadı. Para isteyemem şuan. Biraz kafa dinlemek için gelmiştim telimi açarsam bütün gün susmaz. O yüzden girişteki markette veya gaz istasyonunda gece gündüz çalışır hem para kazanır hem dışarda kalmam." diye fikir belirttim.
"Olmaz öyle şey. Bizde kalabilirsin. Kardeşimin odasında ikinize de yetecek kadar yer var. Ya da ben Marcus'la yatarım sende benim odamda kalırsın."dedi
Hemen" Hayır" dedim "Yani benim için düzeninizi bozmanıza gerek yok" dedim
Birşey söylemeden valizimi aldı ve eve doğru götürmeye başladı.


"Hey napıyosun" dedim
"Bizde kalacağın için valizini taşıyorum. Hadi gelin artık."
Tico' yla birbirimize baktık. Martinus un peşinden gidince bende onun peşinden gittim.
Evlerine girdiğimizde annesi olarak düşündüğüm kadın önce bize bakıp " Hoşgeldiniz " dedi.
Öne eğilip selam verdim. Alışkanlık olmuştu böyle selam vermek. Martinus annesine durumu anlatmaya başlamıştı ki o sırada Martinus a çok benzeyen ikizi tahmin ettiğim bir çocuk geldi. Arkasından bir adam ve yaklaşık 13 yaşlarında bir kız geldi. Büyük ihtimalle babası ve kız kardeşiydi. 


Herkese olayı anlattıktan sonra ben araya girdim   " ben burada karşılıksız olarak kalmak istemiyorum. En azından evin temizliğinde ve yemek konusunda annene yardım edeyim."
Gerda(annesi) " Olur mu öyle şey sen bizim misafirimizsin" dedi.
"Ama ben burada karşılıksız kalırsam rahat edemem." dedim
"Peki o zaman. Ev işlerinde bana ve Emmaya yardım edersin. Yemek konusuna gelirsek onu genelde Erik(babası) yapar. "Dedi Gerda Hanım.
"Ben bir çok kez ülke değiştirdim. Haliyle birçoğunun yemeklerini yapmayı da biliyorum. O yüzden yemekleri ben yapabilirim." dedim
Kabul edince oda konusuna geldik Emma hemen öne atılarak benimle kalacak dedi.  

Sonuç : Emmayla kalıyorum isnsşsğslalğs.

¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤ ¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤

İlk bölüm
Tanıtım olarak düşünebilirsiniz bunu ileriki bölümler eğleneceğinize eminim
Umarım beğenirsiniz
Hepinizi çok seviyorum Okurkuşcuklarımmmm😘




Ölümdeki BaşlangıçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin