0.18

494 32 21
                                        

Jaehyun, Taeyong'un hassas noktasını keşfettikten sonra eli neredeyse hiç oradan ayrılmamıştı. Her fırsat bulduğunda bunu kullanıyor, karşısındaki çocuğu istediği gibi yönetiyordu. Peki Taeyong bundan rahatsız mıydı? Kesinlikle hayır. Bu onu mutlu bile etmişti, çünkü Jaehyun kendisiyle uğraştıkça ilgisini çektiğini hissediyor ve içinde bir umut belirmeye başlıyordu.
Yani, bu konu hakkında hisleri asla Jaehyun'un düşünmediği kadar masum ve pozitifti. Jaehyun da, çocuğu kontrolü altında tuttuğu için iyi hissediyordu.
Bu durumda kötü hisseden tek kişi, Yukhei olmuştu. O Taeyong'un aksine, pek pozitif hissetmiyordu. Jung Jaehyun'u gördüğü ilk yerde dövmek ve ellerini bir daha arkadaşına dokunamayacak hale getirmek istiyordu. Tüm gün delici bakışlarını ikilinin üzerinde gezdirse bile, ikisi de hiçbir şey değiştirmemişlerdi ve üstüne üstlük onların yanında fazlalık gibi hissediyordu.
Sevgilisiyle buluşmaya giden ablanın yanında giden küçük kardeş, tam olarak bu anlatabilirdi hislerini. Ve bilirsiniz, bu kardeşler illa ki bir pislik çıkarırlar.
Yukhei tüm gün sessizce beklemiş olsa bile, okuldan dönerken Taeyong'un kendisini unutup Jaehyun ile önden yürümesi sınırı aşmıştı. Yukhei biliyordu, bir kaç dakika sonra okuldan çıktıklarında yine Taeyong ile yalnız kalan kendisi olacaktı fakat sadece susmak istemediği için, uzun bacaklarını kullanarak onlara yetişti ve kolunu Jaehyun'un omzuna atarak onu kendine çekti. Devasa büyüklükteki elini, Jaehyun'un nispeten ince sayılabilecek beline sarmış ve sinir bozucu bir gülümseme yerleşmişti yüzüne.
Onun kulağına, sanki flört edecekmiş gibi bir his vererek yaklaşıp, söylediklerini ikisi dışında kimsenin duyamayacağı kadar sessiz konuştu.

"Rahatsız ediciymiş değil mi? Seni şerefsiz."

Yukhei o kadar iyi saklamıştı ki duygularını, Taeyong'un bakışlarından bile kolayca anlaşılabiliyordu kıskandığı. En yakın arkadaşının, delicesine sevdiğini bildiği kişiyle böyle bir pozisyonda olması onun için katlanılabilecek bir şey değildi.
Onlar hâlâ o şekilde dururken ve kendisine bakmazlarken, sinirden gülüyor ve elinden geldiğince hızlı bir şekilde okuldan çıkmaya çalışıyordu. Onun gözünden bakmaya çalışan herkes, haklı olduğunu anlayabilirdi
fakat Yukhei sinirinden o an bunu yapamamıştı.

Yaptığı şeyin, Taeyong üzerindeki etkisini bir kaç dakika içerisinde anlayacaktı.
Şok olmuş yüz ifadesiyle öylece duran Jaehyun'u arkasında bırakıp, okul kapısının dibinde duran arabaya koşar adımlarla yetişmeye çalıştı. Koşma hızı sayesinde saniyeler içerisinde varmış, arka kapıyı kendisine açmış ve arabaya binmişti. Kemerini taktıktan sonra gördüğü ilk manzara, her zaman olduğu gibi Yukhei'nin yanında oturmak yerine ön koltuğa oturmuş olan arkadaşıydı.
Yaptığı hatayı hâlâ anlamadığından, gülümseyerek başını ona doğru yaklaştırdı ve koltuğunun yanından bakmaya çalıştı.
Taeyong ise onun varlığını hissettiği an yüzünü dışarı doğru çevirmiş, birbirine bağladığı kollarını iyice sıkılaştırmıştı.
Bağırıp çağıramıyor ya da kızamıyordu, çünkü tek arkadaşını da kaybederse hiç iyi bir durumda olmayacağının farkındaydı.

"Yong, bebeğim, bak onu başka-"

Taeyong, dudaklarını sertçe dişlemiş ve ardından yüzüne ufak bir tebessüm yerleştirip, arkadaşına bakmıştı.

"Merak etmiyorum Yukhei."

Uzun boylu çocuğun, güzel yüzünde dolaşan bakışlarını yan koltuğundaki şöförüne çevirdi ve gülümsemesi iyice büyüdü. Eli kapıya gidip onu açarken, yürüyerek eve gideceğini sesli bir şekilde belirtmiş ve evinin çok uzak olduğunu, yürüyerek gidemeyeceğini söyleyen iki insanı umursamadan, uzaktan gördüğü bedenin peşinden ilerlemeye başlamıştı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 04, 2020 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

puppet | jaeyongWhere stories live. Discover now