Jaehyun, ayaklarını yere sürte sürte sınıfa girdikten sonra yerine yerleşmiş ve sol tarafından gelen, asla bitmek bilmeyen gürültüye çevirmişti dikkatini.
Tabii ya, okula sonradan gelenler her zaman insanların göz bebeği olurlardı.
Ve bu çocuk, heteroseksüel erkekleri bile ikinci üçüncü kez dönüp baktıracak bir güzelliğe sahipken, popülaritesinin manyak bir seviyeye ulaşmaması imkansızdı.
Bundan bir yıl önce, Jaehyun da böyleydi.
Sürekli çevresinde insanlar olur, sık sık çıkma teklifleri alırdı. Okulda arkadaş olmadığı insan yoktu resmen, varsa bile Jaehyun istemediği için olmamış demekti bu.
Şimdi ise, sevgilisinin peşinde ezik bir şekilde geziniyordu. Aşk(!) onu mahvetmişti.
Gelen seslere daha fazla dayanamayacağını düşünüp, sesli bir şekilde sırasından kalktı. Bu sohbeti bölmek zorundaydı, hem belki güzel çocukla arkadaş da olabilirdi.
Jaehyun'un adımlamasıyla, önündeki kişiler yana kaymışlardı ve yolu açılmıştı. Bir şey söylemeden önce, elini yavaşça çocuğa doğru uzattı.
"Merhaba, ben Jaehyun."
Açıklama yapmamasının kaba durup durmadığını bilmiyordu, sadece ne kadar hızlı olabilirse o kadar hızlı olmuştu. O sırada, yine bahçede yaptığını yapıyordu. Karşısındaki yüzü, en ince ayrıntılarına kadar izledi. Yüzünün yeniden kızarmasına, ışıl ışıl parlayan gözlerinin kendi gözlerine kenetlenmesine saniyesi saniyesine şahit oldu.
Biraz çekingen ve yavaş olsa da, Jaehyun sonunda elinin kavrandığını hissettiğinde sıcak bir gülümseme sundu.
Taeyong ise, sadece sakin olmaya çalışıyordu. Normalde de soğuk olan elleri, Jaehyun'un ellerine dokununca heyecandan buz kesilmişlerdi fakat, Jaehyun'un tenine temas eden her yer aynı zamanda yanıyormuş gibiydi.
Sonunda elleri birbirinden ayrıldığında, istemsizce diğer elini göğsünün üzerine çıkardı.
Kalp atışlarının dışarıdan duyulmasından korkuyordu.
"Şey, ben de Taeyong... Çok ya- yani çok memnun oldum, tanıştığıma."
Taeyong, kendi bacağının üzerinde durduğu için kimsenin görmediği elini yumruk haline getirdi.
Kendine verdiği sözü tutamayıp, tam bir aptal gibi görünmüştü yeniden.
Kendini bu rezillikten nasıl kurtulacağını düşünürken, kapıdan içeri koruyucu meleği Yukhei girdi.
Taeyong şu an ona o kadar minnettardı ki, bunu kelimelerle açıklayamazdı bile.
Telaşla oturduğu yerden kalkıp, meleğinin üzerine doğru koştu.
Yukhei onun, kendisine doğru tatlı bir şekilde koştuğunu görünce kollarını açmış ve ufak bedenini kollarının arasına almıştı.
"Bebeğimi kontrol etmeye gelmiştim ama, arkadaş edinmiş gibisin."
Yukhei, bunu söylerken gözlerini Jaehyun'a dikmişti. Önceden ondan pek haz etmese de, Taeyong'un sevdiceği olduğu için saygı duyuyordu.
"Şey, herkes çok sıcak kanlı çünkü!"
Jaehyun kıskanmıştı.
İkisinden birine değil de, daha çok ilişkilerine ve Taeyong'un güzelliğine karşı oluşan bir kıskançlıktı bu.
Sabah uyandığından beri, en az altı kez olduğu gibi morali yeniden bozulmuştu.
Boş boş, Taeyong'un sırasının önünde dikilirken bir aptal gibi göründüğünü düşündü ve sırasına geri döndü.
Kafasının içi aşırı doluydu.
Sevgilisiyle konuşması ve halletmesi gereken konuları vardı, kendisine platonik olan bir anonimi ve çevresinde fazlasıyla kıskanılası bir çift vardı.
O sırada, Taeyong'un kafası daha da fazla doluydu.
Ve aklındaki her şey Jaehyun'dan ibaretti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
puppet | jaeyong
Hayran Kurgu𝑷𝑼𝑷𝑷𝑬𝑻 /ˈpʌpɪt/ 𝘯𝘰𝘶𝘯 • a person, group, or country under the control of another.
