Boğazımdaki yumruyu yok etmek için yutkundum ama fayda etmedi.

"Asker karısı olmana rızam yok."

Duyduğum cümle karşısında dudaklarım titrerken elimdeki kaşığı bıraktım.

"Afiyet olsun." deyip masadan kalktım ve hızlıca odama girdim.

Zor olacağını biliyordum ama kabul etmeyeceğini düşünmemiştim hiç. Hemen kestirip atmıştı, tanısaydı babam da anlardı yanlış yaptığını.

Gözyaşlarım ardı ardına akarken telefonum çalınca kalkıp çalışma masasından telefonumu aldım.

Ekrana baktığımda ağlamam daha da şiddetlenmişti.

Yağız arıyordu. Eğer şimdi açarsam ağladığımı anlayıp endişelenecekti.

Aramayı meşgule atıp telefonumu sessize aldım.

•••••

"Sana kahve getirdim." deyip elindeki bardaklardan birini önüme bıraktı Yavuz. "Yorgun görünüyorsun."

"Pek uyuyamadım." deyip kahveden bir yudum aldım.

"Bir sıkıntı mı var?"

"Görüştüğüm biri var."

"Bunda bir sıkıntı göremiyorum."

"Asker ve Muğla'da yaşıyor. Babam..." deyip duraksadım. "Babam rıza göstermiyor."

"Hadi ya." diye mırıldandı Yavuz.

Telefonum çaldığında masada duran telefona baktım. Yağız arıyordu.

"Enişte Bey arıyor anlaşılan. Ben kaçayım." deyip ayağa kalktı Yavuz. "Sıkma canını. Konuşuruz yine."

"Görüşürüz."

Telefonu elime alıp açtığımda Yavuz odadan çıktı.

"Efendim." dedim sesimi normal tutmaya çalışarak.

"Defne, iyi misin?" Sesi telaşlı geliyordu. "Dün akşam kaç kere aradım seni?"

"Açamadım." dedim önümdeki bardakla oynayarak.

"Neden?" dedi. "Sesin neden böyle geliyor?"

"Annem babamla konuşmuş." Sesim berbat çıkıyordu. "Babam..." deyip gözlerimi yumdum. "'Rızam yok.' dedi."

Bir tepki vermesini bekledim ama hiçbir ses gelmedi. Telefonun kapandığını düşünüp ekrana bakmıştım ama kapanmamıştı.

"Neden?"

Kötü gelen sesini duyduğumda gözlerimi kapatıp alnımı ovuşturdum.

"Asker olduğun içinmiş." diye mırıldandım.

"Asker olduğum için?" dedi hayretle. "Defne ben... Ben seni sonra ararım."

Telefon kapanınca gözlerim dolarken ağzımdan bir hıçkırık kaçtı.

Şimdi... bize ne olacaktı? Babamın rızası olmadan Yağız'la görüşemezdim ama Yağız'ı da bırakamazdım.

•••••

"Defne sıkma canını bu kadar. Taner Amca anlayışsız biri değil. Mutlaka kabul edecektir."

"Ne zaman mesela?" dedim Banu'ya bakarak.

Sesim ağlamaktan çatlamıştı. Gözlerimin kan çanağına döndüğüne emindim.

"Senin bu halini görse hemen kabul eder." dedi İclal. "Gözlerinin haline bak."

"Duygusuz musun İclal?" dedi Aynur. "Kız üzülüyor burada, sen yüzünden gözünden bahsediyorsun."

Gözüm Aynur'un parmağındaki tektaşa takıldığında yeniden ağlamaya başladım. Tutamıyordum kendimi.

Yağız 'arayacağım' demişti ama aramamıştı hala.

"Ne olacak şimdi?" dedim gözlerimi silerek. "Bitecek mi böyle?"

"Saçmalama be." dedi Banu. "Ağzından yel alsın."

"Hemen ilk zorlukta bitecekse hiç başlamasın zaten." dedi Aynur. "Bak İlker'le ben ne zorluklardan geçtik, çok şükür hala beraberiz. Siz de öyle olacaksınız."

"Yağız o gün bize katlandı ya, ben çok eminim, seni hayatta bırakmaz." dedi İclal. "Sırf senin için bana katlandı."

"İlk defa doğru bir şey söyledin." dedi Banu. "Haklı." deyip bana baktı.

Telefonum çaldığında Yağız'ın aradığını düşünerek hızla telefonu aldım ama maalesef Yağız değil, abim arıyordu.

"Efendim abi."

"Neredesin? Alayım seni."

"Aynurlardayım."

"Tamam, geliyorum on dakikaya."

"Tamam." deyip telefonu kapattım. "Abim almaya geliyor." dedim ve ayağa kalktım.

Tuvalete gidip yüzümü yıkadıktan sonra aynanın karşısına geçip şalımı bağladım.

"Bir de bu halde işe gittin, değil mi?" dedi Aynur.

"Oturup karşımdakilere dert anlatacak hale geldim." diye mırıldandım.

Abim geldiğinde kızlarla vedalaşıp aşağı indim ve arabaya bindim.

"Ne bu halin?" dedi abim, arabaya bindiğimde.

Bir cevap vermediğimde arabayı çalıştırdı ve gaza bastı.

"Bu bahsedilen asker... Yağız, değil mi?"

"Evet." dedim sağımdaki camdan dışarı bakarken.

"Babam Yağız'ı tanımıyor Defne." dediğinde abime baktım. "Tanısa fikri değişir."

"Biliyorum." dedim ve iç çektim. "Ama sen de babamı biliyorsun. Yağız karşısına gelse inadından tek kelime etmez."

"Biliyorum." deyip kısa bir an bana baktı abim. "Ama orası da Yağız'ın halledeceği iş. Damat olmak o kadar kolay değil."

İstemsizce gülümsedim.

"Senin de gözün korkmuştur şimdi."

"Benim ne gözüm korkacak kızım?" dedi rahat bir tavırla. "Musa Amcalar tanıdığımız aile. Benden iyisini mi bulacaklar?"

"Göreceğiz." dediğimde evin önüne gelmiştik.

Eve çıktığımızda odama girip üzerimi değiştirdim. Telefonumu elime alıp yatağa oturduğum sırada kapı açıldı ve annem içeri girdi.

"Yemek hazır, hadi."

"Yemeyeceğim. Aynurlarda yedim." Yememiştim, yiyememiştim.

"Emin misin?"

Sessiz kaldığımda annem kapıyı örttü ve yanıma geldi.

"Bu kadar çok mu sevdalısın?" Şaşkınlıkla anneme baktım. "Kendini harap edecek kadar."

Gözlerimi annemden çekip karşıma baktım.

Annem derin bir iç çekip odadan çıktığında gözlerim tekrar dolmuştu.

Aylardır seviyordum Yağız'ı, aylardır hasretini çekiyordum içimde. Öyle kolay mıydı vazgeçmek? Olmaz deyince kabullenmek... kolay mıydı?

*

VÂYEDär berättelser lever. Upptäck nu