33

2.2K 197 47
                                    

İyi okumalar⭐️

Üzerindeki kalın hırkasına sıkı sıkı sarıldı. Gözleri aşina olduğu taşların üzerindeyken oldukça hüzünlüydü genç adam. Busan'dan gitmek, tüm yaşananları arkasında bırakmak sandığından daha zor olacaktı. Yarın erkenden yola çıkacaklarından tüm eşyalarını toparlamıştı. Hava kararmadan ve daha soğuk olmadan son kez annesi ve babasını görmek, onlara veda etmek istemişti. Vedalar zordu, hiç sevmezdi. Gönlünün bir parçasını bırakacaktı bu toprakta, bu taşlarda.

Ama bir yandan ailesinden bir parçayı da kendiyle beraber götürecekti. Dün gece bir cesaret kilitli çekmeceyi açmıştı. İçinden çıkan şeyleri gördüğünde içi sızladı, bir süre kendine gelemedi. Insung'un, öleceğini biliyormuş gibi her şeyini bu küçük çekmeceye bırakması onu kahretmişti. Çekmecede üç günlük buldu. İkisi annesine, biri de babasına aitti. Günlüğün ilk sayfasını açarken elleri titriyordu, kalbi yerinden çıkacaktı. Tüm bunları bilmeye, onların düşüncelerinde kaybolmaya hazır mıydı emin değildi. Ama hazır olmasaydı bu kiliti asla kullanmazdı, bunu da biliyordu. Okuyabilidiği kadar okudu. Gözleri kan çanağına dönse de bırakamadı. Jungkook o uyumadığı için huzursuz olmuş, saat başı yatağa çağırmıştı onu ama bırakamamıştı. Üç günlüğü de bir solukta bitirdiğinde tüm o boşluk terk etmişti. Kalın battaniyesiyle cam kenarındaki koltuğa oturmuş, saatlerce ağlamıştı. Zira annesinin yaşadıkları kolay değildi, hayatın ona bu kadar acımasız oluşuna ağladı. Sonra babasının kaybolmuşluğuna, korkularına, umutsuzluğuna ağladı.

-

2 Mart 1995

Bu sabah mide bulantımla uyandım. Lavaboya yetişemeden kusuverdim. Şu sıralar sürekli oluyor, başım da dönüyor. O geceden beri gözüme bir gram uyku girmedi. Hak etmediğini bilsem de sürekli babamı düşünüyorum. Nerede, ne yapıyor, ne yedi? Onun evdeki varlığına o kadar alışmışım ki yokluğunda hissettiğim rahatlığı garipsiyorum. Bir yandan da tek başıma olduğumdan hissettiğim bir korku var. Sürekli Jinae'ye ve Soomin teyzeye gidiyorum. Tek başımayken kafayı yiyecekmiş gibi oluyorum, sesler duyuyorum. İçime beni boğan bir his doluyor. Ne oluyor bilmiyorum ama iyi hissetmiyorum.

10 Mart 1995

Jinae hastaneye gitmem gerektiğini söyledi. Halsizlikten kılımı kıpırdatamıyorum. Bugün dükkanda bir saksı bile kırdım. Dinlenmem için eve gönderildim ama dinlenemiyorum bile. Düşüncelerim susmuyor. Korkuyorum. Hasteneye gidersem bana denilecek şeyi biliyorum ve çok korkuyorum. Buna hazır değilim. Bir başıma nasıl yaparım, nasıl bakarım?

20 Mart 1995

Jinae kolumdan sürükleyerek hastaneye götürdüğünde sesimi çıkaramadım. Doktor sonuçları söylediğinde şoktan çıkamadı. Ben ise çoktan biliyordum. Bir sürü azar işittim. O kadar haklı ki... Yaptığım büyük bir sorumsuzluktu. Belki de bir hataydı ama buna hata demek canımı yakıyor. O gece hissettiklerimi bir kenara atamıyorum. İlk defa birine kendimi bıraktım, güvende hissettim. Onu dükkanın camından çiçeklere bakarken gördüğüm günden beri aklımdan atamıyordum. Kafamı çevirdiğim her yerde onu görmem onun benim kaderim olduğunu düşündürmüştü. Bakışları, dokunuşları aklımdan gitmiyor. Bazen sesini duyar gibi oluyorum. O geceki gibi kulağıma güzel sözler fısıldıyor, beni sakinleştiriyor. Sanırım... aklımı kaybediyorum.

18 Haziran 1995

Kimseyi görmek istemiyorum. Sadece onu istiyorum. Aklım bana oyun oynuyor. Onu duyuyorum, hissediyorum. Tüylerimi havalandıran bu his peşimi bırakmıyor. Sanki benimle beraber, bu evde yalnız değilim. Elim sürekli karnımda, koruma içgüdüsüyle doluyorum. Dışarı çıktığım anda hissettiğim rahatsızlık hissi beni eve döndürüyor. Ev güvende olduğum tek yer. Bana yaklaşılması beni rahatsız ediyor. Sadece Jinae ve Soomin ile görüşüyorum, ikisinden başkasına güvenim yok. Bazı geceler soğuk soğuk terliyor, karnımı koruyarak uyanıyorum. Bu süreç bana hiç iyi gelmedi. Hemen bebeğimi kucağıma almak ve bu durumdan kurtulmak istiyorum.

can't see my reflection in your eyes |jikook|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin