Buradan Hiç de Kaybetmişe Benzemiyorsun

754 35 181
                                    

Başımı Scorpius'un göğsüne yaslamış bir halde taş duvarın üstünde birlikte oturup kırmızı dolunayı izliyorduk. İçeriden dışarıya doğru sızan tatlı müzik ikimizi de mayıştırmışa benziyordu. Olduğumuz an o kadar güzeldi ki hiç bitmemesini diledim.

Ne dilediğine dikkat et

Duyduğum ses ile kaşlarımı çatarken etrafıma bakındım. Buranın bu kadar ıssız olması normal miydi? Etrafı incelemek için oturduğum taş duvardan inerken ayaklarım sertçe yere bastı ve arkamı döndüğümde ise Scorpius çoktan gitmişti. Başımı ellerimin arasına aldım ve düşünmeye çalıştım. Yine yeniden aynı duruma düşmüştüm işte. Yeniden kabuslarımın içindeydim ancak bu sefer ne Aaron Halburt'u görebiliyordum ne de başka birini.

Sakinleşmeye ve mantıklı düşünmeye kendimi zorlasam da bir türlü beceremiyordum. Nefesim daralıyor ve sanki biri beni boğuyormuş gibi oksijenim tükeniyordu. Ne yapacağımı bilemeyerek koşmaya başladım ancak ayaklarımın altındaki zemin ufalanmaya başladığında kaçmamın da bir anlamı kalmamıştı. Gözlerimi düşüşe hazırlanmak için kapattım ve acı hissini bekledim ama ne acı hissi vardı ne de başka bir şey. Gözlerimi açtığımda ise kendimi en beklenmedik yer olan evimizin mutfağında buldum. Mutfak masasında oturuyordum ve üzerimde ise balo kıyafetlerim yerine okul üniformam vardı.

"Anlamıyorum" diye söyledim karşımda hızlı hızlı kahvaltısını yapmaya çalışan Hugo'ya bakarak.

"Bu yıl S.B.D. lerin için daha sıkı çalışman gerektiğini söylüyorum" dedi annem aceleyle odanın içinde koştururken.

"S.B.D ler mi? Sen neden bahsediyorsun-"

"Herm eşyaları yerleştirdim! King Cross'a gitmek için hazırız"

Cümlem babamın bağırışı ile bölünürken hızla sandalyemden kalktım. Neden bu okul yılının başında yaşadığım şeyleri yeniden yaşıyordum Merlin!

Annem kahvaltımı bitirmem için arkamdan bağırırken hızla mutfaktan çıktım. Dışarıya çıkmak için kapıyı açtım ancak kendimi bahçemiz yerine yeniden Hogwarts'da bulmuştum.

Bu sefer üstümde quidditch formam vardı ve soyunma odalarının önünde maça çıkmayı bekliyordum. Hemen önümde ise takım kaptanımız olan Fred duruyordu. Bir kez daha kaşlarımı çattım, bu dördüncü sınıfta Slytherin ile yaptığımız final maçıydı.

Beni gittikçe geriye doğru iten şey neydi hemen bulmalıydım, bu yüzden hızla sahanın tam tersi yönünde koşmaya başladım. Zemin yeniden ayaklarımın altından kayarken etrafımdaki şeyler sadece bulanık birer görüntüden ibaretti. Sonunda durduğumda birkaç metre ötede duran kayın ağacını ve önünde dikilmekte olan Scorpius'u gördüm.

"Ah harika" diye mırıldandım kendi kendime, üçüncü sınıf ve Scorpius'u ilk reddedişim.

Aynı dramayı yeniden yaşamak istemediğimden kayın ağacının olduğu yerden uzaklaşmaya başladım. Zemin yeniden ayaklarımın altından kayarken bu sefer kendimi bir süpürgenin üstünde buldum. Karagöl'ün üstünde uçarken ilk Nimbus'umu aldığım zaman yaptığım deneme sürüşü aklıma geldi.

İkinci sınıf, ilk Nimbus'umu aldığım zaman.

Bedenimin git gide küçüldüğünü hissediyordum, bedenimle birlikte cesaretim de küçülüyordu sanki. Öyle çok küçülüyordum ki yok olacaktım. Korkuyla gözlerimi yumduğumda süpürgem ellerimin arasından kaydı ve Karagöl'ü boyladım. Güçlü bir kol iyice ufalmış bedenimi yukarı çekerken yüzümdeki su damlacıkları yüzünden gözlerimi kırpıştırdım.

Birinci sınıf, kayıklarla Hogwarts'a giderken yanlışlıkla göle düşmüştüm, Hagrid beni kurtarmıştı ve Alex ile de böyle tanışmıştım.

Catch Me İf You Can (Scorose)Where stories live. Discover now