4|yara bantlarındaki adım

En başından başla
                                    

"Arkanızda kuyruk gibi dolanan öğrencilerinizi, not korkusuyla etrafınızda tutmuş olabilirsiniz. Beni tanırsınız, ödevi yapmayacağımı bilirsiniz. Bir de şu sözlü notu meselesi var tabi," Yüzünde sahte bir tedirginlik ifadesi yer aldı, Bay Wonzi'nin suratı daha da bozarırken, keyfi yerine geliyordu. İnsanları lafları ile ezmek onun gururunu okşuyor, göğsü kabarıyordu.

"Açıkçası pekte umrumda değil." diye mırıldandı, omuz silkip, sonraysa Bay Wonzi ona çıkma izni vermeden elini kolunu sallaya sallaya sınıftan çıktı.

Park Jimin buydu işte; umursamaz ve kural tanımaz. Sınırsız özgüveni, cesareti vardı, benim aksime o sınırlar ise hep vardı.

Değil hocalarla atışmak, sesimi bile yükseltemezdim ben. Benim cesaretim ve özgüvenim, onun gidişiyle dönüşü gibi birdi. Varlık ve yokluk arasındaki o ince çizgideydi.

Çizginin ilerisi mi? Öyle bir yer yoktu benim için, olmam gereken yerdeydim ben. Ondan hep bir adım geride, önde değil, yanında değil, karşısında hiç değil.

Hep ardında. Ederi boş ön sıralarda.

...

Yoongi'nin ısrarlarına dayanamayıp, yarısına kadar geldiğim ödevi yapmayı kesip, sınıftan çıkabilmiştim.

Yoongi'yle beraber okulun kantinine doğru ilerliyorken, ikimiz de pek konuşmuyorduk, şayet ben fazla düşünceliydim bu aralar, konuşmak zaten pek tercim değildi ve düşüncelerime dalıp gittiğimde, sanki dilimi yutardım.

Sessizliğim bile sessizlikti.

"Bu akşam beraber sinemaya gitsek diyorum, Joker'in filmi var. İkinci kez vizyonda, kaçırmak istemezsin belki?" Aklım tamamiyle başka yerdeydi, Yoongi elini omzuma atıp, hevesli bir tavırla konuştuğunda, irkilmiştim.

"Pek havamda değilim, sen başka biriyle gidebilirsin." Omuzlarımı silktim, cansız bir sesle onu kibarca reddettiğimde anlayışla karşıladı.

Beraber fazla kalabalık olmayan kantinin pencere kenarındaki masasına doğru ilerliyorken onu gördüm.

Arkadaşlarıyla, dörtlü masaların birinde oturuyordu, ki oturuşu bile uyumsuzdu, sırtını yaslayacağı bölüme kollarını yaslamış, kaslı bacaklarını sandalyenin açık bölmelerinden sarkıtmıştı, masasında dönen koyu sohbeti dikkatle dinliyor, çok az bir kısmında tepki veriyor, arkadaşları kahkahalarla gülüp dikkatleri üzerilerine çekerken o sadece sırıtıyordu.

Varlığı bile dikkat çekici, onun ilgileri toplaması için gövde gösterisi yapmasına gerek yoktu, sokaktan geçen herhangi birinin bile ilgisini kolayca üzerine çekebilecek bir havası vardı.

O hava ciğerlerimi tıkadı. O havayı solmak istemiyordum ama tesadüflerin, ihtimallerin olduğu hayatımda o hep yanımdaydı. Sınıf arkadaşımdı, yan komşumdu.

Masaya ulaşacağımız an, Yoongi sanki bir şeyi unutmuşta, aklına yeni gelmiş gibi elini alnına götürüp, sıvazladı.

"Hadi be!" dedi, elini alnından çekerken,"Koç beni öğlenden sonra yanına çağırmıştı, aklımdan çıkmış. Sen geç bir yere, ben hemen gelirim kanka." Elini omzuma götürüp, yumuşak bir şekilde okşadı ve gülümseyip, geldiğimiz gibi gerisiye koçun odasına doğru ilerledi.

Onun gidişiyle tek başıma, tam da Jimin'in oturduğu masanın yanındaki masaya oturmaktansa en azından bir şeyler içerek, zamanımı geçirebileceğimi düşündüğümde, ani bir refleksle ona doğru baktım.

Sillage | jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin