Some stupid mistake2

3.4K 139 76
                                    


"Evet, bir bakalım (...) Rosier değil mi..." Dedi James Potter, ciddiyetini korumaya çalışıyordu ama seni yakalanmış olmanın verdiği sevinç, bir ölüm yiyeni  yakalamış olmanın verdiği sevinç içini kıpır kıpır ediyordu. İlk sorgusuydu, saat sabah altıydı ve yataktan kalkmanın okul yıllarındaki Quidditch antrenmanları haricinde zulüm gelen zamanlar şu anda derin bir haz veriyordu. Evine gidince güzeller güzeli eşine bunu anlatmak için öyle sabırsızlanıyordu ki!

"Siz benim kim olduğumu biliyor musunuz? Siz onun kim olduğunu biliyor musunuz? Babamı tanıyor musunuz?"

Barty'nin bağırışları sorgu odasına kadar geliyordu, ve tahmin etmek zor değildi, eğer seni bu durumdan çıkarmak için nefret ettiği babasından bahsetmeye başladıysa, ya durum gerçekten düşündüğünden kötü demekti ya da Barty'nin daha önce hiç görmediğin çılgın bir yanını görüyordun.

James Potter asasıyla bir büyü yaptı. "Dışarıdaki sesleri duymayalım değil mi? Fazla ses gelmesin... ama yine de merak etmeden duramıyorum, neden sihir yasaları dairesi uygulama başkanın, sayın Crouch Senior'un, oğlu bir ölüm yiyenle birlikte olur? O ölüm yiyenlerin kökünü kazımaya çalışırken oğlu nasıl bir ölüm yiyenin evinde bulunur?"

Bir süreliğine konuşamadın. Olayları hala algılamaya çalışıyordun. Her şey... ne kadar hızlı olmuştu öyle, ne kadar da hızlı yakalanmıştın? Ama hayır, korkmuyordun, hem de hiç korkmuyordun. Karşında oturan seherbazın aksine bu sorgunun boşa olduğunu biliyordun. Sana dokunulamayacağını biliyordun. Avukatın birazdan geleceğini ve çıkacağını biliyordun. Seni suç üstü yakalamadıkları veya sen bir aptal gibi itiraf etmediğin sürece yaptıkları her şeyin gözünü korkutmaktan daha fazlası olmadığını biliyordun. O halde bu duygu neydi? Dizlerinin, ellerinin titremesine sebebiyet veren bu his neydi? Yakalanmanın verdiği utanç mıydı? Heyecan mıydı? Endişe miydi? Ne olduğunu anlamakta zorlanıyordun. 

Bu işten sıyrılacağını bilsen bile meraklıydın, karanlık taraf yükselişteydi ve hiç kimse, seherbazlar bile, birinin evine bu kadar absürt bir saatte baskın yapıp onu sorgu odasına almazdı. Alamazdı.

"Hakkımda bir kanıtları mı var da buraya getirildim?" Diye düşünsende vazgeçtin. Eğer bir kanıtları olsaydı şu an muhtemelen bir işkence odasında olurdun. Yarın sabahsa James Potter eşiyle kahvaltı yaparken bir eliyle portakal suyunu yudumlayıp  bir eliyle gazeteyi açar, ona senin yakalanma haberini gösterir, göğsünü gere gere ne kadar büyük bir iş yaptığını anlatırdı.

Ne olmuştu o zaman? Sihir bakanı bir anda ona yapılan Imperius lanetinden kurtulup cesur kararlar almaya mı başlamıştı? Nasıl seni buraya getirecek cesaretleri olabilirdi? Bakanın onların elini kolunu bağlamış olması gerekirdi. Düşündün, düşündün...abinle konuşmalıydın. O mutlaka bir şeyler bilirdi.

"Toparlan, toparlan..." Dedin kendi kendine. Şu an beyin fırtınası yapmak için kesinlikle uygun bir zaman değildi. Nerede olduğunu ve ne yapman gerektiğini kısa bir sürede idrak ettin. karşındaki seherbazın zayıf itiraf ettirme taktiklerine gülümsedin.

Acaba ne kadar süre açılış konuşması için arkadaşlarıyla pratik yapmıştı? 

Ama sende boş değildin, abin Evan Rosier ölüm yiyenliğinin ilk yıllarından beri sürekli sorgulanmasıyla bilinirdi. Sana pek çok taktik, pek çok numara ve onları nasıl kızdıracağın hakkında epey eğlendirici bilgi vermişti. Bir süre sonra bundan o kadar rahat o kadar gündelik bahseder olmuştu ki...

"Bu akşam bana kaymak birası ısmarlamak ister misin?" Demiştin ona bir pazar akşamı.

"Hayır, bir seherbazla randevum olacağını hissediyorum."

Hayal Et Harry PotterWhere stories live. Discover now