Son Perde - 12.Bölüm : Yağmur.

Start from the beginning
                                    

"Ne?" dedim şok içinde, "Ama Ender'i ben öldürmedim!"

"Biliyorum," dedi sakin bir sesle, başını kaldırdı ve konuşmaya devam etti, "Onu ben öldürdüm Zeynep."

Sonra birkaç saniyeliğine durdum ve karşımdaki adamın derin gözlerine baktım. Beni ve sevdiklerimi hayatımızı mahveden insandan kurtaran bu adamın gözlerine uzun uzun baktım. Gözlerinde kurtuluşu gördüm. Gözlerinde ona etmem gereken teşekkürün yansımasını gördüm.

"Eğer benden intikam almak istiyorsa beni korumanız yetmez!" dedim telaşla, "Sevdiklerim de tehlikede. Benden intikam almak istiyorsa ve bana ulaşamıyorsa onlara gidecektir... Size yalvarıyorum, lütfen onları da buraya getirin." Gözlerime uzun uzun baktı, gözlerinin doluşunu izledim. Sonra derin bir iç çekip çaresizce ellerini açtı.

"Bak Zeynep, ben duygusal bir adam değilim. Yeğenimi ve onun bebeğini korumak, o adamı buraya çekip ondan intikamımı almak benim için yeterli. Ötesini yapamam..."

"Lütfen..." dedim gözlerimden birer damla yaş akarken, ona yalvarmak üzereydim, "Onlara bir şey olursa ben yaşayamam. Lütfen..." Çaresizce etrafına bakındı.

"Takip ediliyorlar." dedi, "Deden onların peşinde. Eğer onları alıp buraya getirirsem izimizi bulurlar. Ama eğer sevdiklerin dedene izini kaybettirirlerse... onları buraya getirebilirim. Bunu senin için yapabilirim."

"O zaman bana izin ver bir kez olsun Onur'u arayayım. Lütfen... Sadece on saniye..."

Etrafına duvarlarını yıkmak isteyen bakışlarla bakındığı sırada başıyla masada duran ev telefonunu işaret etti. Gözlerini kırptı.

"Ara..." dedi, "On saniye. Söyle onlara, izlerini kaybettirsinler."

Koşar adım ayağa kalktım. Nefes nefese telefonun ahizesini kulağıma koyup Onur'un numarasını yazdım. Telefon çalarken kalbim duracak gibiydi. Tek duam Onur'un hayatta ve uyanık olmasıydı. Tek dileğim buydu... Telefon dördüncü çalışında açılırken nefesimi tuttum. Sesini duyabilecek miydim? Hayatta mıydı? İyi miydi? Uyanık mıydı?

"Karım nerede?" diye açtı telefonu küfreder gibi.

Gözlerimden akan yaşların haddi hesabı yoktu. Hayattaydı, uyanıktı, iyiydi. Beni bırakmamıştı, gitmemişti.

"Buradayım..." dedim tir tir titreyen sesimle.

"Zeynep!" Onur'un titreyen sesini duyduğum an dizlerimin üzerine çöktüm.

"Abi Zeynep mi o!"

"Zeynep mi!"

Burak ve Mert'in arkadan gelen coşkulu seslerini duyduğum an hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.

"Yedi saniye..." diye mırıldandı Ferhan.

"Onur, dinle beni!"

"Zeynep, iyi misin güzelim? Neredesin? Gece yanında mı? Allah kahretsin iyi misin söyle!"

"Onur ben iyiyim, Gece yanımda ve iyi! Sizin yapmanız gereken tek bir şey var! Ender'in babası sizi takip ediyor. Herkesi al ve o adama izinizi kaybettir. Duydun mu beni? Bunu hemen bugün yapmak zorundasın!"

"Zeynep, neredesin söyle! Hemen gelip seni alacağım, yalvarıyorum söyle güzelim!"

"İki saniye..." diye fısıldadı Ferhan.

"Onur, lütfen dediğimi yap. Seni..." derken Ferhan'la göz göze geldik,

"Beş saniye ekliyorum." dedi dolu gözlerle gülümseyerek, ona minnettarca baktım.

Karantina SerisiWhere stories live. Discover now