16. Bölüm ''Yandaş''

962 82 64
                                    

Atalarımızın inanışlarında önemli şahsiyetleri hayvanların ruhuyla eşleştirmek vardı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Atalarımızın inanışlarında önemli şahsiyetleri hayvanların ruhuyla eşleştirmek vardı. Bir kişi bir hayvanla eşleşti mi kaderinin de onun gibi olacağına, hüküm sürerken seçtiği hayvanın kudretince var olacağı düşünülürdü. Bu hayvanı belirleme hakkı kişinin kendisine verilirdi, ancak öyle kolay bir seçim olmazdı bu. Eğer bir aslan olmak istiyorsan önce onu öldürmen gerekirdi ki kudretin tescillensin. O günden sonra ruhun o hayvanla eşleşir, karakterin onun özelliklerine meylederdi. Fakat ona hakim olmazsan, dizginlerini sıkı kavramazsan o seni ele geçirirdi. Theodore Krallığı'nda ise bu; ekseri kartal olurdu. Nitekim Andriel Theodore'un da on beş yaşında bir av esnasında, ruhuna kabul ettiği hayvan buydu.
Kartallar yüksek irtifalarda bile kurbanlarını hissettirmeden tespit edebilirler ve gözleriyle sizi alaşağı edebilirlerdi.
Bütün bunları biliyordum, Prens Andriel'ın her gün kartal gibi içimi oyan gözlerini görebiliyordum. Bilmediğim şey, James Theodore'un da bir kartal avlamış olduğuydu. Bunu anlayabilmem için ona av olmuş olmam gerekmişti ancak artık biliyordum, bana zevkle bakan gözlerinden yırtıcı pençelerine sıkıştığımı görebiliyordum.

Başlangıçlar ve sonlar çok hızlı oluyorlardı. Ne olacağını biliyor olsan bile, nasıl hissettirdiğine asla hazır olamıyordun. En başta karanlıkta uçmak gibi hissettirmişti bir anlığına, ancak sadece bir uçurumdan süzülüyordum. Bu büyük cehennemi olan insanlara küçük bir cennet vermeye benzer; kendinizi yukarıda zannedersiniz ama siz yerinizi iyi bilin diye daha sert çakılmanız içindir aslında bu. Ama ben yola çıkarken kanatlarımın balmumundan olduğunu biliyordum, İkarus'unki gibi. Güneşin yaldızlı ışığının gözümü kör edeceğini ve celladımın güneşim olacağını biliyordum...
Benim gibi bir ruh için kıyamet önlenemezdi. Sanki günahlarım ben doğmadan önce de vardı da ben sadece onları işlemek için doğmuştum.

Ama mutsuz olmak için hiç acelem yoktu, nasılsa meskeni cehennem olan birinin tek yapabileceği eylem günah işlemek değil miydi? Çünkü kalbi en çabuk terk eden mutluluktu, acı ise en son gidendi. Ancak ironik olan günah işlemeyi sevdiğim halde cennete gitmek istiyor olmam değildi, her günahımda bir sevap bulmaya çalışmaktı. Ve bu doğuştan kusurlu ruhum için tedavisi olmayan bir zehirdi. Fazla kırılgan, sakin ve umut doluydum; paramparça olmama dakikalar yetecek kadar hem de. Tanrım diye geçirdim içimden, yok olmanın ne kadar da eşiğindeyim!

Karşımda bir yanıt bekleyen bir sürü göz sırtıma saplanmıştı çünkü benim ruhumda gördükleri bir çobanaldatan kuşuydu. Gelgelelim gerçek manada ruhumda barındırsam kimseye bir tehlike arz etmeyecek bir kuşu sırtımda taşıdığım için insanların zihinlerinde ıslak bir toprağa düşen köklü bir filiz gibi, sağlam ve derin bir korku salıyordum fakat ben tehlike değildim. Ben hiçbir zaman bir tehlike olamazdım.

Ancak bu sefer kaderime de razı olmayacaktım, susup her şeyi hayatın acımasız boyunduruğuna bırakmayacaktım. Kaderimi bilmediğim bir kimliğe acıyabilecek olma ihtimalini taşıyan insanlara teslim etmeyecektim. Bir zamanlar beni Albert'in eline bırakan ailem gibi dünyanın bana talihli davranma olasılığını beklemeyecektim. Kim olursam olayım yine de kendimi tanıyordum; sıfatlarım değişebilir, çevrem, kıyafetlerim ve hayatım farklılaşabilirdi ama bu beni olduğumdan başka biri yapamazdı.
Dün maruz kaldığım soğuk ses tellerimi harap etmiş olsa da elimden gelenin en iyisini yapmaya mecburdum.

Kuşların Zamanı (Kitap Oldu)Where stories live. Discover now