1.7

1.6K 143 31
                                    

"Beş dakika sonra kapıya çık,"

"Ne?" dedim, akan burnumu kolumun tersine silerken.

"Sen dediğimi yap. Geliyorum," dedi ve telefonu kapattı.

Telefonun ekranına boş boş bakarken, kendimi toparlayıp üstüme dolapta gördüğüm ilk tişört ve pantolonu geçirdim. Isırmaktan kanayan dudaklarımın kanunu, sevmesem de yaladım ve vişneli Lip Balm'ı sürdüm. Dudaklarımın acısını yeni yeni hissediyordum ama Lip Balm sayesinde yavaş yavaş geçiyordu.

Saate baktığımda epey geç olduğunu gördüm ama o geliyordu ve ne olursa olsun benim için gelen birini bu kötü günümde kovamazdım. Derin bir iç çektim ve telefonumu arka cebime sıkıştırdıktan sonra hırkamı alarak odamdan çıktım.

Annemi kapının önünde valiziyle birlikte görünce yanına ilerledim.

"Anne, her gün arayacaksın ama söz mü?" dedim, sesimin titremesine engel olmaya çalışarak.

Annem ağlamaktan kızarmış gözleri ve buruk tebessümü ile baktı. Ardından beni kendine çekerek, o sevdiğim kollarıyla sardı bedenimi.

"Söz annecim, söz..." dedi ve saçlarımı öpüp son kez kokladı.

Annemden ayrıldıktan sonra, "Sen nereye gidiyorsun?" diye sorunca ne diyeceğimi düşünmeye başladım.

"Seni yolcu edecektim,"

"Taksi gelir zaten şimdi. Sen çık uyu lütfen yarın okula bu gözlerle gitmeni istemiyorum,"

"Anne daha erken ve..." dedikten sonra annemin kaşları çatıldı ve "Doğruyu söyle bana," dedi.

"Rüzgar ile yürüyeceğiz biraz," dedim tek solukta.

"Bu saatte asla olmaz. Hem ben evde olmayacağım,"

"Anne o yüzden geliyor zaten. Evde olmayacaksın ve şu halime bak. Sence hiçbir şey olmamış gibi güzel bir uyku çekebilir miyim? Hem de babam ordayken? Lütfen... Sadece bir saat,"

Tam cevap vermek için ağzını araladığı sırada taksinin çalan kornası ile kafa salladı, "Sadece bir saat ve eve gelir gelmez beni ara. Sonra her yeri kitle ve uyu. Söz ver?" dedi.

"Söz veriyorum," dedikten sonra evin anahtarını aldım ve birlikte site önüne çıktıktan sonra annemle vedalaştık. Zaten yukarıda vedalaşmıştık ve taksiye binmeden önce her gün ki aynı tembihlemeleri yapmıştı.

Annemi yolladıktan sonra bir süre sitenin duvarına yaslanıp arkasından öylece gittiği yolu izledim. Hep babamla ayrı kalmıştık, buna alışkındım ama annemle ilk defa ayrı kalacaktık.

Daldığım için omuzuma dokunan el ile korkuyla sıçradım. Tabii ağzımdan küçük bir çığlık da kopmuştu. Korkuyla arkama dönerken, sokak lambası ışığının yüzüne vurması ile Rüzgar olduğunu gördüm ve gülümsedim burukça.

"Korkuttuğum için özür dilerim,"

"Sorun değil," dedim ve ona doğru bir kaç adım attım. Aramızdaki mesafeyi kapatınca derin bir nefes alarak ayak uçlarımda yükseldim ve kollarımı boynuna sararak, omuzuna gömdüm kafamı.

Çok geçmeden kollarını belime sarınca, o da kafasını omuzuma koydu ve kulağıma fısıldadı, "Çok üzgünüm. Eminim baban iyileşecek ve yanına annen ile tekrar dönecek," dedi. Her ne kadar ona sarıldığım için gözlerim yeniden dolsa da bu cümlesi beni mutlu etmiş ve güldürmüştü.

"Gerçekten mi?"

"Gerçekten," dedi ve çekildi kulağımdan.

Kollarımı ondan yavaşça ayırırken o da belimden kollarını çektikten sonra, "Yürüyelim mi?" diyerek gözlerimin altını sildim ve gülümsedim..

"Olur," dedi ve yürümeye başladık, boş sokakta. Aramızdaki bu sessizlikten faydalanarak ona teşekkür etmeyi düşündüm.

"Rüzgar, geldiğin için teşekkür ederim," dedim ve ilerideki parka yöneldiğinde bende peşinden gittim.

Parka gelip, bir banka oturana kadar bana cevap vermedi ama banka oturunca, "Senin için her şeyi yaparım, Arya." dedi.

Bacaklarımın üstündeki ellerimle oynarken, bu cümlesi ile ona döndüm ve onunda bana baktığını gördüm. Park ışıklarının yüzü ile benim gözlerimin mavilerine yakın gözlerine baktım. Bu maviler normal mavi gözler gibi değildi, daha yoğundu.

"Biliyor musun? Gözlerimin mavisi sana bakınca bu kadar çok yoğunlaşıyor ve seninde öyle,"

"Bi-bilmiyordum," derken kekelemiştim çünkü aklımdan geçenler ile ilgili soru sorması beni aşırı şaşırtmış ve heyecanlandırmıştı.

"Yalancı," dedi ve kıkırdarak, rüzgardan dolayı yüzüme esen saçlarımı ittirdi kulağımın arkasına.

Ben onu şaşkın bakışlar ve heyecanla çarpan kalbim yüzümden hızlı nefes alarak izlerken, o sabahkinden biraz daha sakin görünüyordu. O bu duruma alışmaya başlamıştı sanırım çoktan ama ben daha alışamamıştım.

"Ne düşünüyorsun?" dedi, yüzümde işi biten elini indirirken.

"Hiç diyeceğim, yalancı diyeceksin. Çünkü beni tanıyorsun," dedim ve gülümsedim. Ardından aklıma gelen şey ile sırıttım, "Ya da yarı yarıya tanıyorsun," diyerek düzelttim.

"Hayda..." diyerek gülmeye başladı ve "Hiç de unutmaz," dedi.

"Neden unutayım? O gün çok kızdırdın beni. Ayrıca üzdün," dedim yalandan dudak büzerek.

"Farkındayım ama ben sinirlenince kendime hakim olamıyorum," dedi üzgün bir surat ifadesi ile.

"Halen Enes'i unutamadığımı düşünmüyorsun değil mi?" dedim kaşlarımı kaldırarak.

"Düşünmüyorum. Öyle olsa karşına çıkmaz ve seni öpmezdim,"

Yüzümde gezinen gözleri dudaklarımda takıldığında, "Noldu?" dedim. Dudaklarının kenarı yukarı kıvrılmaya başladı ve "Vişneli Lip Balm," dedi.

"Nasıl bildin?"

"Kokusunu aldım?" dediğinde ikimizde gülmeye başladık. Neden bilmiyoruz ama buna ikimizde sebepsiz gülüyorduk.

"Teşekkür ederim Rüzgar Tekiner. Yanımda olduğun ve olacağın için," dedim ve o koyu mavi gözlerine bakarken gülümsemeden edemedim.

"Bende teşekkür ederim Arya Güneş. Yanımda olduğun ve olacağın için,"

_____________________________________________

Rüzgar gerçekten Arya'ya çok iyi geliyor. Hatta bana da. Şu aralar ruh halim biraz iyi değil ama onları yazarken -özellikle Rüzgar'ı- çok iyi oluyorum.

Bu bölümü yazarken pambık gibi oldum :D

Bölümü beğendiyseniz bol bol 💭 yapmayı ve 'a basmayı unutmayalım.

Seviliyorsunuz

RÜZGARYA | Yarı Texting    •TAMAMLANDI•Where stories live. Discover now