𝐢 𝐡𝐚𝐯𝐞 𝐭𝐨³

Start from the beginning
                                    

Kaşları o farkında olmadan havaya kalkmıştı. "Bir iyilik mi? Benden mi?"

"Buna inanması neden bu kadar zor Evans?"

"Ah, bilmem. Belki aramızdaki iletişimi üçüncü sınıfta kestiğindendir. Ayrıca 3. sınıftan sonra hiçbir muggle doğumluyla konuştuğunu görmedim, beni ve benim gibi olanları olabildiğince görmezden gelmeyi istiyor gibisin."

Sıkıntıyla içini çektin, mümkün olduğu kadar kısık sesle mırıldansanda bu ıssız kütüphanede Lily seni duymayı başarmıştı. "Sonumun abim gibi olmasındansa muggle doğumlularla konuşmamayı tercih ederim, en azından ailemin duyabileceği yerlerde."

Lily'nin hiçbir şey söylemesine izin vermeden kısık sesle fısıldadın. "Bak, Evans. Sizi daha önce görmezden geldiğim, doğru ama hiçbirinize zarar vermek amacıyla bir şey yapmadım. Yardıma ihtiyacım olmasa gerçekten senin yanına gelmezdim, ama bu önemli, en azından benim için."

Lily geçen sene arkadaşı Severus tarafından "bulanık" lakabını aldığından beridir safkanlarla ve bazı melezlere karşı gereğinden fazla dikkatliydi.

Ama seninde aptal bir şaka veya bir düello uğruna buraya gelemeyeceğini bilecek kadar zekiydi.

"Sirius Black'le mi ilgili?"

Bu sefer onun yerine şaşıran ve kaşları havaya kalkan sen olmuştun.

"Ne? Bana öyle bakma, aptal değilim. İkinizin arasında okul açıldığından beridir bir gerginlik olduğunun farkındayım. Black'in büyük salonda sana olan bakışları her zamankinin aksine hüzün doluydu."

"Madem bunları biliyorsun, o halde onunla aramızı düzeltmek istediğimide tahmin edebiliyorsundur. "

Lily kafasını yukarı aşağı salladı.

"Onunla bir şekilde konuşmam gerekiyor Evans. Beni dinlemesi gerekiyor, belki... biraz da olsa ona kendimi açıklarsam... her neyse, senden istediğim şey yalnızca Sirius'la konuşabilmem."

Lily masaya doğru eğildi. "Y/N, benden tam olarak ne yapmamı istiyorsun?"

"İksir dersin iyi, değil mi?"

***

Sirius olanları kafasında kavrıyordu. "Yani, benimle konuşmak için Lily ile iş birliği yaptın."

"Evet."

"Bana asla iksir çalıştırma niyetinde değildi."

"Evet, seninle en son iksir çalıştığımızda kazanı patlatmıştın."

Sirius en azından kendisiyle konuşmak için bir şeyler yaptığından olacak seni dinlemeye karar vermişti. Bazı konularda gün yüzüne çıkan inatçı kişiliğin olduğunu bildiğinden onunla konuşmadan yakasını rahat rahat bırakmayacağını biliyordu.

"Benimle ne konuşmak istiyorsun?"

"Yazı, aramızda yaşadığımız şu tatsız olayı."

"Ah, biz aramızda tatsız bir olay yaşamadık ki, sen yalnızca kaderini tamamen değiştirecek ve berbat bir insan için berbat şeyler yapacak bir insan haline gelmeyi istediğini söyledin."

"İstediğimi söylemedim, zorunda olduğumu söyledim."

Muhtemelen kütüphane Noel tatili için eşyalarını toplayan insanlar olmasaydı tıklım tıklım olurdu. Ancak şu anda saatin erken olmasıylada ilişki olarak kütüphane çok sessizdi ve eğer tüm bu konuşmalarınızı rafların arkasına saklanarak dinleyen birisi yoksa kütüphanede yalnızdınız.

Sirius'un sesi yükselmeye başlıyordu, anlayamıyordu, neden bunu yapmak zorunda olduğuna dair kendini inandırdığını hiç ama hiç anlamıyordu. "Sence ben zorunda değil miydim? Her şeyi öylece bırakıp gitmek, kardeşimi öylece bırakıp gitmek canımı yakmadı sanıyorsun?" Sesi deminkinden daha yüksek çıkmaya yavaş yavaş bağırışlara dönüşmeye başlıyordu. "Anlamıyorum, ne zamandan beri bu kadar korkak oldun Y/N? Benim s..." bir anlığına duraksadı, boğazında oluşan yumruyu bastırmak amacıyla yutkundu. "Benim saygı duyduğum kadın bunları yapmazdı, kimseye boyun eğmezdi, bağımsızlığına düşkündü."

Gözlerin sen farkında olmaksızın dolmaya başlıyordu. "Ben... Sirius, ben..." tam olarak ne söyleyeceğini biliyordun ama tam olarak ne söylemen gerektiğini bilmiyordun. Ona anlatmayı çok isterdin ve yapabilseydin onun için bunu göze alırdın.

Sesini nihayet düzeltebildiğinde konuştun. "Birkaç sene önceye kadar senin gibi düşünüyordum. Evden ayrılabileceğimi, harika bir hayat yaşayabileceğimi, bir seherbaz olabileceğimi... ama insanın diğer tarafta kaybedecek şeyleri arttıkça bırakması da bir o kadar zorlaşıyor."

"Burada ben varım." Dedi Sirius. Elini seni düşüncelerinden koparabilecek bir yumuşaklıkla tuttu. Elinde ufak daireler çizerken sesi kararlılıkla çıkıyordu. Sonra aniden, "Beni boşver." Dedi. "Burada hayallerin var. Burada bir seherbaz olabilir, burada dilediğin kadar mutlu olabilirsin, burada ikiyüzlü oyunlar yok, burada şantaj yok, burada koluna kazınan bir işaret yok. Ya orada, orada ne var Y/N. Seni hayallerinden bile vazgeçirecek kadar önemli kim veya ne var?"

Sirius bunu her ne kadar seni ikna etmek için yapıyor olsa da içinde bir yerlerde gerçekten büyük bir merak duyuyordu. Neydi, kimdi o gizemli kişi? Seni bu kadar derinden bağlayan neydi?

"Sirius ben, yapamam, söyleyemem."

"Söyleyebilirsin! Bu kadar zor değil."

"Anlamıyorsun!"

"ANLAT O HALDE!"

"YEMİN ETTİM."

Sirius'un gözleri genişçe açıldı. Sesi titredi. "Ba-bağlılık yemini."

Kafanı sessizce salladın. "Y/L/N ailesinden neden hiç 'kanıbozuk' çıkmadı sanıyorsun?"

Kafasındaki çarklar kusursuz bir şekilde işlevini sürdürüyordu. "Kanıbozuk olanlar ölümü kabul edenlerdi."

Bir süre sessizce oturdunuz. Yan yana olsanıza sanki birbirinizden haberiniz yokmuş gibi duygularınızı sindirmeye çalışıyordunuz.

Yanaklarınızdan aşağı süzülen tuzlu yağmur damlaları eşliğinde Sirius "ne zaman?" Diye sordu.

"İkinci sınıfta. Normalde çocuğun bunları algılama düzeyinin en düşük olduğu yaşta yapılırmış. Ancak benim durumum abim sayesinde ertelendi."

Hikayenin sonrasını biliyordunuz zaten, abinin trajik ölümünü ve ailenin sahte göz yaşlarını.

Ağlıyordun, hayal kırıkların can parçalarına dönüşmüştü.

"Ölmek için çok gencim."

***

Bu bölümü ve seriyi gerçekten sevdim, ancak tadında bırakılmalı diye düşünüyorum.

Başka bir bölüm yazmalı mıyım, yoksa bu bölüm final bölümü olarak ucu açık sonla kalsın mı?

Unutmadan, sınır 170 YORUM.

Keyifli günler!

Hayal Et Harry PotterWhere stories live. Discover now