♪2.2♪

2.9K 247 378
                                    

"Kara Kedi! Ne yapıyorsun sen?"

Marinette hızla mucize kutusuna atıldı. Kara Kedi'nin önünden onu çekip alırken Kara Kedi tepkisizdi. Tek bir noktaya odaklanmıştı. Uğur Böceği, Marinette miydi? Her seferinde red yediği o kız, bu kız mıydı?

İkili at kuyruğu saçlar, mavi gözler... Şimdi anlam kazanıyordu her şey. İkisi de hızlı düşünebiliyorlardı, aynı kişileri sevmiyorlardı, çoğu halleri benzerdi. Gerçi, hâlâ ikisi diye düşünüyordu değil mi? Durumu gülünçtü.

Marinette ise mucize kutusunu hemen masanın altına itiklemişti. Kwamisi Tikki, uzaktan onları seyrediyordu. Herhangi bir olayda, sahibini savunacaktı.

"Bunca zaman, sen miydin Marinette?"

Kara Kedi bunu ona bakmadan söylemişti. Marinette yutkundu. Onu seviyordu, onu gerçekten seviyordu. Bunu anlamasının zaman almış olması, gerçekleri değiştirmezdi.

Kara Kedi'nin de buna inandığını düşünüyordu ama şimdi ona gerçeği söylerse, onu kaybedeceğini biliyordu.

"Bunca zaman sen miydin Marinette?" dedi Kara Kedi bu sefer ona dönerek. Sakin kalmaya çalışıyordu çünkü bunu kendisi de yapıyordu. Yine de kandırılmışlık duygusu tüm bedenini ele geçirdi. O an yaptığının ne kadar yanlış ve adice olduğunu anladı. Daha fazla yalanlarla ilerleyemezlerdi.

Marinette derin bir nefes aldı. Yalan söylemeyi sevmiyordu ama iki kimlikli yaşamında, yalan söylemek artık bir kural haline gelmişti ve yine öyle yaptı. Bir yalan uydurdu.

"B-ben, yani, b-bu... Bunu bana U-uğur Bö-böceği verdi." dedi kısık sesle kekeleyerek. Sonra kendini toparlayıp devam etti. "Kimliğinin saklı kalması içinmiş."

"Yani sen onun kim olduğunu biliyorsun?"

Marinette kafasını olumsuzca salladı. "Peki ya bunu birinin bulabileceğini hiç mi düşünmedin? Herkes sana inanmaz Marinette."

Marinette omuzlarını düşürdü ve kafasını eğdi. Kara Kedi ona her şeyin iyi olduğunu söylemeyi düşündü ama içinden gelmiyordu. Pencereye yaklaştı. "Gitmeliyim, devriye gezmem gerek."

Sopasını kullanarak karanlık geceye karıştığında, Marinette hızla kafasını eğdiği yerden kaldırdı. Hızla Tikki'ye döndü. "Tikki benekler!"

Kara Kedi ise Eyfel Kulesi'nin tepesinde oturmuş olanları düşünüyordu. Prensesine güveniyordu. O, yalan söylemezdi. Ama içine şüphe tohumları ekilmişti bir kere, artık daha dikkatli olacaktı. Uğur Böceği ve Marinette'yi izleyecekti.

Umuyordu ki, şüpheleri asılsız çıkardı.

Bir yandan da artık Marinette'ye kim olduğunu söylemeyi düşünüyordu. Özellikle bu geceden sonra, kendini daha bir diken üstünde hissediyordu. Genç kız muhtemelen öğrendiğinde yüzüne dahi bakmayacaktı. Elini saçlarının arasından geçirdi. Bu işe en başından bulaşmamalıydı.

"Çatılarda gezen bir kedi, ha? Bu gece devriye sırası bende sanıyordum."

Uğur Böceği şu an tamamen sallıyordu. Devriye sırası kimde, onu bile bilmiyordu. Şu anlık tek amacı, sanki saatlerdir devriyedeymiş gibi gözükmekti.

"Olabilir Uğur Böceği. Bu gece sadece bu kedinin miyavlaması gerek."

Uğur Böceği Kara Kedi'ye yaklaştı ve onun yanına oturup, ayaklarını Eyfel Kulesi'nden sallandırdı. "Bu böceğe her zaman miyavlayabilirsin kedi."

Kara Kedi sadece başını sallamakla yetindi. Ama sonra içinde bir şeyler haykırmasını istedi. Belki de artık yapmalıydı.

"Ben... Birini seviyorum. Çok tatlı bir kız. Yetenekli, güzel, sakar ve kesinlikle sevimli. Onun yanında gerçekten çok iyiyim ama bu kimlik meselesi beni öldürecek. Ona söylemek istiyorum, her şeyi söylemek ve kurtulmak... Ama ben Kara Kedi'yim. Bunu yaparsam mucizemi vermek zorunda kalırım ki, bu istediğim son şey bile değil. Ben Paris'in süper yakışıklı ve ateşli Kara Kedi'siyim!"

Uğur Böceği içinden, 'Evet öylesin...' diye geçirdi.

"Ona mucize kutusunu sen mi verdin?"

"Kim? Marinette mi? Ama sen-" dedi ve sahte bir şaşırma ifadesi takınıp devam etti. "Yoksa o... Sevgilin olan kız mı?"

Kara Kedi gülümseyerek başını salladı.

Uğur Böceği de ona gülümsedi. Ardından ışıl ışıl olan Paris'e dönerek konuşmaya başladı. "Eğer aranız benim yüzümden açıldıysa özür dilerim. Marinette gerçekten güvenilir bir kız ve ben kimliğimi korumak zorundayım."

Kara Kedi de Paris'i izliyordu. "Evet öyle."

Uğur Böceği gülümseyip devam etti. "Bence gidip onunla konuşmalısın."

"Şimdi mi?"

"Şimdi."

Sonrasında ise beklemeden yoyosunu sallayıp, gitti. Kara Kedi'nin Marinette formuyla konuşmaya geleceğini biliyordu. Bu yüzden hızlı olmalıydı. Evine varır varmaz terastan odasına girerek geri dönüştü. Yatağına uzandığında, Tikki kendini göstermişti.

"Ben daha fazla dayanamıyorum Tikki. Ona kim olduğumu söylemek zorundayım." diyerek söze girdi Marinette. Aynı zamanda açık bıraktığı kapaktan gökyüzünü inceliyordu.

"Ama Marinette! Bu yasak, biliyorsun. Yoksa-"

"Yoksa mucizemi vermek zorunda kalırım, biliyorum. Ama kime? Mucizem her türlü bende kalacak." dediğinde, Tikki bir şey demeden kitapların arasına saklandı. Kara Kedi ise birkaç saniye geçmeden görünmüştü.

Hemen yatağın üzerine atlayan Kedi, bir süre şaşkın duran Marinette'yi izledi. İkili at kuyruğu yapılmış gece mavisi saçları, masmavi gözleri, fındık burnu, minik pembe dudakları ve hafif çilleriyle oydu işte, sevdiği kız.

Kara Kedi daha fazla dayanamayarak Marinette'nin yüzünü elleri arasına aldı ve dudaklarını birleştirdi. İkisi de bu gecenin uzun olacağını biliyordu.






ÖNEMLİ!!!!

Selamlar yine ben dkdhkdhdjd

Çok uzatmadan sadede geliyorum hemen, bir dahaki bölümün ne olacağını hepiniz anlamışsınızdır🙈

Ama ben böyle şeyleri hayatta yazamam. En azından o kadar ileriyi. Bu yüzden içinizden biri yazıp bana ulaştırırsa çok sevinirim.

Okumak istemeyenler için sorun yok. Bonus bölüm olarak paylaşacağım. Yani onun dışında hiçbir şey olmayacak. Okumazsanız pek bir şey kaybetmiş olmayacaksınız yani.

Bilenler vardır, ben bu hikayeyi instagramda da paylaşıyorum. Hikayenin o kısmı instagramda paylasilmayacak

Neyse bu kadardı sizi severem💙




Kediciğinprensesi🌸

Princesse Et Chaton 1Where stories live. Discover now