bölüm üç/ garip bir silsile

128 19 4
                                    

🌸🍃

Bahane yumağına takılma...

Etrafında dönüp duran söylenmekten vazgeçmeyen genç kızla sıkıntıyla derin bir nefes verdi.Sabahın erken saatlerinden beri bu haldeydiler.İkisinin de halinde bir millim değişiklik olmamıştı.
Ve artık birkaç saati geride bırakmaları bu durumun vahamiyetini artırıyordu.
Merak ediyordu zarfı,zira şimdiye kadar böyle bir şeyle karşılaştığını sanmıyordu.Kenarda duran çantasını eline alıp "Şeyda bu kadar yeter.Demek daha vakti değil."dedi Meyra.

"Nasıl? Ne demek vakti değil?"

"Vakti değil.Her şeyin bir vakti var.Zaten nasipte varsa o zarfta ne olduğunu öğrenmek öğreneceğim işte.Eğer aksi olması gerekiyorsa ne yapsak boş.Baksana kaç saati arıyoruz.Demek daha zamanı değil."deyip genç kızın kolunu sıvazladı.

"Ama...Biraz daha arasak..."

"Olmaz...Benim dersim var,senin de işlerin...Hoş sen yok saysan da çalışman gereken derslerin var.Şimdi o konuyu açmayalım,yoksa zararlı çıkan sen olursun."

Yüzü iyice asılan Şeyda söylenmeye başladı.Hala konunun nasıl dönüp dolaşıp aynı konuya geldiğini anlayamıyordu.Bu ise canını fazlaca sıkıyordu.
Şu konulardan kurtulmak için attığı nice adımın ters tepmesi tam ayrı konuydu ve bunun üzerinde fazla düşünmemeyi seçiyordu.Zira fazla düşünürse kafası çatlayacak gibi oluyordu.

"Söylenme Şeyda."

Bu kısa cümlesinin etkisiz kalacağını düşünse de yine de kurmuştu.Masanın üzerindeki kitapları eline alıp odadan çıkmaya hazırlanırken hala kurduğu cümle etki gösterememişti.

Ardına dönüp genç kıza kısa bir süre baktı.Hala aramaya devam ediyordu.

"Şeyda beni dinlemiyor musun?"

"Beş dakika daha!"

"Şeyda..."

Derslerinin başlamasına az bir zaman kaldığı için arkadaşını kendi haline bıraktı.
Kol saatine göz ucuyla bakıp adımlarını hızlandırdı.Kalbinde her zaman barınan öğretmek sevgisiyle dersine başladığında az önce olanları çoktan unutmuştu.

Bu halini asla yadırgamaztı.Zira ilk zamanlardan bu gerçekle addımlamıştı.

Nitekim ona göre eğer karşındaki birisine bir şeyler öğretmek istiyorsansa şu ana kadar zihnini meşgul eden her şeyden kurtulmalısın.Temiz bir zihinle başlamadığın bu işin sonunda başarıya ulaşacağının bir teminatı yoktu.Hatta başarısızlığa mahkumdu.

Kapanan kitap defterler ve etrafa yayılan kağıt sesleri ve onlara eşlik eden havadan sudan konuşmalar dersin bittiğini bildiriyordu.

Sınfın boşalmasını bekleyip odada yalnız kalınca sandalyeye oturup geriye yaslandı.Yazı tahtasında çözülmüş sorulara,bir kenarda yazılan formüllere kısa bir bakış attı.Alnını sıvazladı,yorgun düştüğünü şimdi daha iyi anlıyordu.
Ard arda girdiği üçüncü dersti ve öğle ezanının okunmasına az kalmıştı.Ne kadar zamanın kaldığını teyid etmek için kol saatine baktı.
Bir on beş dakikası vardı.Masanın üzerindeki kitaplarını toplayıp öğretmenler odasının yolun tuttu.
Maksadı kitaplarını dolabına koyup namaz kılmak için ayrılmış odaya gitmekti.

Odadaki öğretmenlere selam verip daha fazla bir şey konuşmayıp kitapları bırakıp çıktı.
Şeyda'nın neler yaptığını merak etse de bu konuyla ilgili düşünmeyi bir süreliğine erteledi.

Koridorda duvara yaslanan adamı farkettğinde yüzü solmuştu.

"Ferhat Koçak..."

Daha 24 saat bitmemiş tekrar karşılaşmıştı.

Mihnet RüzgarıWhere stories live. Discover now