bölüm iki/ sessizliğin sesi

164 21 6
                                    

🌸🍃

Kelimeleri ısrafa kalkışma...

Davetsiz misafir gittiği gibi kendisini odasına atmıştı.Fıstık yeşili duvarlarda dolanmıştı bakışları.Sonradan farkına varmıştı annesi abisinin gelişinden çok da rahatsız olmamıştı.
Bu durumu normal karşılıyordu.Ne olursa olsun abi kardeştiler.
Bu yüzden de katlanmıştı o adamın söhbetine.Gerisine de bir şekilde katlanırdı herhalde.

"Ferhat Bey...Ferhat Bey...Ailemin huzurunu bozmayın da....Ben katlanırım varlığınıza..."

Yanağına siper ettiği elini geri çekip sandalyesinde geriye yaslandı.Düzenlemesi gereken notlar,çıkarması gereken konu özetleri varken eli kağıtlara gitmiyordu.Hatta bir ara açtığı kalın deri kapaklı defterini geri kapatmıştı.

Avuçları arasına bırakılan kokulu silgilerle gözleri parlamaya başladı genç kızın.Şu güzel kokuyu ciğerlerine çekmekten çoçukluğundan beri vazgeçmemişti.Üzerinde birkaç renk olan yuvarlak silgileri elinde birkaç tur döndürdü.Gözlerinde bir pırıltı,sanki ilk kez görüyormuş gibi bir sevinç vardı.Zira bu silgilerden çok fazla kulanmıştı.Yine de ilk kez gibi bir sevinç ve merak vardı.

"Kızım,o senin dayın.Tamam benim de aram iyi sayılmaz.Yinede arada akrabalık bağları var ve bize bu bağı korumak düşer.Bu bağı söküp atarsak ne olur halimiz?"

Silgileri öne eğilip masanın üzerine bıraktı.Kavanozun içersindeki silgilerin içerisine atmak istese de nedense üşenmişti.

"Onu tekrar tekrar görmeye alışmam gerekiyor değil mi?"

Gözleri odasının dört bir tarafında dolandı.Sanki bir şeyler arıyormuş gibi bir hali vardı.

Bu cümlesi kulağına hiç hoş gelmiyordu,yine de bu cümlenin barındırdığı gerçekliğe alışması gerektiğini de pek aşikar anlıyordu.

"İnsan bazı şeyleri çok sorun ediyor.Böyle gaflete düşme kızım."

Sesi her zaman olduğu gibi buram buram şefkat barındırıyordu.

Babasının söyledikleriyle zihninde küçük bir seyahete çıktı.İlk başta kararlaştığı gibiydi.Geldiği netice ise ürpermesine neden olmuştu.Yine de bu hissiyat çok sürmemişti.Bu hali de düşünceleri köşe bucağa kovalaması yüzündendi.Söz edilen konu da çoğunlukla başarılı olmuyordu.Kendisini boğan düşünceleri bir yerlere kovalamak gibi bir tercihi her zaman vardı.Tercihinin işe yarıyıp yaramamazı kaygısından daha çok bu tercihi seçe bilmesinin sevincini yaşardı her zaman.

"Haklısın baba.."
Sesi birkaç ton kısılmıştı.

İnkara dili varmıyordu.Nasıl varırdı ki?
Ellerini yüzüne siper edip bir süre öylece kaldı.Babası da bir şey söylemedi,sadece tercihini beklemekten yana kulandı.
Bir süre sonra ellerini uyuşuk hareketlerle geri çekti.

"Haklısın baba."

Aynı kelimeleri bir kez daha yenilemişti.Aslında fazla bir sorun etmiyordu tekrar hayatlarına yeniden giren adamı.Yine de tedirginliği de bir kenara atmıyordu.

"Bu konuyu kapatalım...En azından bu gecelik."

Ayaklanıp birkaç adımda babasının yanı başına geldi.Koluna sarılıp sevecen bir ifade takındı yüzüne.

"Babam...Biraz dolaşsak olur mu?"

Beklentiyle babasına baktı.
Babası ilk önce gözlüğünü düzeltip kızının önüne düşen saçlarını çekiştirdi.

"5 dakikan var!"

"Pamuk yürekli babam benim..."

Koşar adımlarla dolabını açıp dikkatli bir şekilde katlanmış başörtülerinden bir tanesini alıp el çabukluğuyla başını örtü.
Feracesini giymek için eline aldığında babası da çoktan odadan çıkmıştı.

Mihnet RüzgarıWhere stories live. Discover now