Sonraki gün uyandıktan ve yapmaları gereken şey ile yaşanan şeyi hatırladıktan sonra Taehyung yeniden ağlamaya başlamıştı, sanki bir kumandası varmış da ağlama düğmesine basmış gibi. Sonrasında ise Jeongguk hala onu ararken telefonunu kapatmıştı. En azından şimdilik onunla konuşmak istemiyordu, bu yüzden Jimin'in ona her şeyi öğrendiğini, onunla ilgileniyormuş gibi yapmasını bırakabileceğini söylemesini umuyordu.
-
Günler geçiyordu, bir hafta iki haftayı bulmuştu Jeongguk ile konuşmadan. Taehyung her gün telefonunu sadece biraz açıyordu ve her seferinde Jeongguk'un cevapsız aramaları ve geri dönülmemiş mesajlarıyla dolu oluyordu. Taehyung bakmamaya devam ediyordu.
Zamanla daha iyi olabileceğini düşünmüştü tıpkı aynı şeyin yaşandığı her seferki gibi, ama öyle olmamıştı, diğerini hep daha fazla özleyip duruyor ve hep daha fazla acı çekiyordu gözyaşlarının ne zaman tükeneceğini merak ederken.
-
Çarşamba günüydü, her şey yaşandıktan bir ay sonrasıydı neredeyse, yine aynıydı ama, incinmiş, üzgün ve yalnız.
Dışarıdan birisinin ön kapıya vurup durduğunu belirten bir ses duyduğunda yatağındaydı.
Jeongguk'tu, sesi sessizliği dolduruyordu, “Jimin! Beni içeri al! Beni ya içeri alırsın ya da yemin ediyorum sana si—”
“Kapa çeneni, aptal, milletin seni duymasını mı istiyorsun?”
Taehyung'un kalbi sıkıştı, sesini özlemişti.
“Sikimde değil, artık yapamıyorum, lütfen beni içeri al da onu görebileyim,” artık bağırmıyordu, Taehyung odasına yaklaşan adım seslerini duyana dek ne dediklerini anlamakta zorlanıyordu, nefesini tuttu.
“Tae,” Jeongguk fısıldadı, hemen kapının arkasındaydı, “benimle konuşabilir misin, lütfen?”
Taehyung cevap vermeyip dizlerini göğsüne götürürken sadece gözlerini kapattı.
“Şunu bilmeni istiyorum ki evet, Jimin benden istediği için tanıştık ama şu an burada olmamızın tek nedeni bunu ben de istediğim içindi, kimse zorlamadı beni... Seni seviyorum, sevgilim, seni seviyorum.”
Gözyaşları gözünden düştü, kimse dememişti bunu ona.
“Biliyorum, senin için şu an zor olmalı, çok kolay güveniyorsun ve sonra herkes sırtını dönüyor sana, ama benim herkes olmadığıma söz veriyorum. Seni özledim. Icarus da seni özledi, eve sen olmadan döndüğüm her seferde ağlıyor. Lütfen, bana bir şey de.”
Taehyung ses veya söz çıkmasını engellemek için ağzını kapalı tutuyordu.
Aklı karışmıştı, zihni ona çenesini kapayıp Jeongguk'un gitmesine izin vermesini söylüyorken kalbi ayağa kalkıp kapıyı açmasını söylüyordu.
“Şimdi gidiyorum, hazır olduğunda beni ara ya da ne bileyim, bekliyor olacağım ben.”
Jeongguk hemen gitmedi sanki bir şeyin yaşanmasını bekliyormuş gibi, fakat sonra Taehyung adım seslerinin gittikçe solduğunu, görüşürüz, Jimin cümlesini ve kapının açılış kapanış seslerini duydu.
Taehyung ağlarken, gözyaşları yastığını ıslatırken, kalbi hem parçalara ayrılırken hem de parçalar yeniden bir araya gelmeye başlarken uykuya daldı.
YOU ARE READING
i'm fine, if you ask
FanfictionHer gün uyanıp gözlerini açtıktan sonra karanlığı görmeye devam etmek Taehyung'un kimsenin başına gelmemesini dilediği bir şeydi, bu en kötüsüydü işte, her sabah tekrar ve tekrar bunun bir rüya değil de gerçek hayatı olduğunun farkına varıyordu. Art...
