first

2.1K 133 26
                                        

Bu kitap bir çeviridir.
Yazar: narcisara

Kitabın orijinaline buradan ulaşabilirsiniz:
https://archiveofourown.org/works/11636064

Taehyung dairesine adım attığı anda bir şeylerin ters gittiğini anladı. Görme engelli olduğu doğruydu fakat bu Jimin'in salonlarında yürüdüğünü veya Yoongi'nin sessizce onu durdurmaya çalıştığını duymadığı anlamına gelmiyordu. Taehyung son zamanlarda hep olduğu gibi yorgundu, onlara sorunun ne olduğunu sormak istese de sormadı, bunun yerine ayakkabılarını çıkardı ve odasına doğru yavaşça adımladı. Taehyung onun geri geldiğini fark etmeyecek kadar kavga etmeye odaklanmış olmalarını umdu. Tuhaf olsa da fısıldaşıyorlardı ve sanki kimsenin onları duymasını istemiyorlarmış gibi gözüküyorlardı.

Bir şeye çarpmamak adına çok dikkatli olduğundan sadece bir kereliğine Jimin'in onu duymadığını düşünüldüğünde Taehyung her şey olabilirdi fakat şanslı değildi, açarken odasının kapısı ses çıkarmış ve daha nefesini tutamadan Jimin hemen yanında yer almıştı.

"Burada olduğunu fark etmedim, ne zaman geldin?" Jimin biraz endişeli gibiydi ve ses tonundan Taehyung onun hakkında konuştuklarını anladı, o ses tonuydu, Taehyung yürürken birisine çarptığı için ona karşı iyi davranmadıklarında ve saldırdıklarında ya da ona odasını temizlemek, giymeye kıyafet seçmek gibi bir şeye ihtiyacı olup olmadığını sorduğunda Jimin'in kullandığı ses tonuydu. Taehyung, Jimin'in onu çok sevdiğinin ve bunca şeyi yapmaya zorunlu olduğunu hissetmesinden değil de istediği için yaptığının farkındaydı, fakat bazen bu Taehyung'u mahvediyordu, ona asla normal biri olmayacağını, kendi başına bir şey yapmayı beceremediği için her zaman güvenecek birilerine ihtiyacı olacağını hatırlatıyordu. Son zamanlarda böyle davranmasının nedeni de buydu, Jimin'e söylememişti fakat her şeyden, eğitiminden, büyük bir şehirde yaşama ve bağımsız olma hayalinden vazgeçmiş ve sadece memleketine, ailesine dönüp geri kalan hayatı boyunca onlarla yaşaması gerekiyormuş gibi hissediyordu.

Taehyung artık hiçbir şeyden emin değildi, hangi aptal görme engelli birisini işe alırdı ki, özellikle de bu kişi öğretmenlik okuyorsa? Kimse onu ciddiye almıyordu - ailesi ve yakın arkadaşlarından başka - öğretmen olmayı istediğini söylediğinde dillerinin ucuna hep 'fakat sen körsün,' lafı geliyordu, Taehyung bunu hissedebiliyor ya da gerçekten de söylediklerinde duyabiliyordu. Umursamıyor gibi davranıyordu fakat umursuyordu, hatta istediğinden daha fazla, bu bütün gün boyunca kendine neden kimse ona çocukları seven ve elinden geldiğince onların etrafında olmak isteyen normal bir insan gibi davranmıyor diye sordurtarak onu üzgün kılıyordu.

Bugün hepsinden daha da kötüydü, bu sefer bir tek arkadaşları değil de profesörü de görme engeliyle bir sürü hiperaktif çocuğa sadece bir gün dayanabileceğini ifade etmişti. Bir saniyeliğine dikkati dağılmıştı ve birden profesörü 'Kim Taehyung, geri kalanına karşı çoktan dezavantajlıyken böyle dikkatin dağılırsa nasıl başarılı olacaksın?' laflarını sıralamaya başlamıştı. Taehyung gülse mi, ağlasa mı, ona bağırsa mı yoksa üçünü birden mi yapsa bilememişti. Sonunda sadece kafasını eğmiş ve onun sözlerini diğerlerinin acıyan ve alaylı gözlerini üstünde hissederek ses çıkarmadan kabullenmişti. Bu yaşanan şey onu üzmüş ve belki de profesörünün haklı olduğunu, bunun ona göre olmadığını, her zaman öğretmen olmayı hayal etmiş olsa da her şeyi bırakıp kör olmasına rağmen sorun çıkarmadan yapabileceği bir iş bulması gerektiğini düşündürtmüştü.

"Tae? Sorun ne?" Jimin sesi daha endişeli çıkarken sordu. Taehyung diğerinin karşısında mutluymuş gibi davranıp bir şey çaktırmamaya çalışsa da yine de bazen elinden gelmiyordu işte, düşüncelerinde kayboluyordu ve yaptığı ya da söylediği şeylere verdikleri tepkiyi gözlemlemek için konuştuğu kişinin yüzünü görememesi de hiç yardımcı olmuyordu.

"İyiyim, yorgunum sadece," diye cevapladı, gösterdiği gülümseme sahteydi fakat Jimin'in buna kanmasını umuyordu.

"Emin misin?"

Yoongi sırtındaki eliyle ona yardımcı olup gününün iyi geçip geçmediğini sorarken, ki aslında her şey yolunda mı, bir şey yaşandı mı diye soruyordu, usulca özen gösterdi. Bu yüzden ona bu durumda iyi olup olmadığını sormak aksinin gözüktüğünün belli olduğu anlamına geliyordu, fakat Taehyung çoktan yeteri kadarını sırtlamıştı, muhtemelen bir ya da iki güne zihninden silinecek bir şeyden onlara bahsetmek istemiyordu.

Taehyung kafasını salladı, "Sadece uyumak istiyorum," dedi, sesinden çıkan 'lütfen' ifadesi ile neredeyse yalvarıyordu.

"Bir şeye ihtiyacın olursa bana seslen, tamam mı?" dedi Jimin ve Taehyung ona sarılıp kollarında, sıcacık göğsüne dayalı şekilde ağlamak istedi, fakat hareket etmedi, bir tamam ile saatin akşam sekiz olmasını umursamadan iyi geceler sözlerini mırıldandı.

Odasında, battaniyelerinin altında bir başınayken, 'görüyor musun? o iyi değil, Yoongi, ona yardım etmeliyim, etmeliyiz' diye bir şeyler duymadığına ve etrafının başka bir şey yüzünden değil de battaniyeler yüzünden karanlık olduğuna kendini ikna etmeye çalıştı.

i'm fine, if you ask Where stories live. Discover now