10. Bölüm : Rüyanın Sonu

864 130 82
                                    

[yoruma abanın bence çünkü tepkilerinizi merak ediyorum]

🕊️🌑🕊️

Işıklar şehrin okyanus saçlarına, pürüzsüz kumdan gerdanına bir süs gibiydi. Deniz esintisi yeryüzünü okşuyordu. Gece hiç bitmeyecekmiş gibi güzeldi. İnsanlar neşeyle, hüzünle, sayılamayacak bin bir tane hisle sokaklarda dolanıyordu. O insanların içinde iki adam vardı, gülüşerek yollarında yürüyorlardı.

Wang Yibo Xiao Zhan'ın bedenini saran pelerin her an açılır endişesiyle bakışlarını yana çevirip duruyordu. Genç adamın kanatları kollarının altından öne doğru vücuduna sarılmıştı, böylece sırtında kabarıklık görünmüyordu. Ama önden iliklenmiş pelerin insanların dikkatini çekiyordu ve bu onu istemsizce geriyordu. Sanki her an bir şey olacakmış gibi temkinliydi. Biraz daha yaklaşsa parmakları hemen bileğini kavrayacaktı.

" Ne iyi oldu! Uzun zamandır böyle dışarı çıkmamıştım." Xiao Zhan aslında sözünü devam ettirmek istemişti ama edemedi. Daha önce kendimi dışarıda bu kadar güvenli hissetmemiştim, diyecekti. Wang Yibo yanında bir koruma gibi yürüyordu adeta. Buna rağmen bir şeyler söylediğinde gülüyor, ona eşlik ediyordu. Parmakları arasında tuttuğu ve yemeye kıyamadığı için yavaş yavaş ısırarak bitirdiği tanghulu çubuğunu yakınlardaki bir çöpe attı. " Şimdi ne yapacağız?"

Wang Yibo aslında içmek istiyordu. Xiao Zhan'ın gözlerinin içine bakarak, onun şerefine içmek. Ama bardaki kalabalık genç adamın kanatlarını saklamasını zorlaştırırdı. Bunu yapmamaya karar verdi, daha sonra Liu Shen'den ona özel bir şeyler ayarlamasını isteyebilirdi. Bu yüzden omuzlarını silkti. " Bilmem. Sen nereye istersen."

Xiao Zhan aslında gezmek istiyordu, hem de hiç yürüyemeyecek duruma gelinceye kadar gezmek, ama Yibo'yu peşinden öylece sürüklemek istemiyordu. Yüzünü ona doğru çevirdi. " Hiçbir fikrim yok."
Almaları gereken dikiş malzemelerini ilk önce almışlardı. Xiao Zhan'ın kanatlarının altındaki cebinde duruyordu. O zamandan beri birlikte geziyorlardı, akşam yemeğini Yibo'nun daha önce çaldığı paralarla dışarıda yemişler, normal insanlar gibi sohbet bile etmişlerdi. Birisi ona bunların gerçek olacağını söylese inanmazdı ama şimdi tek gerçeği hemen dibinde duruyordu: Wang Yibo.

Bir süre daha yürüdüler, en meşhur caddelerden geçtiler. Yibo burnuna dolan sümbül kokusuyla rahatlayıp az daha onun elini tutuyordu ki, uzaklardan onlara yaklaşan birini gelişmiş duygularıyla hissederek kasıldı. " Wang Yibo!"
Arkasını döndüğünde kızıl saçları dağılmış, kulağına siyah bir küpe takmış Liu Shen'i gördü. Kaşlarını çatarak el sallayıp ona yürüyen çocuğu izlerken bir yandan da tehlikeli bir durumun olmadığını kendine hatırlatıp rahatlamıştı.

" Mesain yok muydu?"

Çocuk şaşırdı, konuşurken ellerini çok fazla kullanıyordu. Kollarını yukarı kaldırdı. " Bilmiyor musun? Dükkanı tadilata aldık, yeni şeyler ekliyoruz. Aslında bayağıdır gelmiyorsun, normaldir." Bal rengi gözleri hemen yanı başında duran, siyahlara bürünmüş uzun boylu çocuğa kaydı. Gülümseyerek ona elini uzattığında çocuğun yüzündeki şaşkınlık ifadesini garip bulsa da umursamadı.
" Merhaba, ben Liu Shen."

Uzun boylu çocuk ona yara bantlarıyla dolu ellerini uzattı.
" Xiao Zhan."
Şaşkındı çünkü Wang Yibo ve Shao Guiren dışında ilk defa bir insanla tanışıyordu. Üstelik çocuk onunla tanışmayı kendi istemişti! Ne kadar mutlu olsa azdı. Bakışları parladı, dudakları bir gülümsemeyle aralandığında tavşan dişleri açığa çıktı.

" Seni hiç buralarda görmedim, şehre yeni mi geldin?"

" Şey... Evet." diye yalan söyledi.

Kan ve Kanatlar [Yizhan]Where stories live. Discover now