7. Bölüm : Tanghulu

887 127 40
                                    

Xiao Zhan o gece ağladı. Hem de o kadar çok ağladı ki saatlerce uyuyamadı. Yattığı yatakta kanatlarını kendine sarmış, ellerini yüzüne bastırmıştı. Üzgündü çünkü kanatlarını sevmesine rağmen onlar yüzünden kimseyle konuşamıyordu. Böyle bir şeye sahip olması onun suçu değildi. Kaldığı bu ikilem kalbini sıkıştırmış, gözyaşlarını akıtıvermişti.

Ama şimdi uyuyordu. Bilinci kapanınca kanatları kontrolsüzce açılmıştı. Wang Yibo olduğu yerde sessizce onu izliyordu. Gözlerinin kızarık olduğunu gördüğünde içi gitti. Gece boyu iç çekişlerini, dudaklarından izinsizce kaçan hıçkırıkları duymuştu. Ona hiçbir şey söyleyememişti, yanına gidememişti, yan odada oturup uyumasını beklemişti. Nefeslerinin düzene girdiğini duyunca, sonunda o da uykuya dalabilmişti. Kendinden nefret ediyordu. Bir dahaki sefere konuşurken ağzından çıkacak cümleleri bir kez düşünse iyi olurdu!

Genç adamın şimdi huzurlu olan yüzünü izledi. Solgun teni, güzel kaşları, kızarık göz çevresi, çenesinin altındaki küçük morluk. Dudağının altındaki ben. Zayıf vücudu, izlerle kaplı bilekleri. Düzenli solukları, görkemli kanatları. İplikli üstünün açıkta kalan sırt bölmesinden gözüken çürükler. Xiao Zhan hepsiyle bir bütündü, bütün detaylarıyla vardı ve bütün kusurlarıyla kusursuzdu.

Genç adam derin bir nefes alıp gerinirken Yibo koltuğu açmanın ne kadar iyi bir fikir olduğunu düşündü. Kanatları her yeri kaplıyordu zaten. Xiao Zhan hala uykulu bir ifade taşırken battaniyeyi vücudunda kaydırarak kollarını ileriye uzattı. Sağ kanadı yavaşça havaya kalkıp onun üzerini örttü. Aniden gözleri aralandı ama duyduğu acıyla yeniden kısmak zorunda kaldı. Gece onları ağlamaktan ve sertçe gözyaşlarını silmekten tahriş etmiş olmalıydı.

" Günaydın." Kulağına dolan güzel sesle yüzünü yukarıya kaldırdı. Ne zaman uyuyakalmıştı? Gözleri acıyordu ama hayatında hiç bu kadar rahat bir yerde yatmamıştı. Ömrünün sonuna kadar burada uyuyabilirdi. Wang Yibo'ya böyle bir koltuğa sahip olduğu için çok şanslı olduğunu söylemeliydi.

" Günaydın." Yibo genç adamın güzel gülümsemesiyle olduğu yerde kalakaldı ve yutkundu. Sürekli böyle aniden gülüp onu şaşkınlığa uğratacaksa işi zordu açıkçası. Xiao Zhan doğruldu ve kanatlarını geriye doğru katlayarak gerdirdi.
" Rahatsızlık vermedim değil mi? Uykumda ses falan çıkarmış olabilirler. Bazen onları kontrol edemiyorum."

" Hayır, onlar... çok güzeller. Böyle düşünme."

Xiao Zhan'ın gözleri umutla ışıldadı. İlk defa birinden böyle bir şey duyuyordu. " Gerçekten mi?" diye sormadan edemedi.

" Gerçekten."

Genç adam yeniden güldü ve onun gözlerinin en içine mutluluk bahşetti. Her yerde çiçekler açtı, gün ışığı odaya sığmayacak kadar doldu, taştı. Sümbül kokusu burnunu doldurdu. Hava uzun zamandır ilk kez bu kadar aydınlıktı. Sakin bir esinti vardı. Sanki gökyüzü ikisinin bir araya gelmesini kutluyor gibiydi.

Wang Yibo gülümseyerek ona bakmaya devam etti. " Aç olmalısın. Sen uyurken dışarıya çıkıp bir şeyler aldım, şimdi gidip hazırlayayım."

Böylece kanatlı adam battaniyesini katladı, yastığıyla birlikte bir kenara koydu ve koltuğu kapattı. O sırada içeriden ağzını sulandıran, karnındaki aç aslanı harekete geçiren nefis kokular yükselmeye başlamıştı. Kendini tutamadan mutfağa girdi. Wang Yibo tencerede bir şey karıştırıyordu. Erişteye benziyordu. Karnını doyurduğu sürece ne olduğu umurunda değildi. Onun masayı hazırlamasına yardım ederken iki arkadaş gibi görünüyorlardı.

Masaya oturduklarında Yibo parmağını yukarıya kaldırarak onu uyardı. " Sıcak olabili-"

Çok geçti. Xiao Zhan açlığının getirdiği aceleyle erişteyi ağzına tıkmıştı bile. Şimdi güçlükle lokmasını yutabilmiş, gözlerinden yaşlar boşanmıştı. " Biraz geç söyledin sanki!" Sonra yeniden erişteyi ağzına tıktı. " Aaaah, sıcak ama çok lezzetli!"

Wang Yibo geçen bu sürede onu izliyordu. Daha önce bu kadar dışa dönük biriyle karşılaşmamıştı. Eğer halk içine karışabilseydi bir sürü arkadaş edinebileceğine emindi. Kaşlarını çattı. O da Xiao Zhan'a arkadaşlık edebilirdi. Başkalarına gerek yoktu değil mi?

Kanatlı adam dün gece saatlerce ağlayan kendisi değilmiş gibi neşeliydi. Ya gerçek hisleriydi bunlar, ya da gerçek olanları gizlemek için taktığı bir maskeydi. Nedense doğru olduğunu hissetti çünkü bu güzel duyguları ona da yansıtıyordu. Bir an sabah bir tatlıcıdan onun için aldığı şeyi gördüğünde ne tepki vereceğini merak etti. Onu görmeden önce de kalbinde böyle çocuksu heyecanlar taşıyor muydu, emin değildi.

Xiao Zhan tabağını bitirip üstüne bir bardak su içtikten sonra yanında duran adam ellerini kağıt paketlere attı. Plastik bir tabağı onun önüne koyduğu an, kanatlı adamın yüzünde önce şaşkınlık, ardından neşe belirdi.
" Tanghulu! Bana Tanghulu mu aldın?"

Wang Yibo başıyla onayladı. Nedense yanakları ısınmıştı. " Sana aldım."

" Teşekkür ederim! Bunları çok seviyorum biliyor musun? Arada bir birkaç kez çalardım." Xiao Zhan'ın ürkek, kaçabilmek için yalvaran hallerini düşündü ilk önce. Bu daha dün yaşanmıştı. Şimdi kendini ona bu kadar açması... Yibo'ya güvendiği anlamına geliyordu? Öyle olmasını umdu. Şekerli çubukları yüzünde bir gülümsemeyle çiğnemeye başlayan ruh eşine baktı. Aslında tam olarak öyle denip denmediğinden emin değildi ama yine de ona içinden böyle hitap etmeyi sevmişti.

" O zaman daha çok alırım." diye cevapladı. O an zihninden kör bir arzu, bir adanmışlık duygusu geçti. Çok şiddetli bir fırtına gibi bütün duvarlarını yıkmıştı. Duvarların ardında Xiao Zhan duruyordu.

Eğer seni böyle mutlu edebileceksem her şeyi alırım.

🕊️🐇🕊️

*tanghulu: bak şimdi kardeşim küçük meyveleri şişe diziyosun sonra özel şekerlemeye batırıyosun tanghulu oluyor. daha önce yemedim ama tadının güzel olduğunu varsayarak 'Xiao Zhan'ın en sevdiği tatlı' mertebesine yükselttim. Çin' de genelde çocuklar falan yiyormuş bunu. fotoğrafını koyacaktım ama oruçlu olan falanınız varsa canınız çekebilir... çünkü cidden çok güzel görünüyor. merak ediyorsanız bir google'layın derim çünkü tanghulu'yu hikayede çok kullanacağım.

Bu bölüm de kısaydı, bu yüzden hemen atayım dedim. Bir ara bölüm olarak düşünebilirsiniz yani.

[bu arada Yibo cidden Zhan'ı kırdı. pek iyi bir başlangıç olmasa da bizim Zhan'ımız naziktir, çok üstelemez 🙃]

neyse, görüşürüz :)

Kan ve Kanatlar [Yizhan]Where stories live. Discover now