BÖLÜM 8

1.2K 70 55
                                    

Temiz havayı yüzünde hisseden Luhan, göz yaşlarını tutmayıp daha fazla ağlamaya başladı.

Sehun onu teselli etmek yerine arabanın kapısını açıp ön koltuğa bindirdi hızla. O insanların ağladığını görmemesi gerekiyordu. O zihniyetlere göre bu bir zayıflık göstergesiydi.

Sehun arabaya bindiğinde Luhan yanağını siliyordu elinin tersi ile. Arada kaçan hıçkırıklarını tutmaya çalışıyordu.

"Sehun.. Ben-"

"Bir şey söylemene gerek yok. İhtiyacın olmamasına rağmen burada çalışıyorsun. Onlara karşılık verebilisin ama bir çuval inciri mahvetmemek için sessiz kalmak zorundasın. Sen.. Sen gerçekten oranın bir garsonu değilsin ama öyle davranmak zorundasın. Bunlar zor ve insanı daha da sinirlendiriyor. Hiçbir açıklama yapma. Senin yapacağın şeyleri ben yaptım sadece. İşin olmasaydı benim yerime sen yapacaktın. "

Sehun'un açıklamasının ardından Luhan usul usul başını salladı. Haklıydı, susmak zorundaydı. Yoksa tüm işi berbat edecekti.

Başını cama yasladı ve dışarıyı izledi. Şehir ışıkları, arabalar, insanlar, çocuklar..

Bir süre sonra şehirden çıkmışlardı. Luhan gittikleri yeri biliyordu ama itiraz etmemişti.

Eve geldiklerinde köpek havlama sesi doldurmuştu kulaklarını. Luhan Sehun'un kolunu tuttu hızla.

"Açma kapıyı.. Bize saldıracak!"

"Hayır Lu, o evcil. Kulübesine koyacağım, sessizce beni bekle."

Luhan kararsız da kalsa elini çekti yavaşça ve başını salladı. Sehun gidince arabada bekledi. O sırada arabayı karıştırdı, işe yarar hiçbir şey yoktu. Kapı açılınca korku ile sıçradı. Dizleri titriyordu resmen, köpek sesi ve arabada yalnız kalması..

" Merak etme, koydum köpeği. Burada değil. Çık hadi."

Luhan açtığı kapıyı tutup dışarıya ilk adımını attı ama tökezleyince Sehun belinden kavramıştı. Luhan aldığı destekle yorgun bir şekilde başını Sehun'un omuzuna yasladı.

"Çok yorgun hissediyorum.."

Sehun cevap vermeden küçüğü kucağına aldı. Luhan itiraz etmemişti. Sehun'a tutunup başını göğsüne yasladı bu sefer ve gözlerini kapattı.

**

Luhan gözlerini açtığına odaya gün ışığı hafif hafif yansıyordu. Tanrım, arabadan iner inmez uyumuş muydu?

Başını kaldırmaya yeltendiğinde Sehun'un göğsünde uyuduğunu fark etti. Sehun hala mışıl mışıl uyuyordu.

Dün olanları hatırlayınca utançla göğsüne sokuldu. Kendini saklamak istiyordu ama imkansızdı.

Bir elini Sehun'un göğsüne koyup gözlerini kapattı ve iç geçirdi. Sehun onu o karmaşadan kurtarmıştı. Luhan itiraf etmeliydi ki kendini kapana kısılmış gibi hissetmişti.

Yavaşça başını çevirip Sehun'un göğsünden öptü. Ona adam akıllı teşekkür bile etmemişti. Daha doğrusu, edememişti. O ruh hali gerçekten kötüydü.

Luhan doğrulup yataktan kalktı. Sehun'u uyandırmamaya gayret etmişti. Maden öyle, bu koca adama kahvesini hazırlayıp uyandırabilirdi.

Mutfağa inince kahve makinesine kahveyi koyup çalıştırdı. Eh, neyseki makine vardı.

Bardak dolunca alıp ufak tepsiye koydu.

"Filmlerde böyle götürmüyorlardı... Ne koysam başka? Oh, çiçek!"

Garson/Hunhan Where stories live. Discover now