11. Bölüm "ÖPÜCÜK"

24K 951 73
                                    

Burak Baysal

Çağla'nın fevri hareketi karşısında birbirimize bakıyorduk. Burcu yerinden kalkıp kapıya koştu "ÇAĞLA!" Aras yerinden kalkıp Burcu'yu yakaladı.
"Aras." diyerek kaş göz işareti yaparak yerimden kalkıp kapıya fırladım.
"Aras bırak!"
"Burcu sakin ol. Ben Çağla'yı getireceğim tamam mı?"
"Bende geliyorum."
"Dışarda deli gibi yağmur yağıyor Burcu. Burak çıkacak zaten." diyerek Aras Burcu'yu içeride kalmaya ikna etmeye çalıştı. O sırada Çağla'nın arkasından koşarak yetişmeye çalıştım. Önümü zor görüyordum yağmurdan dolayı.
"ÇAĞLA!"
Bayır yukarı çıkıyordu, daha da hızlandım. Yetiştiğimde yavaşladım. Sağa döndü ve iki tarafı ağaçlarla çevrili yolda yürüdü bir kaç metre sonra da uzun bir üstü kapalı iskelede yürümeye başladı. En sonuna gelince de yere çöküp ağlamaya başladı. Yanına eğilip omuzundan tuttum.
"Çağla?"
Dokunuşumla irkildi ve kendine geldi. Kıpkırmızı gözlerini bakışlarıma çevirdi. Hiç bir şey söylemeden yanına oturdum.Cebimdeki bana ait olan mendili çıkarıp uzattım. Alıp gözlerini ve yanaklarını sildi.
"Seni her ne bu kadar üzdü bilmiyorum ama.." çenesine hafifçe dokunup yüzüme bakmasını sağladım. "Bu güzel gözlerin bunu haketmiyorlar ve anlatmak istersen anlayacağıma eminim." dedim.
Burnunu çekip gözlerini tekrar uzaklara dikti.
"Herkes gitti, kimsem yok. Bunu anlayabilir misin?"
En iyi de ben anlardım..
Derin bir iç çekip işlensin kenarına yaslandım.
"Babamı hiç tanımadım, pisliğin tekiymiş dediklerine göre.. Annemde kendi hayatını yaşamak için beni daha çocukken terk etmiş. Yurtta büyüdüm.."
"Nasıl buralara kadar geldin?"
"Bir kız vardı Çağla, onunla geçti hayatım. Sonra ailesiyle beraber taşındı bir daha da asla görüşmedik, haberleşmedik."
Gözlerini bana çevirdi tekrardan.
"Onu seviyor muydun?"
"Bir zamanlar.."
Dudağını ısırarak başını salladı.
"Anlatacak mısın?" dedim.
"Annem yurt dışında yeni bir evlilik yaptı, görüşmeyi bırak konuşmuyoruz bile. Babam her ne kadar katı, sevgisini göstermeyen biri olsa da hayatımdaydı ve benim babamdı ama o da beni terk edip gitti. Benim hikayem de bu."
"Anne baba sevgisini hiç tatmadım Çağla ama şunu bil; kimseye ihtiyacın yok. Çok güçü bir kızsın sen."
Ayağa kalktı ve yağmura doğru yürüdü başını göğe kaldırıp etrafında döndü, sırılsıklam olmuştu. Yerimden kalkıp yanına yürüdüm.
"Burcu çok endişelendi." dedim.
Başını sallayarak "Tamam." dedi.

Çağla Kösem

"Sırılsıklam oldun benim yüzümden."
"ÇAĞLA!" Burcu telaşla boynuma sarıldı. "İyi misin?" dedi.
"İ..iyiyim."
Burcu Burak'a minnetle baktı. O sıra da burcunun arkasında Aras belirdi.
"İyi geceler." dedi ve arkasını dönüp gitti.

Tüm olan biteni Burcu'ya anlattım ve ufak bir dayanışma partisi düzenledikten sonra uyumak için odaya geçtim. Cebimden düşen koyu yeşil mendile baktım, mendili elime aldım. Sağ alt köşesinde BB yazıyordu, siyah iplikle özenle işlenmişti.

*
Hava bugün düne nazaran biraz daha güzeldi.
Siyah pantolonumun üzerine Siyah askılı tişört giydim. Üzerime de beyaz bir gömlek atıp Spor ayakkabılarımı çıkardım. Şirkete gittiğimde büyük bir kargaşa vardı. İnsanlar yine ordan oraya koşuşturuyorlardı.
"Meltem! Meltem dur!" diyerek fısıltılı sesimi duyurmaya çalışarak yanına koştum. "Ne oluyor gene?"
"Geçen senin modellik yaptığın resimler.."
Bir çığlık;
"MELTEM BUARAYA GEL!"
"Çita çağırıyor." dedi. "Geldim Ceren hanım!" diyerek tekrar koşmaya başladı.
"ÇAĞLA! SENDE GELİYORSUN" diyerek çita tekrar kükredi. Bu kadının cırtlak sesi yüzünden kulaklarım kanayacaktı.
"Hemen geliyorum."
Yuvarlak bir masada bir çok kişi vardı. Bizde gelince herkes yerine yerleşti. Ceren elindeki uzun çubuğu alıp beyaz tahtaya vurdu. "Yaz geldi artık, asıl şimdi tempoya başlıyoruz. Herkes çizim yapmaya başlıyor defile zamanı yaklaşıyor! Anlaşıldı mı? Ayrıca.." dedi ve elindeki kumandaya basıp slayt açtı. Sadece sırtımdan aşağısı görünen fotoğrafta.. Bir dakika bu bendim! O gün modellik yaptığım fotoğrafları izliyordu herkes.
"Koleksiyonun en gözde parçasına da modellik yapacaksın Çağla." diyerek ellerini masaya koyarak gülümsedi Ceren.
"İyi de neden?"
"Derken?"
"O kadar model varken neden ben modellik yapıyorum?"
"Burak öyle uygun gördü canım. İtirazın mı var?"
Salak salak cerenin yüzüne bakarken geçen yılların çizim örneklerini önümüze koyup odadan çıktı. Kızların kıskanç gözlerini üzerimde hissediyordum. Bu adam benden ne istiyordu? Bakışlara daha fazla katlanamayarak dışarı çıktım. Odamın kapısına geldim elimi kulpa koydum içeri girmekten vazgeçip sol odaya yürüdüm. Kapıyı çalmadan içeri girdim.
"Ne yapmaya çalışıyorsunuz?"
Başını bilgisayardan kaldırıp kaşlarını çatarak yüzüme baktı. "Çağla? Bir sorun mu var?"
"Benimle neden bu kadar ilgileniyorsun?"
"Kendini fazla önemsiyorsun."
"O yüzden mi beni model olarak kullanmak istediniz? Niye bir başkası değil?"
"Çağla soruların bittiyse çıkabilirsin işim var. Ayrıca istemiyorsan yapmak zorunda değilsin tasarımcı olarak işe alındın."
Tekrar bilgisayarına dönünce bende arkamı dönüp çıktım. Bu şirket fazla gelmeye başlamıştı; insanlar, sürekli emrivakiler, kıskanç ve aşağılayıcı iğrenç bakışlar...
Odama girip Burak'la aramdaki camın perdesini çektim ve odamla baş başa kaldım. Saatlerce çizimle uğraştım bir kahve molası vermek için odamdan çıkıp makinanın başına geçtim.  Bir kaç kız masanın köşesinde bir şeyler konuşuyorlardı ve duymadığımı sanmalarına rağmen söyledikleri her şeyi duymuştum.
"Şu kız işte gelir gelmez Burak'ın gözdesi olmuş  Öykü hanıma da kafa tutmuş."
"Kovulmalıydı."
"Öyle demeyin kızlar çizimleri duyduğuma göre çok iyiymiş, modellik yapmasını da istemişler."
"Niye öyle bir şey istediklerini anlamış değilim Leyla."
"Burak bey Çağla'nın çizimlerine güveniyormuş ve koleksiyonun en iyi parçası onunki olursa Çağla'nın tasarımını ilk bakışta başka bir modelde görmek istemiyormuş."
"Sen nerden duydun Leyla?"
"Öyküyle konuşurken duydum."

Kahve fincanı elimden kayıp yere düştü, yerimden sıçradım. Ben ne yapmıştım ya? Resmen adamın odasını basıp hesap sormuştum, patronuma!
"Bir yerine bir şey oldu mu kızım?" Tonton hizmetli abla endişeyle bana bakıyordu.
"İyiyim filiz abla. Dur sana yardım edeyim."
"Hallederim kızım ben sen işine dön."
"Olmaz öyle şey."
Fincan kırıklarını tek tek toplayıp çöpe attım.
"Çok özür dilerim filiz abla iş çıkardım başına."
Gülümseyerek koluma dokundu "Merak etme sen alışkının buradaki insanlara." diyerek imalı bir şekilde göz kırptı. Burda konuşup sevdiğim 2-3 tane insan vardı biri de filiz ablaydı. Yeni bir kahve alıp odama geçtim. Masamda oturan Jün'e baktım.
"Jün?"
"Naber baş belası?"
"Hı?"
"Koridorda kırıla fincanı duyunca senin olduğunu anlamak zor değildi." dedi ve üzerimi işaret ederek "Kahve sıçramış." dedi.
Telaşla çantamdan mendil çıkarıp silmeye çalıştım biraz iz kalmıştı.
"E-Mail'i aldın mı?"
"Ne?"
"Aras beyin e-mailini."
Bilgisayarı açıp mailleri kontrol ettim. Üç günlük bir kamp düzenlenmişti.
"Niye?"
"Her yaz yapılırmış böyle etkinlikler. Sıcak olacak hava ona göre hazırlan." dedi ve kapıyı açtı "Ha bu arada unutmadan.. çizim eşim senmişsin. Beraber çalışacağız." dedi ve kapıyı kapatıp çıktı.
Mesai saati bitince toparlanıp odamdan çıktım. Burak'a çok ayıp etmiştim. Kimin patron olduğunu unutmuş olmalıydım. İnsanlara sinirlenip en son en yanlış yapmamam gereken kişiye yanlış yapmıştım. Odasına bu sefer izin alıp girdim. "Girebilir miyim?"
Başını elindeki kağıtlardan kaldırmadan "İzin alarak girebiliyorsun demek." dedi ve yerinden kalkıp masanın önüne geçti, ellerini masanın yanına koydu. "Buyur?" dedi.
"Ben şey.. sadece.. özür dilemek istemiştim."
"Özür dilemene gerek yok Çağla. Sana sormadan böyle bir karar vermemeliydim. Ayriyeten istediğin gibi, ilgilenmem bundan böyle senin tabirinde." dedi ve ceketini alıp yanımdan geçip gitti. Odada yalnız başıma kalmıştım. Öfkeyle arkasından kapıyı çarpıp çıktım. Otoparka indim ve Burak arabasına binmek için kapıyı açtığında sol elimle kapıyı hızla ittim. Arkasını dönüp bana kaşlarını çatarak baktı.
"Çağla ne yapıyorsun?!"
"İlgi görmeye alışık değilim tamam mı? Beni bundan dolayı suçlama, hele bir erkekten asla ilgi görmedim. Lisede bile sevgilim olmadı kaçtım. Ben hep kaçtım! Tıpkı babam gibi." diye bağırarak konuştum. Burak elini yüzüme koyduğunda yanağımdan süzülen göz yaşlarımı o an fark ettim.
"Arabaya bin." dedi ve kendisi de arabaya bindi. Hareketsizce yerimde kaldım "Hadi!" diyerek yan kapıyı açtı. Arabanın önünden dolanarak bindim. Arabada hiç konuşmadık ama Burak hep gülümsedi. 15-20 dakika kadar yolculuk yaptık. Geldiğimiz yer bir çiftlikti. Arabadan inip kapımı açtı. "Gel hadi." dedi.
Çantamı arabada bırakıp dışarı çıktım. İçeri geçtiğimizde şık bir restoran ve hemen ilerisindeki de ayrı ayrı yerlere konulmuş atlar vardı.
"Burak burası çok güzel."
"Atları sever misin?"
Gülümseyerek atların yanına gittim. Bembeyaz bir ata elimi uzatıp başını okşadım. Gözünün üzerinde kahverengi minik bir benek vardı.
"Çok güzelsin sen." dedim. Burak yanında simsiyah bir atla yanıma geldi. Telaşla etrafa baktım. Güldü "Endişelenme benim atım bu." dedi.
"Ata binmeyi biliyor musun?" dedim şaşkınlıkla.
Kahkaha atarak "Sanırım gözünde sıkıcı bir adama benziyorum." dedi.
Utanarak başımı çevirdim.
"Çıkar onu." dedi.
"Atı mı?"
"Sevdiysen eğer.."
"Sevmek ne kelime bayıldım." dedim.
Ahşap bölmeyi iterek atı dışarı çıkardım.
"Yardım edeyim sana." dedi. Çarpık bir gülümseme ile atın üzerine bir seferde bindim ve atı koşturdum. Peşimden gelen nal sesleri de benimle birlikte hızlandı. Yüzüme vuran ve saçlarımın arasından geçen rüzgara meydan okudum. Burakın attan inip bana baktığını fark edince bende atı yanına sürdüm ve hemen yanında durdum.
"Sanırım gözünde sıkıcı bir kadına benziyorum." dedim gülerek.
Atından inip beni de belimden tutup indirdi. Omzundaki elimi çekerek yüzüne baktım.
"Hayır." dedi. Rüzgarın etkisiyle yüzüme gelen saçlarımı kenara çekip gözlerime baktı ve hiç bir şey söylemeden dudağını dudaklarımla birleştirdi.

🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿
Yorum yapıp oy vermeyi unutmayalım☺️

Yeni AsistanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin