1. BÖLÜM MERHABA

1.2K 36 4
                                    

             Eşimi tam 5 yıl önce hiç hazır değilken kaybettik ani bir kalp krizi ile. Ölümün anisi olur mu demeyin! Her ölüm ani ve yıkıcıdır, ancak ben ve çocuklarım o neşeli  adamı kaybetme fikrini hiç aklımıza getirmemişiz. Hep ben önce ölür, eşim arkada çocuklara göz kulak olur diyordum ama öyle olmadı. Onun alacağı nefes sayısı benden önce bitmiş... Kimin ömrü ne kadar bilemiyoruz ama bana yetmedi Halit ile geçen yıllarım. Bilseydim bu kadar zamanımız kaldı hiç kapris yapar mıydım derim bazen, sonra kendimi paylamaya başlıyorum, yine de kapris de yapardım, kavga da! Sıkılırdık yahu biz sessiz sedasız oturmaktan. Ah Halit Ah...

             Babasını kaybeden kızım beni yalnız bırakmamak için evimize taşındı, oğlum ve benim kaldığım evimize. Oysa en büyük hayali tek başına bir evde yaşayıp, keyfince oturmaktı kızım Hale'nin. Odanı topla diyeni olmadan, öyle salaş, darmadağınık  yaşayabilecekti uzunca bir zaman. Dayanamadı annesinin uzağında kalmaya. Yanaştı dibime ama zor dayanıyor biliyorum sevmez öyle ayak altında dolananlar olsun, mutfağın düzenini istediği gibi yapamasın sinir olur! Katlanıyor bir süre  ben alışıncaya kadar hayallerine ara verdi biricik kızım. Bilmiyor ki alışamayacağımı! Alışmış gibi yapıp, çocuklarımın hayatlarında devam etmelerini sağlamam lazım farkındayım. Kısa süreceğinin farkında olsam da en azından üçümüzün de aynı çatı altında olmasının keyfini çıkarıyorum böylece işte. Hale 25 yaşında bir üniversitede master yapıyor bioteknolog olarak. Oldukça kendisine münhasır bir yapısı vardır Hale'nin. Sevdi  mi ölümüne, sevmedi mi öldürürcesine sever kızım. Saklar duygularını yüreğinin en gizli köşesinde, güvenemeden açamaz yüreğini kimselere. Ah bir de tersten söyler hissettiklerini! Severken nefret ettiğini haykırır, tanımazsanız çekilmez biri gibi gelir bir çok kişiye. Tersten konuştuklarını anlayabilen biri çıkarsa hemen yuvasını kursun, yavrularını göreyim istiyorum Hale'nin. Babası da gidince iyice kendini korumasız ve yalnız hissetmeye başladı. O kendini öyle hissediyorsa ben nasıl hissederim acaba diye geldi gözümün nuru dizimin dibine.

             Oğlum Nejat ise zaten yanı başımdaydı ama şimdi daha bir titiz bana karşı. Akşama kadar gözümün içine bakar durur işte. Nejat ise daha 21 yaşında mimarlık okuyor. Hassas ve içten bir yapısı vardır Nejat'ın. Direk sever ya da sevmez. Hiç karmaşık değildir. En yakın kamp arkadaşını ve sırdaşını kaybetti o da. Belli etmemeye çalışsa da babası onun için sırtını yasladığı dağ iken 16 yaşında yıkıldı dağı yavrumun. Ağladığımı pek göstermemeye çalışsam da anlar Nejat'ım ben varım annem mesajını verir her daim. Ah çocuklarım ben sizin iyi olduğunuzu görünce zaten iyiyim, değilseniz değilim!

              Kızım ve oğlum odalarından çalışma yoğunluklarından pek çıkmadıkları için onları rahatsız etmeden oyalanmaya çalışıyorum işte. Kimi zaman bir kitaba dalıp gidiyorum saatlerce, kimi zaman merak ettiğim bir konuyu araştırırken anlayamıyorum zamanın nasıl geçtiğini. Derdim düşünce denizinde fazla dalmayan zihnimi oyalamak aslında. 

          Ailemden bahsederken kendimden bahsetmeyi nasıl da unuttum birden. Ben Nergis KAYA.  Anneyim ve sosyal hizmetler uzmanıyım. Eşimin memleketi olan Eskişehir'de yaşıyoruz. Yıllar önce geldiğimiz bu şehri benimsedik ve zorunlu olmadıkça çok yer değiştirmiyoruz.  Düzenim bozulsun isteyen biri pek değilimdir aslında. Yattığım yastık bile değişse uyum sağlayamam öyle kolay kolay.

             Elimde eski bir albüm dalıp, gidiyorum geçmişe. Akşam yemek vaktinden sonra çocuklar odalarına çekildi mi başlıyor yalnızlığım sessiz ve usulca. Evimin salonunda görkemli camının önüne koyduğum çalışma masamın önüne yerleşip, kenardaki müzik sisteminde her daim hazırda bekleyen enstrümantal müziğin tüm salona yayılmasına izin veriyorum. Ruhum dinleniyor bu müzikle, başlıyorum eşsiz notaların misafirliğinde günün yorgunluğunu atmaya. Aslında yorgun olan bedenim mi yoksa ruhum mu pek bilemiyorum böyle sessiz ortamlarda. Kalabalıklar belli eder zihniniz mi yorulmuş bedeniniz mi? Sessizlik çok fazla ip ucu vermiyor böyle durumlarda. Eski albümü karıştırdığımda anlıyorum özlemin ağır bastığını zihnimde. Doluyor gözlerim yine... Yaşlılık belirtisi bunlar diyorum bazen ama değil! Özlemin göz yaşları akıttığım. Özlüyorum 30 yıllık can dostumu, yol arkadaşımı. Özlüyorum bakışlarımdan kırgınlığımı, kızgınlığımı sevincimi anlayanımın eksikliğini. Gençliğin gittiğini kabullenmek oldukça zor geliyor resimlerin arasında gezinip dururken. Kabulleniyorum artık yaşımın kemale erip; valizi hazırda tutup, gitme  zamanının yaklaştığını. Önceden olsa rahmetli eşimle alırdık elimize birer ince belli, başlardık saatlerce süren demlenmiş çay ile sohbete, yürekten demlenmeye...  

          Maillerimi kontrol ederken hiç de ismini hatırlayamadığım birinden gelen kısa bir not dikkatimi çekiyor. ' Nergis Hanım sizinle acil olarak görüşmem gerekiyor, lütfen en kısa zamanda beni ............ nolu numaradan arayın. Hayat memat meselesi. Konu Sevim Aslan ile ilgili.' Çiğdem Aslan.

          Maili defalarca okuyorum, bağlantı kurmaya çalışıyorum ama olmuyor. Çiğdem diye birini tanımıyorum ki kızı Çiğdem olup, annesi Sevim diye biri ile de görüşme yaptığımı hatırlamıyorum. Yarın bir ara bakarım diye bir yere iliştiriyorum numarayı.Hafızam eskisi kadar iyi olmasa da beni yanıltmayacak durumda ama bu not beni uzunca bir süre oyalayacak gibi geliyor. Gece yatağımın içinde dönüp, dururken yine sorguluyorum kendimi ama bulamıyorum bağlantıyı. En iyisi sabah uygun bir vakitte verilen numarayı aramak diyorum. Ne kaybederdim ki olsa olsa 5 dakikam giderdi bir yanlış anlaşılma ise...

AÇELYA ZAMANI (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now