Jack’i eve bırakmıştım ve bende 10 dakika önce eve gelmiştim. Annemin milyonlarca sorusuyla boğuşmak zorunda kalmıştım ve hala soruları bitmiş değildi.

“Yorgunuuuuum.” Diye uzattım.

 “Birazdan Nash ve Skylyn gelecek Tatiana.” Diye uyardı annem. Eminim şu an Anastasia, Skylynn geleceği için süsleniyordur. Yaklaşık bir senedir Nash’in ve benim kardeşim arkadaşlar ve Nash her hafta Skylynn’i bize getiriyor.

Kapı zili çaldığında dışarıya kocaman bir karbondioksit balonu saldım. Yerimden kalkmak istemiyorum!

Nash içeri geldiğinde  gözlerimi onun mavilerine dikip “Hoş geldin Nashlynnnn!” diye bağırdım. Dün tüm gün boyunca Jack ile mahsur kaldığımı ona söylemeyecektim. Umarım annem de söylemezdi.

Skylynn gelip yanağımdan öptükten sonra Nash’i de öptü ve Ana’nın yanına gitti. Nash de benim yanıma oturmuştu.

 “Nasıl gidiyor ufaklık?” Dedi düzgün, beyaz dişlerini sergilerken. “İyi, Nashlynn.” Diye yanıtladım. Ona Nashlynn dediğim için o da bana ufaklık diyordu. Eline telefonunu alıp kafasını yine o teknoloji harikası telefonuna gömdü.

“Lütfen benimleyken ilgilenme şununla.” Diye sitem ettim. Her defasında telefonla oynadığı için beni fark etmiyordu ve sonuç: sıkılıyordum.

“Pekala.” Gülümsedi. “Nasılsın?”

Johnson ile gece ormanın ortasında mahsur kaldık, acıktık, donduk.. “İyiyim.”Aynı soruyu ona sorduğumda o da iyi olduğunu söyledi.

Yaklaşık yarım saat geçtikten sonra mutfakta tıkınmakla meşguldüm ve Nash beni izliyordu.

“Tüm gün aç kalmış gibi yiyorsun. Tanrım, canım çekti onu bana ver.” Yemek üzere olduğum sandviçimi -3.sandviçimi- elimden aldı ve koluna yumruk attım.

“Nash! Haksızlık!” Sırıttı. “Tadı cidden güzelmiş Tatiana, bir ara bize de gelip yapsana.” Diye dalga geçtiğinde dil çıkardım. “Evde senin  gibi Rus bir yardımcım olmasını isterdim.”

 “Ben Rus değilim!” diye bağırdım. İsmin Tatiana olduğu için Rus olmadığımı bildikleri halde beni sinirlendirmek için söylüyorlardı, çoğu kişi. Tatiana adını bana babam koymuştu. Aslında babannem Rus olduğu için babam bana bu ismi vermek istemiş ama annem Bailey olmasını istediği için küçük bir kavga bile olmuş. Annemin bana sürekli Bailey demesi de bundan kaynaklanıyor.

 “Sadece şakaydı, kızma.”

 Mutfağı topladıktan sonra tekrar benim odama çıktık. Yapacak bir şey bulamadığımız için sohbet etmeye karar verdik. Her zamanki gibi.

 “Yarın çıkışta bir şeyler yapmaya ne dersin? Bizim grupla dışarı çıkacağız.”  Düşünür gibi yaptım. Aslında kararım çoktan belliydi. Onlar Carter, Nash, Taylor, Matthew ve bazen de Jack’in katıldığı bir gruptu ama genelde Jack pek onlarla takılmazdı. O daha çok Shawnla takılırdı, Nash’in Jack’ten çok hoşlanmadığını biliyordum.

 “Nash.. ben yarın gelem-“

 “Gelemem diye bir şey yok, eğleniriz biraz.”

 “Pekala…” Zorla gülümsedim.

 Ertesi gün okula gittiğimde Matt’i aradım ve bana Nashlerle takıldığını söyledi. Söylediği yere gittim, okula girenler fazla olduğu için bu koridor fazla kalabalıktı.

 “Dün..” dedi Nash “Siz dünden önceki gece Jack ile mahsur mu kaldınız?” hep birlikte kahkaha atmaya başladılar. Etraftakiler de duymuştu. Kızardığımı hissettim.

 “Ne alakası var Nash? Jack gibi biriyle benim ne işim olabilir ki?” Jack’i göstererek yüzümü buruşturduğumda çevredeki kahkahalar daha da arttı. İstemeden Jack ile göz göze geldim. İfadesizce suratıma bakıyordu.

 Kalabalık dağıldıktan sonra koridorlar da boşalmıştı. Sınıfıma doğru ilerlerken biri kolumdan tuttu ve  beni merdiven arasına çekti.

 “Neden onlara öyle söyledin?!” diye bağırdı. Burası boş olduğu için yankı yapıyordu, bu yüzden  sesini kıstı.

 “Çünkü bilmelerini istemiyordum!”

 “Neden? Yeterince havalı olmadığım için mi yoksa bu okulda yeterince tanınmadığım için mi?!”

 “Jack.”

 “Ben... O kadar yanılmışım ki! Benimle arkadaş olmaktan mı utanıyorsun Tatiana? Oradayken benimle iyi anlaşıp şimdi arkadaşlarının yanında neden farklı şeyler söylüyorsun?”

 Yüz ifadesi  o kadar sinirli duruyordu ki. Ben bir şey söylemeyince kolumdaki elini gevşetti.

 “Sadece iki gün yaşadıklarımızdan sonra senin gerçekten iyi biri olabileceğini düşünmüştüm. Okuldakilerin söylediği gibi soğuk kalpli olduğunu değil. Onların yanıldığını düşünmüştüm.” Diye fısıldadı.

  “Ama senin kalbin buz gibiymiş.”

Yanımdan ayrılırken görebildiğim tek şey yüzündeki sinir ifadesinin yerini kırgın bir ifade aldığıydı.

Selam :D Öncelikle belirtmek isterim ki okuyucu sayısı artıyor beni en mutlu eden şeylerden biri.  Yanımda olduğunuz için teşekkür ederim, öpüldünüz :D

OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI DA UNUTMAYINN :D

Cold Hearted | Jack JohnsonWhere stories live. Discover now