10.Bölüm

1.1K 110 7
                                    

1 hafta sonra

Geçen hafta neredeyse hiç kimseyle konuşmamıştım. Kendi halimde takılıp derslerime odaklanmıştım. Belki de şu sıralar beni kafamdaki gereksiz düşüncelerden alıkoyacak tek şey derslerdi. Ne bir arkadaş ne de başka bir şey.

Bugün okul olmasına rağmen okula gitmeyecektim. Yarın matematik yazılım vardı ve tüm hafta çalıştığımdan daha sıkı çalışmam gerekiyordu. Bir önceki hafta tempolu çalışmam sonucunda anlamadığım yerleri anlamıştım ve soruları çözebiliyordum ama hala eksiklerimin olduğunu hissediyordum.

Banyoya gidip yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa indim ve kendime yiyecek bir şeyler hazırladım. Bugün evde tektim ve bunun avantajlarını kullanmayı düşünüyordum. Mesela yazılıma çalıştıktan sonra film izleyip oyun oynayabilirdim. Ya da internette takılabilirdim, nasıl olsa bana karışacak kimse yoktu.

Kahvaltımı bitirdikten sonra saate baktığımda öğlen bir olduğunu gördüm. Buna rağmen telefonuma bir tane mesaj dahi gelmemişti. Okulda olmadığımı fark eden hiç arkadaşım yoktu yani..

Ayaklarımı sürüyerek odama çıktım ve üzerimdeki pijamalarımdan kurtuldum. Pijamaların yerini günlük kıyafetlerim aldığında memnunca gülümsedim. Belki bugünün devamını güzel giyinmek, makyaj yapmak ve süslenmek gibi şeylere de ayırabilirdim. Genelde böyle şeyleri pek sevmezdim ama eğlenceli olabilirdi.

Yerdeki kıyafetlerimi topladıktan sonra odamın perdesini sonuna kadar açtım ve dışarıya baktım. Kar yağmıyordu ama yerler karla kaplıydı. Bugün iyimserliğim üzerimde olduğu için karın güzel olabileceği düşüncesini aklıma yerleştirmeye çalıştım. Sonuçta bembeyazdı, yumuşaktı, tüm kar taneleri birbirinden farklıydı. Bunlar güzel özelliklerdi tabii ama beynim bunların ardından dondurucu derecede soğuk olduğunu, yolları tıkadığını ve kazalara sebep olduğunu hatırladığında yüzümü buruşturdum. Karlardan nefret ediyorum.
(yazar notu: Aslında ben karlara hayranım ama o sevmiyor :/)
Yüzümü pencereye yaklaştırdım ve alnımı cama dayadım. Burnumdan çıkan hava cama değince camda bulanık bir görüntü bırakıyordu. Bilerek biraz daha cama yaklaşım ve camın bir bölümünün buharla kaplanmasını sağladım. Daha sonra ise elimle cama şekiller çizdim.

Dakikalar gibi geçen birkaç saat sonrasında akşam yedi olmuştu. Bu zamana kadar yüzüme makyaj yapmıştım ama sonra bundan sıkılmıştım ve film izlemiştim. Film bittiğinde ise biraz ders çalışmıştım. Daha sonra annem eve gelmişti ve yorgun olduğunu söyleyip yatmıştı. Anastasia da odasında boyama kitabıyla uğraşmayı seçmişti.

Mutfaktan çıktım ve odama gidecekken kapı zili çaldı. Birini beklemiyordum. Kapının yakınlarındaki aynada kendime baktıktan sonra kapıyı açtım. Matthew gelmişti. O, şu an beklediğim en son kişilerden biriydi.

"Hey." Dedi beresini kafasından çıkarırken. Kıyafetinin üstündeki karları silkti ve ellerini saçlarına daldırarak dağınık saçlarını düzeltti. Geldiğinde sadece 'Hey' demesi beni şaşırtmıştı. Bize geldiğinde genelde en görkemli şekilde içeri girerdi. Hatta geçen sene yaz ayında birlikte alışverişe çıkmayı kararlaştırmıştık ve beni almaya geldiğinde, kapıyı açtığım sırada üzerimde konfeti patlatmıştı. O tam bir deliydi.

"İçeri gel." Diye mırıldandım ve geçmesi için kapının önünden çekildim. Kısa bir sürede içeri geçtikten sonra montunu çıkarıp bana uzatmıştı ve odama doğru yönelmişti. Bu da neydi böyle?

Montunu astıktan sonra ikişer adımlarla merdiveni tırmanıp odama geçtim. Kapımı usulca açtığımda gözlerini ellerinden ayırıp bana baktı.

"Matt." Diye mırıldandım. "Bir şey mi oldu?" Yanına gidip oturduğumda bana döndü.

"Sana defalarca mesaj attım." Dedi, bana bakmayı sürdürürken. "Ama cevap vermedin." Gözlerimi devirdim. Onun mesaj attığından haberim dahi yoktu, telefonumun nerde olduğunu bile bilmiyordum. Eminim biraz sonra trip atmaya başlayacaktı.

Cold Hearted | Jack JohnsonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin