~BÖLÜM 16~

112 13 5
                                    

"Buraya ne zaman geldin?" diye sordu Stew ve ellerini masaya koyarak oturdu.

"Güvenlik görevlisi öldükten bir hafta sonra." dedi Robert. Stew o gün Kendy'i aramış ve sevgilisinin nerede olduğunu sormuştu. Stew Robert'en şüphelenmişti.

Çünkü güvenlik kameraları ona bağlıydı ve herkesi görebiliyordu.

"Neyi kullanarak kasabaya giriş yaptın?" Stew'in sorgulayıcı ses tonu Robert'i biraz germişti.

"Hiçbir delil olmadan beni burada tutamazsınız!"

Stew sinsice sırıtarak "Evet doğru delil olmadan tutamayız ama bu kasabada ki herkes şüpheli konumun da. Özellikle de sen. Çünkü ne tesadüfki olaylardan bir hafta sonra bu işe başlıyorsun."

Robert sessizce Stew'i dinledikten sonra öne doğru biraz eğilerek "Bence siz kendinizi kandırıyorsunuz. Katili bulamadığınız için bir kurban öne sürmek istiyorsun öyle değil mi?"

Stew donuk bakışlarla Robert'i süzerek ayağa kalktı ve etrafında dolanmaya başladı.

"Diyelim suçu üstlenecek bir kurban arıyorum. Bu neden sen olmayasın? Hem öğrencilere yakınsın. Hem de onları her an gözetleyebiliyorsun ve kimse bu konuda senden şüphelenmez."

"Yanlış kişiyi sorgulayarak vakit kaybediyorsun?" dedi Robert ve işini yapmakta oldukça usta hale gelmiş Stew'e baktı.

"Doğru kişiyi sen biliyor musun?" Stew onu köşeye sıkıştırıyordu. Ama acaba hisleri onu doğru mu yönlendiriyordu. Yoksa şuan kendini boşa mı zorluyordu.

"Katil kim bilmiyorum ve bu konu ile hiçbir alakam yok."

"Son sözün bu mu?"

Robert keskin bir dille, "Evet!" dedi.

"Peki şimdi gidebilirsin ama gözüm üstünde. Gölge gibi seni izleyeceğim. Her hareketin izlenim altında olacak. Kasabadan ayrılmaya kalkışma yoksa direk birinci şüpheli olarak nezarethaneye tıkarım seni."

Robert cevap vermeden merkezden ayrıldı. Stew sorgu odasında yalnız kalmıştı. Kafasında deli sorular vardı. Öldürülen kadının bir fotoğrafı veya oğlunun bir resmi olsaydı ona göre adım atacaklardı.

Ama hiçbir dosya veya hiçbir belge bırakmamışlar hepsini yok etmişlerdi. Justin bu işi halletmiş olmalıydı.

Kapısı tıklatılınca o yöne baktı. Gelen yeni ajanlardan Jessica'ydı.

" Bu akşam düzenlenecek olan toplantıyı haber vermek istedim."

"Verdin çıkabilirsin." Biraz sert çıkıştığının o da farkındaydı. Ama şuan kafası çok dolmuştu. Gözlerini açmakta zorluk çekiyordu. Üstüne üstlük faydası olmayan toplantılara katılmak zorundaydı. Jessica'nın çıkmadığını görünce "Söyleyeceğin başka bir şey yoksa çıkabilirsin." dedi.

"Hadi ama Stew beni daha ne kadar görmezden geleceksin?"

"Jessica şuan çok yorgunum senin aptal aşk hikayeni dinlemek istemiyorum."

"Zaten sen beni hiçbir zaman görmedin." dedi. Sesi boğuk ve kırılgan çıkmıştı.

"Seni görmem için bir neden yok çünkü."

"Kırıcı oluyorsun."

"Biliyorum." dedi ve sırıttı. Bu kız ne zaman peşini bırakacaktı anlamıyordu. Yıllardır nereye gitse onu takip etmişti. Hatta bir ara eşi ile boşanmaya kadar götürmüştü bu konu. Ama daha sonra tatlıya bağlanmıştı.

"Ne olursa olsun seni bırakmayacağım." dedi Jessica ve odadan çıktı.

Güzel ve seksi bir vücuda sahipti. Sarı saçları ve hayran bıraktıran mavi gözlere sahipti. Ama Stew hiçbir zaman onu sevmemişti. Aynı üniversitede okumuşlardı. Hatta Stew'in eşi ile tanışmasına Jessica neden olmuştu. Ama sonra ayırmak için elinden geleni yapmıştı.

ASLA KORKMA (TAMAMLAMDI) Where stories live. Discover now