~BÖLÜM 7~

210 32 33
                                    

Polis teşkilatı yaşanan son olaydan dolayı diken üstünde çalışmaya devam ediyordu. Kasaba halkı bu seri katil yüzünden bir kaçı taşınmaya başlamış bir çoğu ise maddi sıkıntılardan dolayı Fullmoon kasabasını terk edememişti.

Tüm yerel kanallar teşkilatın önünde toplanmış yetkili birinin konuşmasını beklerken Justin öfkeyle elini masaya vurarak "Hepiniz ne halt ediyordunuz, nasıl nöbet sırasında uykuya kalırsınız?"

"Efendim biz uyumadık, sadece nasıl olduğunu hatırlamadan kendimizden geçmişiz."

Gazete başkanının korumasını yapan polisler ellerini önlerinde bağlamış belkide bu olaydan dolayı kovulma haberlerini duymayı bekliyorlardı.

Stew polislerden birine yaklaşarak" Dün gece en son ne yediniz? "diye sordu.

İki memur birbirine bakarak iki, üç saniye düşündükten sonra içlerinden kumral orta boylu olanı temkinlice konuştu.

" Hiçbir şey yemedik yalnızca hizmetçinin akşam dokuz sıralarında bize getirdiği çayı içtik. "

Stew gözlerini kıstı, güzel geçmesi gereken günün bu denli kötü bitmesi hepsinin sinirlerini alt üst etmişti.

"Hizmetçiyi sorgu odasına getirin." verdiği emirle sorgu odasına gitmek için gergin ortamdan ayrıldı.

Hizmetçi sandalyede gergince oturuyordu. Kumral saçları  dağılmış gözleri korkudan titriyordu. Stew içeri girerek kızın karşısındaki sandalyeye oturdu. Kızı bir iki saniye süzdükten sonra,

"Dün gece çayın içine ne koydun?"

Stew'in bu sert tavrı, hizmetçiyi tedirgin etmişti.

"Hiç__hiç bir şey koymadım. Yalnızca yeşil çay yaptım, hava serin olduğu için kapıda bekleyen polislere ikramda bulundum."

"Sadece yeşil çay olduğuna emin misin?"

Hizmetçi bir iki dakika düşündükten sonra "Yani emimin, o çay bayat olmuş olamaz daha dün gazete başkanına gelen hediyeden çıkardığım pakatten yaptım."

Stew kafasında herşeyi yerli yerine koymaya başlamıştı. Katil bir hediye paketi gönderdi, paketin içinde çay da vardı. Muhtemelen çayın içinde farklı bir madde olmalıydı. Aynı Lori'nin dün gece yediği hamburgerden dolayı bayılması gibi, bunlar tesadüf olamazdı.

"O yaptığın çay hala duruyormu?"

"Evet sanırım bir bardak kadar kalmıştı."

"Tamam polis arkadaşlar bir kez daha ifadeni alacaklar, ondan sonra evine git ve sakın kasabadan ayrılma."

Stew sorgu odasından çıkarak ilk gördüğü memura seslendi.

"Hemen gazete başkanının evine git ve mutfakta bulunan yeni açılmış bir yeşil çay paketi olacak onu Kriminal laboratuvara gönder, ve sonuçları hemen istiyorum."

Memur lafını ikiletmeden merkezden ayrıldı.

Lori gözlerini açtığında hastanenin beyaz tavanına baktığını anlamıştı. Gözleri ile etrafı süzdüğünde kimsenin olmadığını anladı. Yatakta doğrularak bu sabah gördüğü dehşet verici manzarayı düşünürken buldu kendisini.

Bir cesedin yanında uyanmıştı. Uzun saatler ölü olan bir cesetti bu. O keskin ölüm kokusu sanki heryerden geliyordu. "Gözleri" dedi Lori. Kendi elini gözlerine götürerek dokundu.

"Gözlerindeki o korku ölmüş olsada duruyordu." diye tekrarladı kendi kendine.

Acı hissetmiyordu ama zihni artık odaklanma yeteneğini yitiriyordu. Elde kalan tüm dikkatini ne olduğunu anlamadığı acı duygudan iflas eden bedenine sarf ediyordu. Titriyordu. Saatlerce yağmur altında kalmış gibi bedeni titriyor, kalan son umudunu yitirmemek için beyin hücreleri adeta savaş veriyordu.

ASLA KORKMA (TAMAMLAMDI) Where stories live. Discover now