Giriş

3.1K 190 192
                                    

Marinette çalan alarmla beraber belki de ilk kez daha fazla tembellik yapmadan yattığı yerden doğruldu. Hızlıca yatağından odasına giden merdivenlerden indi ve Tikki'nin şaşkın bakışları altındayken hızlıca giyindi. Alt kattan bağırarak gelen gelen annesi de aynı Tikki gibi şaşkınlıkla kızına baktı.

"Günaydın anne!"

Marinette ise bu bakışlardan habersiz annesinin yanağına büyük bir öpücük bıraktı. İkisi beraber kahvaltı için aşağı kata inerken Tikki çoktan çekmeceden kurabiyesini çıkarmış, kemirmeye başlamıştı.

Kahvaltı masasına oturduklarında Marinette tabağına her şeyden biraz aldı ve küçük lokmalarını hızlı hızlı çiğnemeye başladı. Yanındaki çayından da yudumlamayı unutmuyordu.

İlk kez bir sabah kızını bu kadar enerjik gören Bayan Dupain-Cheng ise kahvaltısını yaparken şaşkınlıkla kızını izlemeye devam ediyordu. Ne olmuştu da kızı böyle enerji dolmuştu? Birden Bayan Dupain-Cheng hatırladı.

Doğru ya, bugün Marinette'nin kuzeni gelecekti.

Annesi Marinette'ye gülümserken, Marinette çayından son yudumunu aldı ve hızlıca odasına çıkıp okul çantasıyla beraber minik kol çantasını aldı. Tikki her zamanki gibi onun içindeydi.

Alt kata dönünce annesine bir 'sonra görüşürüz' öpücüğü verdi ve alt kattaki fırında olan babasının yanına gitti.

"Günaydın ve görüşürüz baba!"

Babasıyla da sarıldıktan sonra büyük adımlarla okula gitmeye başladı. Sanki bugün ne kadar hızlı olursa kuzeni o kadar çabuk gelecek gibiydi.

Kuzeniyle çok iyi anlaşırlardı. Onunla bir araya gelince sürekli hayatlarında olanları birbirlerine anlatır, dedikodu yapar, oyunlar oynar, gezerlerdi. Kuzeniyleyken zamanın nasıl geçtiğini anlamazdı Marinette. Kuzeniyle bir kez bile kavga ettiğini, tartıştığını hatırlamıyordu. Ki hatırlaması imkansızdı da, ikisi farklı bedenlerdeki tek ruh gibiydiler, sadece bazı hareketleri farklıydı, o kadar. Görünüşleri bile aynı sayılırdı. Sadece kuzeninin saçları daha uzundu ve biraz daha açık bir maviydi. Göz rengi ise her ne kadar mavi olsa da o kadar koyuydu ki, kısıldığında siyaha benzerdi. Marinette iç çekti. Yine de onunla fazla görüşemiyorlardı. En son yüz yüze görüştüklerinde yanılmıyorsa on yaşındalardı. Geriye kalan tüm konuşmaları telefon üzerindendi. Kuzenini gerçekten özlemişti.

Marinette bunları düşünürken okula geldiğini fark etmemişti. Ama en yakın arkadaşı Alya farkındaydı ve donup kalmıştı.

Ne yani Marinette okula erken mi gelmişti?

Okula geldiğini fark eden Marinette gözleriyle etrafa bakındı ve en yakın arkadaşı Alya'yı görünce koşarak yanına gitti.

"Selam Alya! Nasıl gidiyor?"

Hâlâ olanlara inanamayan Alya konuşmadan sadece Marinette'nin minik suratına bakıyordu.

"Huhuuu... dünyadan Alya'ya, dünyadan Alya'ya!"

Marinette, Alya'nın gözünün önünde elini sallayarak söylemişti bunları. Alya sonunda kendine gelebildiğinde mırıldandı.

"Rüya da mıyım yoksa?"

Marinette kıkırdadı. "Neden ki?"

"Nedeni mi var kızım? Resmen okula zamanında hatta erken geldin!" Alya'nın bu dediği üzerine gülen ikili bir haftasonu görüşmemelerinin acısını çıkartırcasına dedikodu yaptılar.

KUZEN Where stories live. Discover now