19

1.1K 83 47
                                    

James Arthur - Breath

*

"Bugünün bir özelliği mi var?"

Jackson'ın bakışları buğulandı, dudaklarındaki gülümseme donuklaştı.

"Sadece, bugünü sana ayırmak istiyorum."

Sanki sonrası olmayacakmış gibi.

Bakışları, yarım kalan cümlesini bağırarak tamamlıyordu. Yutkundum. Boğazıma oturan ve canımı yakan yumruyu itmeye çalıştıkça, gözlerim hiç beklemeden doluyordu.

"Pekala, o zaman..." Aklıma hiçbir şey gelmedi. Tek istediğim onun yanında olmaktı. Zihnimi zorlarken, aklıma ilk gelen şeyi mırıldandım. "Sinemaya gidelim?"

Gülümsedi. Başıyla beni onayladıktan sonra masadan kalktı ve resepsiyona doğru yürüyüp hesabı kapattı. O sırada ben de onu takip ederek arkasından yürüdüm.

Lay'in arabası kapının önüne geldiğinde anahtarı alıp sürücü koltuğuna geçtim. Jackson ise son derece rahat bir şekilde yolcu koltuğuna oturdu ve emniyet kemerini taktı.

Dudaklarıma yerleşen gülümseme ile başımı iki yana sallayarak yüzümü kapatmaya çalıştım.

Yola çıktığımızda, telefonunu arabanın bluetoothuna bağlayıp bir şarkı açtı. Şarkının sözleri dikkatimi kendine toplarken, Jackson'ın bakışlarını yan profilimde hissediyordum.

Baby, baby, won't you please come rescue me?
I don't really wanna stay if you're not
All I know is that I need you, baby
Hold me close so I can finally breathe

Seni kurtaracak gücüm var mıydı? Kendimi bile kurtaramıyorken bir başkasını nasıl kurtarabilirdim ki?

When you tell me that you love me, babe
You bring the sun and take away my pain
And the anxiety is miles away
I didn't know that I could feel that way
I didn't know life was so beautiful 'til I held you

Gülümsedim.

Şarkı devam ederken o da kendince dizinde ritim tutup sözleri mırıldanıyordu. Sesi ruhumu eritiyordu. Fakat kırmızı ışıkta bile dönüp gözlerine bakamadım. Orada göreceğim bir şeyden korkuyordum. Ne olduğunu bilmediğim bir şey.

Birkaç dakikanın ardından arabayı büyük bir alışveriş merkezinin otoparkına park etmiştim.

Alışveriş merkezi çok kalabalık değildi. Bunun nedeni saatin daha  erken olmasından kaynaklanıyor olabilirdi. Genelde iş çıkışı kalabalıklaşırdı.

Sinema katına geldiğimizde, ne tür filmler sevdiğini sordum. O ise elimi tutup gözlerime baktı ve ben ne seversem ona uyacağını söyledi. Kalbim göğüs kafesimin içinde ezilerek un ufak oldu, ardından büyük bir sevgi patlaması ile büyüyerek nefes almamı engelledi.

Ben filmlere bakarken, o bana bakıyordu ve odaklanmamı zorlaştırıyordu. Mırıldanmayı ve oyalanmayı bırakıp bir saat sonra  bir seansı olan Joker filmini seçtim ve kasaya gidip biletleri aldım. Jackson hiçbir şey söylemedi. Bu hoşuma gitmişti.

Erkeklerin %90'ının DNA'sına işlenmiş gizli maçoluk ile biletleri ödemeye yeltenmemesi güzel bir haberdi.

Biletleri alıp ona döndüğümde, gözlerine yerleşen bulutlu ifadenin yerini tekrar berrak irisleri aldı.

Aldırmamaya çalışarak gülümsedim ve biletleri göstererek, "Daha 1 saatimiz var, ne yapmak istersin?" diye sordum. Dudaklarını büzdü, ardından elimi tutup beni çekiştirerek yürüyen merdivenlere doğru sürükledi.

Amnesia | Jackson WangWhere stories live. Discover now