1

4.6K 162 73
                                    

Lai Kuanlin & Jackson Wang - Hypey

"Ve Jackson Wang son tura hızlı bir manevra ile önde giriyor!"

Etraftaki insanların çığlığı, az önce mikrofondan bağıran sunucunun sesini bastırmıştı. Bakışlarım şu an boş görünen bitiş çizgisinde sabitlenmişken, yaklaşan arabaların çıkardığı boğuk sesleri duyabiliyordum.

"Oh! Bitiş çizgisine 500 metre kala Lay Zhang öne geçmiş görünüyor!"

Ah, Lay!

Aldığım nefesler hızlanırken, heyecandan kalbim ağzımda atıyordu... Kırmızı ve koyu mavi arabalar görüş alanımıza girdiğinde ben de dahil herkes nefesini tuttu.

"Jackson zorluyor, yetişmek üzere..."

Dudaklarımı ısırdım ve yüzümü ellerimle kapatıp tuttuğum nefesimi verdim.

"Jackson yetişti! Bitiş çizgisine son 100 metre!"

Arabalar önümüzden hızla geçtiğinde kısa saçlarım uçuştu. Zemine hızla sürtünen tekerlerin etrafa yaydığı toz bulutu ile herkes öksürüğe boğulduğunda, ben maske taktığım için içimden kendimi sessizce alkışladım.

"İnanılır gibi değil..."

Sunucunun şaşkınlık dolu ses tonu ile herkes o tarafa döndü.

"Kazanan..." derin bir nefes alıp elindeki tableti yere attı ve mikrofonu sertçe tutup, "Son 3 turnuvanın galibini yenmeyi başardı! Jackson Wang, tebrikler!" diye bağırdı.

Bakışlarım, hızla arabasından inip kalabalığa doğru yürümeye başlayan Lay'e kaydı. Sinirli görünüyordu. Kırmızı deri ceketini çıkarıp sertçe yere attı ve kalabalığın arasından geçip mekana girdi, gözden kayboldu.

Bakışlarım ellerime düştü. Son 3 yıldır her türlü rakibin karşısında o galip geliyordu fakat bugün bu durum değişmişti. Şaşkın kalabalık yavaş yavaş dağılmaya başladığında bakışlarım kırmızı arabasına yaslanmış rahatça sigara içen adamı buldu.

Jackson Wang.

Üstündeki rahat kıyafetlerden ve sert duruşundan kendine güveni olduğu belliydi. Sigarasını içene kadar bu tarafa dönüp bakmadı. Aksine uzun yolun belirsiz sonuna doğru bakıyor, bir şey bekliyor gibi sigarasından derin bir nefes çekiyordu.

"Hae Rin-ah, hadi gidelim."

Jeabum kolumdan tutup beni çekiştirmeye başlamıştı fakat bakışlarımı o adamdan çekip de onlara dönemiyordum.

O sırada sunucu, elindeki zarfı ve küçük kupayı Jackson'a vermek için yanına ulaştı. Jackson yanına gelen adama bakıp kaşlarını kaldırdı. Ardından elindekilere baktı. Dudaklarına hakim olan alaycı bir gülüş ile sigarasını yere attı. Yaslandığı arabasından doğruldu ve sunucunun elindekileri alıp durduğumuz noktaya doğru yürümeye başladı.

O sırada arkamızda kalan mekanın kapısı açıldı. Kapıdan beliren Lay ise bize doğru yürüyen Jackson'ı görünce duraksadı. Ardından sertçe bağırdı.

"Hey."

Jackson neredeyse yanımıza ulaşmıştı fakat onu duymasına rağmen dönüp bakmadı. Dudaklarındaki alaycı gülümseme daha da genişlediğinde şimdi tam önümde duruyordu.

Elinde tuttuğu 500.000 Wonluk ödülü, yanında durduğumuz içinde ateş yanan varile attığında gözlerim aniden irileşti ve ellerimi ağzıma götürüp şaşkınlıkla bağırdım.

"Yah!"

Diğer elinde tuttuğu kupayı ise bana uzattığında bakışlarımı ateşte yanmaya başlayan zarftan çektim. Bakışlarımız buluştuğunda içimi siyah, simsiyah bir korku kapladı.

Bu sıradan bir korku değildi.

Uzun vadeli, acı verici bir korkuydu.

Bir adım geri attığımın hayal meyal farkındaydım. Jackson'ın yüzündeki gülümseme yerinden kımıldamamıştı fakat bu hali daha da korkutucu görünüyordu.

Ellerim vücudumun iki yanına düştüğünde Jackson hala elindeki küçük kupayı bana uzatıyordu.

Tam Jaebum'a dönüp gitmemiz gerektiğini söyleyecektim ki birisi bileğimden tuttu ve beni hızla çekip arkasına aldı.

"Jackson Wang."

Lay önüme geçtiğinde, siyah tişörtünün üstünden bile ne kadar sinirli ve gergin olduğu görülebiliyordu. Jackson elini yavaşça indirip başını bulunduğumuz yönün zıttına doğru çevirdi. Dili sinirle alt dudağını turladığında o siyaha boyanmış derin korku hissi tekrar vücuduma yayıldı.

"Seninle pistte yeterince muhatap oldum sanıyordum, Lay. Şimdi aramızdan çekil, kupayı sahibine vermek istiyorum."

Lay'in, yumruklarını sıktığını gördüğümde ellerim istemsizce eline dolandı. Gerilen omuzları aniden gevşediğinde şaşkın bakışları bana döndü.

"Oppa, gidelim."

Jackson sert bir şekilde iç çekti ve birkaç adımda aramızdaki boşluğu kapatıp elindeki kupayı boştaki elime tutuşturdu. "Sana teşekkür etmeliyim... Neydi adın?" Lay hızla dönüp elini Jackson'ın omzuna koydu ve sertçe itti. "Jackson!"

Jackson güldü. "Sadece ödülün sahibinin adını bilmek istiyorum."

Lay tam bir şey söylemek için ağzını açmıştı ki, kendi sesimin soğuk havada yankılandığını duydum.

"Lee Hae Rin."

Mekandaki tüm bakışlar bana döndü. Sert ve alaycı çıkan sesim beni bile şaşırtmıştı. Yüzümdeki maskeyi çıkarıp yere attım ve bir adım daha atıp ona iyice yaklaştım.

"Adım Lee Hae Rin."

Jackson bir anlığına afalladıysa bile hızla toparlandı. "Tebrikler Hae Rin-ah. Sayende istediğimi aldım."

Kaşlarım çatıldığında dudaklarında küçük, belli belirsiz ve tehlikeli bir tebessüm oluştu. Ardından hafifçe kulağıma eğilip neşeli bir sesle fısıldadı.

"Zaafını aradığım kişinin gerçek zaafını buldum."

y/n: Merhaba! Yine, yeni, yeniden... Bir Jackson Wang kurgusunu gururla sizlere sunmaktayım. Yazı geçireceğim, çerezlik bir kurgu olsun istiyorum. Şimdiden okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Umarım beğenmişsinizdir. ^^

Amnesia | Jackson WangWhere stories live. Discover now