15

1.3K 99 40
                                    


Sasha Sloan - Runaway

Apartmandan çıkıp soğuk havaya adım attığımızda, şiddetli bir şekilde titredim.

Mark arabadan inmiş, elleri dar pantolonunun cebinde kaportaya yaslanmış bir şekilde bizi bekliyordu. Onunla en son Jackson'ın yerini sormak için telefonda konuşmuştum. Şimdi ise bana bakarken gözleri parlıyordu.

Jaebum, Mark'ın elini tutup selamlaştıktan sonra arabaya bindi. Mark'ın önünde durduğumda başımla hafifçe eğilerek selam verdim.

"Hae Rin-sshi. Çok güzel görünüyorsunuz."

Gülümsedim. "Teşekkürler."

Kapıyı açıp binmem için tuttuğunda Jaebum'un yanına bindim ve kliması açık arabanın sıcaklığına sevinerek gülümsedim.

Jaebum bana dönüp çatık kaşları ile konuştu. "Neden öne binmedin? Az sonra bu akşam ki eşimi alacağız ve senin yüzünden yanıma oturamayacak."

Gözlerimi devirip sessizce fısıldadım, "Durduğumuzda inerim Jaebum. Çocuk gibi davranma."

"İnsen iyi olur, Noona."

Sinirden avuçlarım kaşınırken ona en öldürücü bakışlarımla baktım ve camdan dışarıya bakmak için yana döndüm.

Nereye gidiyorduk? Doğru ya... Hiçbir şey sormamıştım. Tam dönüp Jaebum'a nereye gideceğimizi soracaktım ki, Mark arabayı durdurdu.

Jaebum beni itekleyerek kapıdan inmem için zorladı. "Noona, in."

Kapıyı açıp alelacele dışarıya çıktım ve hayretle Jaebum'a baktım. Küfür etmek için açtığım ağzımı, arkamdan bir ses böldüğünde geri kapattım.

"Jaebum-aaaaah!"

Hızla arkama dönüp gelen kişiye baktığımda sinirle soludum.

"Jinyoung?!"

Bir an için tüm bu kafa karışıklığı sabrımı taşırdı ve, "Yah! Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz?!" diye haykırdım.

Sesim bütün sokakta yankılandı. Ardından omuzlarım yorgunlukla çöktü ve ön kapıyı açıp bıkkın bir şekilde bindim.

"Lütfen artık gidebilir miyiz?"

Mark kocaman, gerçekten kocaman bir binanın önünde durdu. Ellerinde beyaz eldivenler olan bir görevli kapımı açıp inmem için tuttuğunda derin bir nefes alıp arabadan indim.

Bir dakika.

O bir kırmızı halı mıydı?

Şaşkınlık ve panik ile Jaebum'a döndüm fakat o çoktan Jinyoung ile içeriye doğru yürümeye başlamıştı. Kalbim boğazımda atmaya başlamıştı. O sırada kolumda hissettiğim parmaklar ile irkildim ve hızla sahibine döndüm.

"Ah, Mark."

Rahatlamış bir şekilde hızla elini tuttum ve gülümsedim.

"Mümkünse beni yalnız bırakma, bu denli büyük bir kalabalıkla aram çok iyi değildir."

Mark da gülümsedi. Bakışları çok... Derindi. Dudaklarım hafifçe aralandı ve şaşkınlık dolu küçük bir nefes verdim. Bakışları dudaklarıma düştü, ardından yutkunarak tekrar gözlerime çıkardı.

Amnesia | Jackson WangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin