BİRİNCİ BÖLÜM │VIII

300 14 0
                                    


VIII


Vlasov'ların küçük evi giderek mahallelinin gözüne daha çok batıyordu. Bu ilginin büyük bir kısmı bilinçsiz düşmanlıklar, kuşkulu dikkatlerle yüklüydü, ancak bunların arasından merak da boy vermeye başlamıştı. Bazen birisi geliyor, dikkatli bakışlarla Pavel'i süzüyor ve "Baksana kardeş, sen çok okuyorsun, herhalde yasaları bilirsin, bana şunu bir açıklasana," diyerek, polisin ya da fabrikadaki idarecilerin yaptığı bir haksızlığı anlatmaya başlıyordu. Pavel, elinden geldiğince kendisi yardımcı oluyor, işin içinden çıkamadığı zamanlarda, bir kâğıt yazarak kentteki tanıdık bir avukata gönderiyordu.

Gün geçtikçe mahalle halkında, bu ağırbaşlı genç adama karşı bir saygı uyanmaya başladı. Çünkü o, her şeyi yalın bir şekilde açık açık söylüyor, her olayı dikkatle inceliyor ve hepsinde insanları sıkıca birbirine bağlayan sağlam zincirin bir halkasını bulup çıkarıyordu.

Pavel'in saygınlığı özellikle de, "bataklık parası" olayından sonra insanların gözünde iyiden iyiye artmıştı.

Fabrikanın arkasında köknar ve kayın ağaçlarıyla dolu büyük bir bataklık bulunmaktaydı. Yazın bu bataklıktan küf kokulu yoğun bir buğu mahalleye yayılıyor ve içindeki bulut gibi sivrisinek sürüleriyle sıtma saçıyordu. Bu bataklık fabrikaya aitti ve yeni gelen müdür, burayı kurutarak yararlanmak istiyordu. İşçilere, bu işin onların yaşam koşullarını olumlu yönde etkileyeceğini anlatarak, ücretlerinden "bataklık kurutma parası" olarak, her ruble için bir kapik kesilmesini emretti.

Bu durum işçileri tedirgin etmişti, hele de memurların bu kesintinin dışında tutulmaları iyice canlarını sıkmıştı.

Müdürün konuyla ilgili duyurusunun asıldığı cumartesi günü Pavel, hasta olduğu için işe gitmemişti. Olup bitenlerden de hiç haberi yoktu. Ertesi gün, yaşlı dökümcü Sizov ile aksi bir adam olan Makotin kilise dönüşü Pavel'in evine uğrayarak durumu anlattılar.

Sizov yavaş yavaş konuşarak, "En yaşlı olanlarımız toplanıp konuyu görüştük ve sana danışmaya karar verdik. Bu iş için arkadaşlar bizi görevlendirdiler. İçimizde en okumuş yazmış adam sensin, senden şunu öğrenmek istiyoruz: Müdürün bataklığı kurutmak için bizim maaşlarımızdan para kesmesi yasalara uygun mu?" dedi.

Makotin gözlerinden ateş saçarak, "Hele bir düşünsene!" dedi. "Dört sene önce de bu üçkâğıtçılar bizden hamam parası toplamışlardı, tam üç bin sekiz yüz ruble! Ne oldu bu paralar? Hani, hamam nerede?"

Pavel bu yapılanın haksız bir şey olduğunu ve fabrikanın bu durumdan çok açık bir şekilde kâr edeceğini açıkladı. Adamlar da bunun üzerine homurdanarak gittiler.

Ana, onları uğurladıktan sonra mutlu bir şekilde, "Görüyor musun, Pavel'ciğim," dedi, "yaşlılar bile artık akıl danışmak için sana geliyorlar!"

Pavel bir şey söylemeden, düşünceli bir şekilde masanın başına geçerek bir şeyler yazmaya başladı. Bir süre sonra anasına, "Senden bir ricam var, şunu alıp kente götürmeni istiyorum..." dedi.

Ana tedirgin bir sesle sordu:

"Bu tehlikeli bir şey mi?"

"Evet!" diye karşılık verdi Pavel. "Orada bizim için bir gazete çıkarıyorlar. Bataklık parası olayının bu sayıda yayınlanmasını istiyorum."

Ana çabucak yanıtladı:

"Tamam, tamam! Ben hemencik..."

İlk kez oğlu ona bir görev veriyordu. Meselenin ne olduğunu ona açıkça söylemiş olmasına da çok sevinmişti. Bir taraftan giyinirken, "Pavel'ciğim," dedi, "ben bu işin ne olduğunu anladım! Bu basbayağı soygun! Adı neydi o adamın, İgor İvanoviç mi?"

AnaWhere stories live. Discover now