35. Bölüm: "Kader Çarkı"

25.8K 2.8K 1.1K
                                    

Keyifli okumalar dilerim

#Suzan Hacigarip Ruhun Ölmüş Senin

Yağmur gökten boşalırcasına yağıyordu. Sanki gök delinmiş gibiydi. İçi intikam ateşiyle yanan Ezra, arabasından indi. Şiddetle yağan yağmur onu saniyeler içinde sırılsıklam bir hale getirmeyi başarmıştı. Umrunda değildi. Günlerdir Çağın ve Rüveyha'nın peşindeydi, dayanacak gücü kalmamıştı. İntikam istiyordu. Çağın'a olan öfkesi sönmemişti çünkü her şey onun yüzünden olmuştu. O engel olmasaydı Rüveyha ile çok daha önceden konuşup zihnine girebilirdi. Sonra da Hazal'ı kurtarabilirdi. Fakat Çağın, o buna engel olmuştu. Hazal'a geç kalmıştı ve o ölmüştü. Dişlerini kenetledi. Hazal'ın ölümü... Bunun düşüncesine dahi dayanamazdı fakat şimdi dayanıyordu. Hatta lanet kalbi çok acımıyordu. Bu nasıl olabilirdi ki? Hazal ölene  kadar Ezra onun için ölüyordu. Fakat öldüğü an bir şey olmuş, göğsünde bir bağ kopmuştu sanki. Kanadına dokunduğu gün oluşan bağ, Hazal ölünce ortadan kaybolup gitmişti. Aşık olduğu kadını değil de bir dostunu kaybetmiş gibiydi. Bu durum öfkesini daha da büyütüyordu. Kendine ve Çağın'a duyduğu öfke, içini parçalıyordu. Adımlarını hızlandırdı.

Çağın güçlü biriydi. Onu cezalandırırken o da Ezra'yı cezalandırabilirdi. Belki vicdanını az da olsa sustururdu. Herkesten uzaklaşmak için geldikleri sahil evinin kapısını çaldı fakat açan olmadı. Kapıyı tekrar çalacağı sırada bir ses duydu. Etrafına baksa da bir şey görmüyordu. Evin etrafını dolaşmaya karar verdi. O sırada Rüveyha'nın sesini duydu. Hızla koşmaya başladı. Evin arka tarafındaki kumsala gelince gördüğü manzarayla beraber adımları dondu. Rüveyha, elindeki bıçağı karşısında duran adamın tam kalbine saplamıştı. Gözleri irileşirken geriye doğru sendeledi. Ani bir fırtına eserken bıçakaldığı adamın bedeni havalanmaya başladı. Bedeni aniden yok olurken yerini siyah kelebeklere bıraktı.

"Siktir!"

Boğuklaşan sesi kendine bile yabancı gelmişti. Ezra olanları daha iyi görmek için denize doğru yaklaştığı sırada Rüveyha dizlerinin üstüne düştü. Ezra tam o anda Çağın'ı gördü. Onlara doğru birkaç adım daha ilerlerken bir terslik olduğunu anlamıştı. Çağın... O da ölüyordu. Tıpkı Hazal gibi Çağın da ölüyordu. Rüveyha onu göğsüne bastırıp ağlarken bunu anlamak hiç de zor değildi. Tıpkı Hazal gibi Çağın da bu dünyadan ayrılıyordu. Belki de çoktan ayrılmıştı. Ezra'ya gerek kalmadan intikamı alınmıştı işte. Peki içindeki ateş niye sönmüyordu? Neden Rüveyha için üzülüyordu? Hak etmişlerdi onlar bunu. Ezra'nın çektiği acıyı onlar da çekmeyi hak etmişti. İkisini orada kendini sonlarını yaşarken bırakıp gidecekti. Bunu yapacaktı fakat o an, bir şey oldu. Rüveyha Çağın'ı göğsüne yaslamış ağlarken aniden başını arkaya doğru atıp haykırdı. Öyle acı bir çığlıktı ki bu Ezra geriye doğru sendeledi. Yağmur şiddetini arttırdı, öyle bir rüzgar esti ki Ezra yere düşecek gibi oldu. Denizin dalgası Rüveyha ve Çağın'a çarparken çok farklı şeyler oluyordu.  Rüveyha'nın göğsünden kelebekler çıkmaya başladı. Rüveyha adeta parçalara ayrıldı.

Ezra şaşkınlıkla dizlerinin üzerine çökerken kelebekler Çağın'ın üstüne doğru kondu.
Bir tanesi dudağına, diğerleri ise göğsüne konup yavaşça ortadan kayboldular. Sanki sanki Çağın'ın içine girmişlerdi. Rüveyha'nın başı güçsüzce öne doğru düştü. Ardından Çağın'ı saran kolu yana doğru devrildi. Yavaş yavaş çöktü. İkisinin cansız bedenini geriye doğru düştü.

"Cezan verildi."

Ezra aniden duyduğu ses üzerine başını gökyüzüne doğru kaldırdı. Gök gürledi, çakan şimşek bir an her yeri aydınlattı. Yağmur şiddetini arttırdı.  Bulutların oluşturduğu adam suretini görünce donup kaldı. Yıldırım, yüz suretindeki bulutu aydınlatırken "İhanetin bedeli ölümdür," dedi ve ardından kayboldu. Yaşadıklarının şaşkınlığıyla dolup taşan Ezra, birkaç dakika boyunca hareket etmeden olduğu yerde durdu. Neler olduğunu aklı almıyordu. Etrafı kör bir sessizlik kuşatınca zor da olsa ayağa kalktı. Ağırlaşan adımlarıyla yürümeye çalıştı. Ezra her şeye rağmen onlara doğru ilerledi. Yanlarına varınca midesine yumruk yemiş gibi oldu. Çağın'ın ağzından sızan kan denizin suyuna bulaşmıştı. Teni ve dudakları bembeyaz kesilmişti. Rüveyha'nın da ondan bir farkı yoktu. Siyah mavi saçları, ahtapot gibi suya dağılmış teni, iyice beyazlamış bir halde ölü gibi yatıyordu. Kelebekler ortadan kaybolmuştu. Ezra ne yapacağını bilmeden birkaç saniye başlarında dikilip onları izledi.

KELEBEK KUYTUSU-Feraşe  (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin