-Parlak bir gün-

41 6 5
                                    

12 Nisan 2013

Kısa gezintimin sonunda eve dönmeye karar vermişken sokağın sonundaki ekmek fırınına uğramam gerektiğini hatırladım. Ablam buradaki ekmekleri çok sevdiği için eve dönerken çoğu zaman alıyordum. Hafif yokuş yoldan inerek fırının önüne geldim, mükemmel koku dışarıdan bile duyuluyordu. Hava karardığı için soğumaya başlamıştı, kapıyı açtığımda sıcaklık yüzüme vurdu ve bu beni mutlu etmişti. Kapıya takılan yeni çan dikkatimi çekti, bu küçük fırını daha da sevimli yaptığını düşündüm. Bir sürü farklı çeşit ekmeğin olduğu tezgaha bakıp ablamın en sevdiği kestaneli ekmeği buldum ve çalışana gösterip almak istediğimi söyledim. Artık burada çalışan herkesle arkadaş olmuştum ve hepsini seviyordum. Bugün Elif fırında yoktu, en çok onunla konuşmayı seviyordum ve bir süre önce yakın arkadaş olmuştuk. Etrafa bakıp olmadığını bilsem de gözlerimle onu aradım. O sırada fırının kapısı açıldı, küçük çan sesinden anlamıştım ve arkamı dönüp baktım. İçeriye telaşla elinde birkaç kutu kahveyle bir çocuk girdi. Uzun boyluydu, hafif kıvırcık saçları vardı ve yuvarlak bir gözlük takıyordu, üzerinde fırının önlüğü vardı, sanırım yeni çalışandı. Yüzü oldukça sıradan göründüğü için daha önceden tanıyormuş hissine kapıldım. Çocuk telaşla kahveleri boş bir masaya bıraktı ve önlüğünün iplerini kontrol edip kasaya geçti. Onu izlediğimi anlamış olacak ki bana doğru döndü. Kısa bir süre baktıktan sonra samimice gülümsedi.

'Ekmeğiniz hazır!' Kafamı hızla geri çevirip ekmeği aldım ve kasaya yürüdüm. Çocuğa hiçbir tepki vermemiştim. Kasaya geldiğimde yine samimi bir sesle 'hoşgeldiniz' dedi. Tekrar sustum ve cüzdanımı çıkarmak için çantamı açtım. Kafamı kaldıracakken gözüm önlüğünün üzerindeki ismine kaydı. "Özgür" yazıyordu.

'Bir kestaneli ekmek. Başka bir şey yok, değil mi?'

Kafamı hayır anlamında salladım.

'Pekala, üç lira.'

Ekmeği alıp hızla kapıya yürüdüm. Arkamdan neşeli bir sesle "İyi günler!" dediğini duymuştum.

Elimdeki poşeti sağa sola savurarak eve yürümeye devam ettim. Kapıya geldiğimde ceketimin cebinden anahtarı çıkardım ve yavaşça kapıyı açtım. Büyük ihtimalle ablamın beklediğinden erken gelmiştim. Ekmeği arkama saklayıp salona doğru yöneldim. Ablam televizyon izliyordu, geldiğimi anlamamış olacak ki bir tepki vermedi. Arkasına yaklaşıp boynuna sarıldım. Bana dönüp gülümsedi ve uzanıp başımı öptü. Herkese soğuk olmamın aksine ona olduğum gibi davranabiliyordum. Beni anlayan ve çok seven sadece ablamdı, her ne kadar konuşma engeli yüzünden şimdiye kadar oturup hiç uzunca sohbet edemesek de onun verdiği teselliler beni en çok rahatlatan şey olurdu. Elimdeki ekmeği kucağına koydum. Yüzünü kocaman bir gülümseme sardı ve bana teşekkür etti.


Gözlerimi alarmın sesiyle zor da olsa açabildim. Boş bir hafta sonundan sonra yine okul günü gelmişti, sürünerek kalktım ve hazırlanmaya başladım. Dersleri çok fazla çalışsam da anlayamadığımdan okul her zaman benim için bir yük olmuştu, üzerine insanlarla iyi geçinememem de baya bir sorun oluyordu.

Sokak kapısını açıp gözlerimi kapadım ve temiz havayı içime çektim, kulaklığımı takıp otobüs durağına doğru yürüdüm.
Durağa vardığımda yanındaki bankta oturup ,ellerimi cebime soktum ve etrafı izleyerek otobüsün gelmesini beklemeye başladım. Etrafa bakınırken karşıdan gelen tanıdık yüz dikkatimi çekti, daha dikkatli bakınca dün fırında kahveleri taşıyan çocuk olduğunu fark ettim. Bir anda yanaklarım yanmaya başladı ve ayağa kalkıp arkamı döndüm. Neden böyle yaptığıma ben de anlam verememiştim ve saçma görünüyordu. Yavaşça kulaklığımı çıkararak tekrar banka oturdum. Çocuğun arkası dönük olduğu için  beni fark etmiyordu, gerçi fark etse bile tanıyacağından emin değildim orası ayrı. Çok geçmeden otobüs geldi, onun arkasından ben de bindim. Hiç boş yer olmaması canımı sıkmıştı, sırt çantamı sağlamca tuttum ve diğer elimle de direğe tutundum. Hemen önümde o vardı ve yanlışlıkla değmemek için baya bir emek sarf ediyordum. Ne kadar emek versem de otobüsün yaptığı ani frenle kollarımı çocuğun sırtına dayamak zorunda kaldım. Çocuk arkasını dönmüştü, utançtan ne yapacağımı bilemeyerek birkaç saniye bekledikten sonra yüzüne baktım ve özür diledim. Bana güldü ve konuşmaya başladı

'Sorun değil. Bu arada , sen dün fırına gelen kız değil misin? '

Cevap vermeyi unutarak nasıl hatırladığını düşünmeye başladım.

'Ya az önce fark ettim aslında ama müzik dinlediğin için rahatsız etmek istemedim, bu arada  devamlı müşterimiz olduğunu duydum.'

Çocuk hızlı bir şekilde konuşmasını bitirip sonra da güldü. Adını hatırlamaya çalışsam da aklıma gelmiyordu. Bir süre düşündükten sonra uzun zaman geçmiş olmalı ki çocuk tekrar konuştu

'Hala kulaklık takılı galiba?'

Bana doğru hafifçe eğilip yine güldü, fazla kibar davranması biraz tuhaf gelse de tatlıydı. Yüzüne bakıp ben de gülümsedim.

'Evet, uzun zamandır fırından alışveriş yapıyorum, şey evim yakın da o yüzden, yani tek o yüzden değil tabii, çalıştığın fırındaki her şey çok lezzetli'

Birkaç dakika daha sohbet ettik. Neden fırında çalıştığını öğrendim, babası fırının sahibinin yakın arkadaşıymış. Hayali küçük bir pastane dükkanı açmak olduğu için şimdiden hamur işleriyle uğraşıp hazırlanmak istemiş, bu yüzden babasından arkadaşıyla konuşmasını rica edip orada okuldan sonra çalışmaya başlamış. 

Bunları dinlerken yüzümde hep bir gülümseme vardı, benden başkalarının da hayali olduğunu duymak hoşuma gitmişti. Genelde tanıştığım her insan para kazanmaya yönelik bir meslek hayali kurup asıl istediği işi keşfetmeye çalışmıyor. Bunları ona da söyledim ve haklı olduğumu, aslında insanların hayal kurarak yaşamasının onları daha mutlu edeceğini söyledi.
Biri süre daha fırın hakkında konuştuktan sonra ineceğim durağa yaklaştığımı fark ettim ve sözümüzü yarıda kesmek zorunda kaldım. Ama o da aynı durakta ineceğini söyledi. Nedensizce mutlu oldum ve beraber otobüsten indik. Bu kadar konuşmamıza rağmen adımızı bile sormamıştık. Dün yaka kartını okusam da dikkat etmediğim için ismi hafızamdan silinmişti. Aynı şeyi düşünüyor olmalıydık ki bir anda durup ismimi sordu. Gülümseyerek elimi uzattım ve söyledim. 
'Defne ben'
'Ben de Özgür. Tanıştığıma çok memnun oldum Defne'
Ah doğru ya Özgürdü ismi! Özgür yine kocaman gülümsemişti. İlk defa bu kadar kibar ve sıcakkanlı bir erkekle tanışıyordum ve elimde olmadan kalbim hızlı atmıştı. Özgür çok pozitif ve anlayışlı biri gibi görünüyordu, tanışmak beni mutlu etmişti. Yan yana yürümeye başladık bir yandan da konuşuyorduk , çok geçmeden aynı okulda olduğumuzu anladık. Benden bir yaş büyüktü, belki de bu yüzden okulda pek görmemiştim. Zaten yaşıtlarıyla bile konuşmayan ben, üst sınıfların yüzüne bile bakmıyordum. 

Okula geldiğimizde Özgür tekrar görüşmek dileğiyle yanımdan ayrılıp sınıfına gitti. Yeni bir arkadaş edindiğim için mutlu olmuştum ve gerçekten iyi birine benziyordu.

Parlak Bir GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin