gitme

19.4K 1K 149
                                    

 "Bir kadın bir erkeğin gözünden kaç defa düşer bilmiyorum ama bu senin üçüncü düşüşün..."

Onun canını yakmak isterken kendi canımdan mı oluyordum. Söylediği ağır sözlerden sonra gitmek için ayağa kalktım. Güç bele masadan tutunurken ne oluyor bana diye düşünmekten kendimi alıkoyamamıştım. Neden elim ayağım titriyordu. Bora da kaşlarını çatınca yer ayağımın altından kayar gibi olmuş Bora kollarımdan tutsa da kucağına yığılıvermiştim.

"Bahar..." Onun defalarca Bahar dediğini duyuyordum da tepki veremiyordum. Elim ayağım biraz daha titreyince "Titriyorsun... Hemen doktora gidiyoruz..." diyerek beni kucağına aldığında bir kez daha kanım çekilmişti. Beynim zonklarken öleceğimi hissettim. Ben o an öleceğimi hissedip irkilmiştim. Bora koşar gibi yürürken ona yüzüne bakmaya çalışmıştım da kör gibi göremiyordum.

Bora korumalara bağırken benimle birlikte arabanın arka koltuğuna oturdu beni biraz daha sarılıp sarmayınca gözümden bir damla yaş akıp gitti. Ben ona zehrimi akıtmaya çalışırken o beni hala seviyordu. Boş gözlerle ona bakarken ruhumun bedenimden çıkıp gidivermesinden ürktüm. Ölüme ben hiç bu kadar yakın olmamıştım.

Elimi kaldırıp son bir kez sevdiğim adamın yüzüne dokunmak istedim de ona bile gücüm yetmedi. Ağzımda hıçkırığa benzer bir ağlama sesi çıkınca Bora yüzümü avuçlayıp "Korkma... Sakın korkma derin derin nefes al. Sadece nefes al."

Keşke konuşmaya gücüm yetseydi. Dudaklarımı araladığımda güç bela seni seviyorum, dedim. Eğer öleceksem onu severek öleceğini bilsin istiyordum. Şuan ki tek dileğim beni güzel hatırlamasıydı. "Korkutma beni Bahar korkutma iyi olacaksın. Tabi ya iyi olacaksın en fazla tansiyonun düşmüş olmalı..."

Hayır, bu başka bir şeydi. Kanımın çekildiğini hissediyordum. Onu görmekte biraz daha zorlanırken gözlerim kapanıyordu. Henüz değildi henüz değildi. Biraz daha yüzüne bakabilmek için kendimi zorladım. "Evet... Evet, ben kötü sözler söyledim sende dayanamadın bünyen zayıf ya bu yüzden böyle kötü oldun. Yoksa bende seni deli gibi seviyorum hep de seveceğim. Bunun aksini sakın düşünme. Eğer seni kıracak sözler söylediysem affet..."

Son bir kez daha bu defa içimden seni seviyorum, dedim.

"Bahar... Bahar... Lanet olsun, ne oluyor böyle..." Bahar'ın gözleri kayıp gidince onun gibi titreyerek nabzını kontrol ettim. Nabzı çok yavaş atıyordu. "Lan gelmedik mi daha hızlı olsana..."

"Abi geldik şu köşeyi dönünce hastane..."

Başımı kaldırıp sapacağı yere baktım. Şükür ki az kalmıştı. Tekrar kucağımda ölü gibi yatan kıza baktım. Lanet olsun bana neden o kadar ağır konuştum. Bir hata yaptıysa yaptı. Yaptıysa yaptı ne yapim yaptıysa yaptı... "Bahar'ım bak az kaldı kendini bırakma..." Ne oluyor Allah'ım ne oluyor durduk yere neden bu denli kötüleşti. Yoksa bilmediğim kötü bir hastalığı mı vardı?

"Geldik Abi..." Araba durunca öfkeyle kapıyı açamaya çalışıp aynı anda arabadan inmek için çaba gösterdim. Koruma sedye diye bağırdığında acil kapısına sedye getirmişlerdi. Sedyeye Bahar'ı yatırınca neyi olduğunu sordular "Bilmiyorum... Lanet olsun ki bilmiyorum..."derken onlarla birlikte koşuşturuyordum. Başına gelen doktor olmalıydı gözüne bakıp "Bilinci kapalı." Dedi.

Bilinci kapalı bu ne demek oluyordu şimdi. Bahar'ı acil kapısından içeriye aldıklarında öylece kalıverdim. Yok, canım bir şey olmayacaktı. Benim karıma bir şey olmaz. Koruma yanıma gelince "Abi ne yapalım?"diye sordu. Ne yapacaktık biz ne yapabilirdik. Keşke doktor olsaydım. Hayatımda bugün olduğu kadar hiç doktor olmayı dilememiştim...

"Uğur... Uğur'u ara hemen geldin. Belki... Bilmiyorum ama belki kana ihtiyaç duyarlar..." O an aklıma kan gelmişti. Nerden geldi bilmiyorum ama bu gibi durumlarda en çok kana ihtiyaç duyulmaz mıydı?

"Abi bende numarası yok."derken elim titreyerek telefonu çıkartıp Mustafa'ya uzattım. "Sonra Emre'yi de ara ben içeriye gireceğim..." Biraz geç de olsa aklım başıma gelince içeriye girip kalabalığa baktık her yerde yatak her yerde insan vardı. Ben Kızıl'ımı nasıl bulacağım derken ilerde kızıl saçlar görmüştüm. Hızla oraya gittiğimde onunla ilgilenen doktora baktım.

"Ne oldu karımın neyi var?"

"Şuan neyi olduğunu net bilmiyoruz. Benim tahminime göre kansız kalmış birkaç tahlil için kan alıp serum bağladık. Şimdi karınızı normal odaya alacağız çıkan sonuca göre de kan takviyesi yapabiliriz..." Kan! İçime doğmuştu sanki... Keşke Emre'nin sözlerine kulak assaydım. O geldiği andan itibaren Bahar'da bir şeyler olduğunu seziyordu.

"Kızıl'ım..."diye karımın yanına gidecektim ki izin vermediler... "Beyefendi lütfen işimizi zorlaştırmayın..."

"Abi..." Mustafa'nın sesini duyunca arkama döndüm. "Abi aradım Uğur Bey hemen gelecek..."Mustafa'ya ne olur olmaz diye Bahar'ın kan grubunu söyleyerek kan bankasına gönderdim. O giderken de karımla beraber üst kata çıkmıştım. Bahar'ı normal odaya aldıktan sonra çıkmışlardı. Bende buz kesmiş ellerini avuç içime alarak ısıtmaya çalıştım. "Bak iyi olacaksın demiştim. Sen iyi olacaksın. Yanında ben varken sana bir şey olmasına izin vermem."

İki saat sonunda herkes gelmiş hatta babam bile karısıyla gelmişti de Bahar hala kendine gelmemişti. İki saatin sonunda doktor odaya gelince herkes odadan çıkmış doktorla yalnız kalmıştım. Doktor testin sonuçlarına bakarak "Bora Bey üzülerek söylüyorum ama eşinizin kanı beşe kadar düşmüş normal bir insan da ortalama kanın on iki olması gerekirken Bahar Hanımın kanı beş bu da tehlike çanları sesini duymak demektir."

"Ben... Ben bir şey anlamadım."

"Öncelikle eşiniz hiç mi yemek yemiyor hiç mi bu zamana kadar halsizliğini baş dönmelerini fark etmediniz. Şuan yedi aylık bebeklerde bile en düşük kan değeri sekizken bu yaştaki birinin kan değerinin bu denli düşük olması gerçekten çok üzücü..."

"İyi olacak ama değil mi?"

"Şöyle ki eşiniz yolda bir kaza yapsaydı büyük ihtimalle kan kaybından çoktan ölmüş olurdu ölmese bile masada kalırdı. Şimdi biz kan vereceğiz ama yeterli olmayacaktır. Sizinde eşinize çok ama çok dikkat etmeniz gerekiyor. Yoksa bebeğinizi kaybetme olasılığınız çok yüksek..."

"Ne! Bir saniye bebek mi?"

"Evet, eşiniz iki haftalık hamile ben şimdi gidip gerekli bilgileri hemşireye vereceğim. Sizde yine bana uğrayın size daha ayrıntılı ne yapmanız gerektiğini söyleyeceğim..."

Doktor bildiğin fırça atsa da Bahar'ın ölümden duyduğunu duydukça benimde kanım çekiliyordu. Doktor çıkınca Eda içeriye girmişti ki onu dışarıya çık diye odadan kovdum. O sırada da Bahar kendine gelir gibi gözlerini aralayınca yanına gidip ellerinden tuttum.

"Bahar'ım sesimi duyuyor musun?"

"Ben... Ben ölmedim mi?"

"Hayır, ölmene izin veremem sadece ben değil bebeğimizde izin vermez..." Elimi karnımı karnının üstüne koyduğumda o da karnına bakıp "Bebek..."demiş sonra titrek ellerini elimin üstüne koymuştu.

"Benim bebeğim... Bizim bebeğimiz... Bahar, seni çok seviyorum. Lütfen beni daha fazla sensiz bırakıp öldürme."





BİRAZ SABIRSIZ OKUYUCULARIMI SESLENİYORUM BENİM BÜTÜN HİKAYELERİM MUTLU SONLA BİTER. HER NE KADAR KIRIP DÖKSELER DE HEP AŞK KAZANIR.


BİR SELDA ATASÖZÜ DER Kİ, AŞK BENDE BAKİDİR...

HEM BİZ MUTLU OLAMIYORUZ DİYE HİKAYELERDE Mİ ACI ÇEKSİN.






KIZIL  👑 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin