≋4≋

251 37 65
                                    

- Ladybug. Tabiri caizse, sen mal mısın?

"Hayır, Ryan.
Ben mal değilim.
Sadece o endişelenir diye ödüm kopuyor.
Tikki'yi diyorum.
Sadece 9 saat demiştim.
15 oldu.
Kim bilir neler geldi aklına?
Kim bilir ne kadar panikledi?
Bir şansım varsa
değerlendirmek zorundayım.
Bedeli çok büyük olsa dahil.
Tikki için.
Duusuu, Plagg ve diğerleri için.
Kendim için.
Üzgünüm. "
-

- Desteklerine minettarım, Ryan. Bu yolculukta yollarımız ayrılıyor. Elveda.

Marinette hızlı adımlar ile lokantanın dışına çıktı. O sırada tanıdık tenör ses ona seslendi.

- Ladybug!

Marinette arkasına baktı. Tahmin ettiği gibi, bu Ryan'dı.

- Gerçekten bu deliliği yapacak mısım bilmiyorum ama ne olursa olsun bahtın açık olsun.

Marinette gülümsedi ve ıraklaştı.

Bambaşka bir evrene yolculupa çıkıyordu. Çok riskli bir şey yaptığının bilincindeydi.

Binadan yeterince uzaklaşınca cebinden portamachine'i çıkardı.

Flashback, 1 year ago

-Çocuklarım, acil hatta çok acil vaziyetlerde kullanılan bir cihaz var: portamachine. Umarım kullanmak zorunda kalmazsınız. Bu aletler sizi şüphe çekmeyecek bir biçimde insan evrenine ışınlar.

Flashback's end

Olmak istediği kişiyi düşünmeliydi Marinette.

"Bir kız.
Aynı benim gibi görünen.
13ünde.
Paris'te.
Adrien'ın kolejinde.
Adı Miranette.
Marinette olmaz, ismim duyulmamalı.
Umarım karşılaşırız Agreste."

-


Marinette, güne Miranette olarak başlamıştı. Yumuşak bir yataktaydı ve bulunduğu yerin kapısı yavaşça gıcırdamıştı.

-Miranette? Tatlım, uyanma vakti.

Marinette gözünü açtı. Bu Tikki değildi. Bu sefer melodik bir kadın sesiydi bu. Aynı ona benzeyen bir kadının. Saçları onun aksine kısaydı ve boyu da ortaydı. Saçlarını yaşına uygunsuz kaçacak bir şekilde iki taraftan toplamıştı. Üstünde ise bir kimono vardı.

-İlk günden okuluna geç kalma tatlım. Yeni ülke, yeni başlangıç.


Marinette odayı süzüp vakit kaybedemezdi. Bu sebeple dolaptan beğendiği kıyafetleri rastgele kombinledi. Bu rastgele kombin, beyaz bir body üzerine "aesthetic" toz pembe bir tişört, uyumlu bir etek, beyaz pembe çizgili dizüstü çorap giyindi. Çıkarkense pembe ceket ve sneakerını giyindi, çantasını tek omzuna attı ve insan dünyasının geniş caddelerine attı kendini.

Bir caddeden geçerken çok hoş bir koku geldi burnuna. Bir pastane vardı, önünde ise sert mizaçlı orta yaşlı bir adam. Marinette yolu yamalak bilse dahil, emin olmak için adama sorma kararı aldı.

- Affedersiniz, buraya yakın bir kolej varmış, nerede olduğunu biliyor muydunuz?

- Bak, çocuk. Sen beni ne zannediyorsun? Tur rehberin falan mı? Karşında Gabriel Agreste var, meşhur moda tasarımcısı!

- Baba? Ne yaptığını sanıyorsun? Kızcağız altı üstü bir yol tarifi istedi, demediğini bırakmadın! Babam adına çok özür dilerim.

-Gel Adrien. Gidiyoruz.

Agreste. Adrien. Demek bu oydu. İlk defa görmüştü onu ama rüyalarını yarattığı çocuk çok iyi biri gibiydi. Ayrıca aradığı fırsat ayağına gelmişti. Baba-oğlu takip etmeye koyuldu.

Üç dakikalık takip ardından, bu dünyanın Miranette'i Marinette, iki erkeğin durduğunu fark etti. Büyük ve eski bir binaydı bura. Önünde bir sürü havalı çocuk vardı, saçı ombreli olanından tutun A'dan Z'ye marka akanına... Demek, kolej böyle bir yerdi.

Mermer basamakları ürkekçe çıktı kız. Sınıfını biliyordu: 9/E. İçeri girer girmez tüm bakışlar üzerine toplanmıştı.

Marinette etrafına bakındıkça daha çok gerilmekteydi sanki. Sanki o popüler kızlar, serseri erkekler, "benim sevgilim var" grubu, ineklerin hepsi ona tuhaf bakışlarını yönetiyordu. Okulun ilk günü böyle bir şeydiyse, gerçekten hiç süper bir şey değildi. Daha çok şey gibiydi, stresli. Bu stres Marinette'i gittikçe içine alıyordu.



𝓛𝓾𝓵𝓵𝓪𝓫𝔂 | ladrienTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon