31.BÖLÜM: ACININ İRONİSİ

En başından başla
                                    

Şokla bir süre bakakaldım ardından telefonu kırarcasına aramayı kapatıp duraksadım. "Al işte, bir şeyi yapmak istemeyeyim anında olsun. Bir şeye ya, bir şeye dikkat edeyim, aklıma getireyim, illa başıma gelsin." Ellerimle yüzümü örterken kendimden de nefret ediyordum.

Homurdanarak telefonu kapatıp şarja taktım. Yatağımın örtüsünü kaldırıp uzandıktan sonra babamı ve konuşmamızı tamamen unutmuştum. Belki de yalnızca kaçıyordum.

Gözlerimi uyumak adına yumduktan tam üç saat sonra uykuya daldım. Zira biz gözlerimizi kapatınca, zihnimizde ışıkları kapatmıyordu.

***

Mutluluk bazen geçmişten ötesine geçemez. Takıldığı sınır dönüm noktanız olur, öncesine dönemeyeceğinizi bilirsiniz. Artık mutluluk eskisi kadar sık değil, keder eskisinden de sık olur.

Elimden kayıp giden hayatıma bakıyordum. Masumluktan iz kalmamıştı, her şey çirkin... Ben bununla yaşamak istemiyorum. Kalbim hiç böylesine kirli olmadı.

Ertesi güne istemeye istemeye yine o okula gidecektim. Kimse neyle savaştığımı bilmezken, ben her sabah bununla savaşacağımı bildiğim güne uyanacaktım.

Çantamı omzuma takıp telefonumu montumun cebine koydum.

Sevgi'nin ne cevap yazdığını merak etmeden sabırlı olarak okumak için durağa varmamı beklemiştim. Durağa geldikten sonra telefonumu açarak ekrandaki sürüsüyle bildirime göz atmadan direkt WhatsApp'a girdim.

Gönderen: Sevgi
Hayatımda gördüğüm en nankör insansın. Babamla konuşmamı istiyorsan onları yok edeceksin. Beni tekrar tehdit etmeyeceğini nereden bileceğim?

Göz ucuyla gelen otobüse bakıp bineceğim otobüs olmadığını anlayarak tekrar telefonuma döndüm.

Gönderen: Tutku
Bilemezsin. Ama eğer istediğimi yapmazsan ne olacağını biliyorsun. Unuttuğun şey şu; bunu isteyen ben değildim. Bu saçmalığı başlatan senken nankör ben olamam. Ben seni her zaman arkanda dururdum, seçimlerine saygı duyardım ama karşılığı olmadığında bir anlamı kalmıyor... Bize bunu sen yaptın Sevgi. Ayrıca da için rahat olsun. Ben sana benzemem. Hatanı düzelttiğin müddetçe hiçbir şey yapmam.

"Günaydın." Elvin'in sesiyle hızla telefonu kapatıp ona döndüm. "Günaydın." Cevabını verdikten sonra boğazımı temizleyerek devam ettim. "Bu duraktan bindiğini bilmiyordum." Hafifçe gülümsedi. "Artık bu duraktan biniyorum." Kırmızı beresini düzelterek tamamen bana döndü. "Akşam sesin kötü geliyordu, daha iyi misin?" Başımı salladım. "Evet neyse ki aklıma dahiyane bir yılanlık geldi yoksa ne yapardım!" diyerek alayla konuştuğumda kıkırdayarak başını iki yana salladı.

Oysa benim alay dolu cümlelerim de sahteydi. Altında acının ironisi yatıyordu.

Cevap vermesine kalmadan gelen otobüse bindiğimizde boş yerler farklı yerlerde olduğundan ayrılmıştık. Her zamanki gibi okula gidene kadar kulaklıkla müzik dinlemiştim. Oturmanın verdiği rahatlıkla uykuya dalmak üzereyken okulun önüne geldiğimizi fark ederek yerimden kalktım ve yanıma gelen Elvin'le okula doğru yürümeye başladık.

Koluma girerek beni yakınına çektiğinde beklemediğim samimiyeti şaşırmama neden oldu. Başı dikti, gözleri delici ifadesiyse insanların üzerinde geziniyordu. "Seninle nasıl tanıştığımızı hatırlıyorum da... Beni sıkıştırdığını falan? Biz ne ara bu raddeye geldik?" Bana dönerek göz kırptı. "En büyük aşklar, nefretle başlar." Saçını omuzdan geriye savurup okulun kapısındaki güvenliğe gülümseyerek "Günaydın!" diye şakıdı.

Karanlığın Aç Çocukları Serisi 1 ve 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin