12.BÖLÜM: GÜVEN PROBLEMİ

204K 6.3K 2.3K
                                    


12

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




12.BÖLÜM: GÜVEN PROBLEMİ


Şebnem Araz

Artık havaların soğumaya başladığı, yazın kavurucu sıcaklığını geride bıraktığımız aylardaydık. Dışarı çıkarken ince bir ceket almadan edemiyordum. Ancak ne yazık ki bugün derse geç kalacağım korkusuyla aceleyle evden çıkınca ceketimi unutmuştum. Kısa kollu tişörtüm rüzgârın tenime vuruşuyla hafifçe üşümeme sebep oluyordu. İyi tarafından bakacak olursam hava sadece rüzgârlıydı, yağmur yoktu.

Kötü tarafından bakacak olursak gerçekten üşüyordum ve bunun tek sorumlusu da Sercan'dı! Dün gece onun yüzünden uyuyamamıştım. Hayliyle sabahta uyanamadım. Kesinlikle her şey onun suçuydu.

Bugün sakince konuşmaya karar vermiştik. Sercan'ı ekip evime, sıcak yorganımın altına gitsem çok güzel olabilirdi. Ama kafamdaki düşüncelerin sesini susturamıyordum. Sercan'la konuşmadığım müddetçe de kafamda kurmaya devam edecektim. O yüzden bu konuşmayı ertelemek benim zararıma olurdu.

Ders çıkışımda Elif ve Cansu'yla okuldan çıktım.

Ben içimde binlerce sorunla yarışıyorken, onlar yine konuyu Tutku'nun ilgisizliğine getirdiler. Sürekli bu konuyu açmalarından gerçekten sıkılmıştım.

"Bak anlıyorum Tutku yakın arkadaşın ama sende bizi anla. Tavırları hep bir garipti zaten, yetmezmiş gibi ablası gelip okulda olay çıkardı. Bence ailecek garipler."

İç çekerek "Böyle konuşma Elif." diye mırıldandım.

"Yalan mı?"

Yoldaki gözlerimi kaldırarak yüzüne çevirdim. "Tutku benim yakın arkadaşım cümlesini tekrar etmeme gerek var mı?"

Bu kez Cansu araya girdi. "Ya her neyse. Şebnem o kızla takılmak istiyorsa takılsın. Bizi bağlamaz." Omzuma anlayışla, sakinleştirmek istercesine dokundu. "Yanlış anlama ama o kızla hala yüz yüze geliyorsak tek sebebi sensin."

Sanki Tutku'dan değil de düşmanlarından bahsediyor gibi konuşmaları beni şaşkına çevirdi. Son zamanlarda iyice abartmış, laflarının gittiği yere dikkat bile etmeden konuşuyorlardı. "Saçmalıyorsunuz. Kızın size hiçbir zararı yok. Biraz abartmadınız mı?"

"Mesajlarına dönmediğini söyledin."

Gözlerimi kaçırdım, haklıydı... Dün Sercan'la olanlardan sonra yakın arkadaşıma ulaşmak ve biraz dertleşmek istemiştim. Fakat yakın arkadaşımın o kadar da yakın olmaması sebebiyle isteğim karşılıksız kalmıştı.

Yine de ne olursa olsun Tutku hakkında bu şekilde konuşmamalıydılar. "Bu onunla benim aramda."

"Sen Sercan'a kırıldığında, seni teselli etmek için yanında mıydı? Hayır..."

"Daha fazla bu konu hakkında konuşmak istemiyorum."

Cansu isteğime uyarak konuyu değiştirdi. "Sercan konusunu ne yapacaksın?" Birazdan onlarla yollarım ayrılacağından, tam üstüne bastı diyebilirdim. Çünkü Sercan'la buluşmaya gidecektim.

Kısaca olanları anlattım. "Doğru düzgün konuşmadık bile. Bana karşı caddedeki dükkândan beraber kahve içmeyi teklif etti. Bende tutamadım kendimi çok saçma bir trip attım. Yakından ilgilendiğin sarışınla git bence falan dedim. O da tepkime sinirlendi. Kafanda ne kuruyorsun sen dedi. Aramızdaki tek diyalog bunlardan ibaretti. Çünkü Sercan bunları söyleyince kırıldım ve arkama bakmadan oradan uzaklaştım. Akşam konuşmak istediğini söyleyerek mesaj attı. Ve bilin bakalım nereye gidiyoruz..." dedim karşımızdaki dükkânı işaret ederek. Oysa bu dükkâna yakından ilgilendiği sarışınla gitmesini söyleyeli sadece bir gün olmuştu.

"Şu dükkân?"

"Evet..."

Dükkânın camlarının arkasında kalan küçük masaların birinde Sercan'ı gördüm. Onu fark eden yalnızca ben değildim. "Baksana, o çoktan gelmiş. İçerde oturuyor. Çıkışta bizi ara ve sakin ol. Hiçbir şey senden önemli değil."

Biz bunları konuşurken karşı kaldırımda bir hareketlilik oldu. Başımı çevirerek baktığımda bizim kasabanın delisi, paranormal hikâyeleriyle ünlü sarhoş adam olduğunu gördüm. Sendeleye sendeleye yürümeye devam etti. Elinde gazeteye sarılmış içki şişesiyle önünü bile göremeyecek kadar sarhoştu.

Gözlerimi devirerek tekrar önüme döndüm.

"Teşekkür ederim kızlar, sizde kendinize dikkat edin. Sonra görüşürüz."

Böylece o dükkândan içeri girerek Sercan'ın karşısına oturdum. Aslında o gün benim için köprüden önceki son çıkıştı. Lakin ben o çıkışı görmezden geldim, sonuçları tüm hayatıma mâl oldu.

O köprünün yoluna girdim, kopan halatları beni denizin derinliğine gömdü.

Sadece bana gülümsedi ve "Benim için sen önemlisin Şebnem. Sen benim için bir gençlik çapkınlığı değilsin. Yaşadığın güven problemini anlıyorum. Anlıyorum ama kabul edemiyorum. Çünkü ben seni bir ömür yanımda istiyorum. Bildiğim bir şey varsa o da on yıl sonra beraber bugünleri gülümseyerek hatırlayacağımız." dedi. On yıl sonra o günleri gülümseyerek hatırlamayacaktım.

Ama yine "Eğer zaman sana iyi gelecekse, ben seni sonsuza dek de beklerim. Yeter ki benden gitme..." deseydi, ben yine aynı denizin dibini boylamayı göze alırdım.

Yine olsa, onun gözlerine baktığım anda şeritler kopardı. Acıya, hatalara, pişmanlığa rağmen sebep olacağı felaketlerin pahasına onun yanında kalmaya devam ederdim.

O gün dükkândan çıkarken omzuma bıraktığı ceketinin ağırlığı, yüreğime sindi. Ve yüreğim söküp atmadığım takdirde ondan kurtulmam imkansızdı. Ondan kurtulmayı en çok dilediğim günlerde bile.

-BÖLÜM SONU-

Şebnem farklı şeylerin, Tutku farklı şeylerin derdinde ve içten içe birbirlerine kırgınlar...

Instagram: lefazen

Karanlığın Aç Çocukları Serisi 1 ve 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin