Sesi öylesine öfkeli ve sabırsız çıkmıştı ki o zaman Özlem teyzenin onunla konuştuğunu yüzde yüz emin olmuştum.

Bizden ne istiyorlar anlamıyordum. Mahalleden de mahallenin konuşmasından de bize neydi?!

"Geliyorum."

Kapıya ilerleyip ayakkabılarımı giydim ve dışarı çıktım. Çınar, bahçe kapısının önünde bir sağa bir sola gidiyor, Sevgi sürekli ona duymadığım bir şeyler söylüyordu. Yanlarına ulaştığımda Çınar durdu ve bana döndü.

"Belkıs teyze sana da söyledi mi? Annemle konuşmuşlar. İnanamıyorum, düşündükleri şeye bak! Kafayı yiyeceğim! Üstüne bir de mahalleli laf çıkarmış!"

Oflayıp sinirle elini saçlarına daldırdı ve çekiştirerek geriye itti. Sinirimi de öfkemi de hüznümü de sevincimi de hep içimde yaşayan, dışarıya fazla aktaramayan biriydim ben. Yani Çınar gibi asla olamazdım. Dışarıdan biri görse sakin olduğum için beni kendime getirmek için sarsabilirdi bile!

"Haberim var," sıkıntılı bir nefes verdim. "Adım atar atmaz annem bundan bahsetti. Zaten ben de en az senin kadar öfkeliyim Çınar. Yine de ne yapabileceğim hakkında hiçbir şey bilmiyorum."

"Bence ikinizde önce bir sakin olun," Sevgi ikimizin arasına girmişti. Bir bana bir Çınar'a baktı. Aramızdaki en küçük oydu ama bazen, bazı konularda oldukça mantıklı düşünebiliyordu. "Ne demişler? Öfkeyle kalkan zararla oturur, değil mi? Siz de bu sözü şu anda kulağınıza küpe yapın."

Çınar yeniden ofladı. Elleri iki yanında yumruk haline gelmişti. O, benim aksime tüm duygularını zirvede yaşayan biriydi. Ayrıca onu anlayabiliyordum. Zahir'i sevdiğimi yeni yeni kabullenmeme rağmen, annem evlilik konusunu açtığı andan itibaren aklımda sürekli Zahir vardı. Çınar'sa İris'i uzun zamandır seviyordu ve evlenmek istediği tek kadın eminim ki oydu.

"Biz, bir süre görüşmesek iyi olacak."

Çınar'ın sessiz mırıltısını kulaklarım işittiğinde söyledikleriyle dumura uğramıştım. Biz, bir olursak ancak annelerimizi alt edebilirdik ama o çoktan bu yolda yürümeyeceğini belirtmişti. Benimse bundan böyle annemden köşe bucak kaçmam gerekecekti.

"Anlıyorum."

Ben de tıpkı onun gibi başımı öne eğmiş ve fısıldamıştım. İkimiz de bunu istemiyorduk ama mecburduk. Çınar'ı annemleri fikirlerinden geri çevirmek için çabalamaya zorlayamazdım. Çınar annesi Özlem teyzeye çok fazla bağlıydı ve bu zamana kadar ona bir kez olsun 'hayır' dememişti. Bu yüzdendi sanırım en başta bu kararı alması.

"Kendimi anne babası boşanan çocuklar gibi hissettim. Oldu o zaman hafta içleri Çınar'da kalırım, Hafta sonu da sende ne dersin Hazan?"

Onu anlamayarak baktık. Tek tek bize bakıp başını iki yana salladı.

"Siz kafayı sıyırmışsınız! Bundan böyle yolda karşılaştığınızda yolunu mu değiştireceksin, Hazan? Hazan işe her yürüdüğünde arabanla öylece yanından geçip gidebilecek misin Çınar? Ya da birbirinize her ihtiyaç duyduğunuzda aramamayı mı seçeceksiniz? Bu sizi zamanla yabancılaştırmayacak mı sanıyorsunuz?!"

Sevgi konuşmaya devam ettikçe ses volümü daha da yükseldi ve sonunda ikimize de bağırdı. Bir anda Çınar ve benim öfkem yok olmuş, en çok öfkelenen Sevgi olmuştu.

"Üçümüz bir olup onları bu düşünceden vazgeçireceğiz, anlaştık mı?"

İlk önce Çınar'a baktı. Çınar, dakikaların birbirini kovaladığı bir vakitte Sevgi'nin diktatör bakışlarına yenilip boyun eğdi. Bana döndüğündeyse ben çoktan razı olmuştum.

MÂHÎWhere stories live. Discover now