27▪

179K 7.6K 513
                                    

Merhaba Merhaba

Bu bölüm biraz kısa oldu çünkü bu haftam çok yoğundu ama belki hafta için bir bölüm daha gelebilir :)

Keyifli okumalar

Bu bölüm senin için mutlubirkelebek2

Seviliyorsunuz 💜

Güneş ışınları odaya dolarken sırtım yatak başlığında, kucağımda Zahir'le hala onun yatağındaydık. Birkaç dakika sonra Zahir gözlerini açmıştı. Uyuduğu süre boyunca sürekli sayıklamış ve arada yine ağlamıştı.

Ona yardım etmek istiyordum ama elimden sadece saçlarını okşamak geliyordu. Yine de sanki işe yarıyordu çünkü biraz olsun sakinleyebiliyordu o zaman.

Onun için endişeleniyordum. Daha önce onu hiç böyle görmemiş olmak beni telaşlandırıyordu.

Onun şehrine ilk defa ayak basıyordum. Yollarını bilmez, ıssız sokaklarını tanımazdım. Onu nasıl, nerede bulacağımı bilmiyor, her adımımda biraz daha kayboluyordum.

Nasıl iyi olacaktı? Nasıl kendine gelecekti? Ne yapmalıydım? Onun eskisi gibi dimdik ayakta durması gerekiyordu.

Ben kendimi bildim bileli dimdik ayakta durmaya zorlanmıştım. Tek bir tökezlemeye bakıyordu yere kapaklanıp tekrar kalkamamam. Bunun korkusuyla hayatın taşlı yollarında hep başım yukarıda yürümüştüm. Biliyordum ki bir kere boynumu eğersem, boynumu kırarlardı.

Kimse bana bunu öğretmemişti ki bunu Zahir'e nasıl anlatacak, öğretecektim bilmiyordum.

Sessizce ayaklanmasıyla ben de ayaklanmış ve yanında durmuştum. Gözleri kan çanağı, göz altları şişmiş ve kızarmış, saçları darmadağındı. Bir süre durgun denizi izlemişti.

Dün anneme sadece gece eve gelemeyeceğimi bir mesajla haber vermiştim. Eve gitmeli, ona açıklamamı yapmalı, üzerimi değişmeli ve tekrar buraya gelmeliydim.

"Zahir."

Ona seslenmemle başını çevirip gözlerini gözlerimle buluşturmuştu.

"Benim eve gitmem gerekiyor. Fazla uzun sürmez ama hemen gelirim."

Bir süre sessizce baktı gözlerime. Gözleri bir bataklığı andırıyordu. Kuru ağaçlara sahip ormanın sarmaladığı, üzerinde nilüferler açtıran o bataklığa adım atmıştım ben ve çıkmak istemiyordum. Aksine öylesine güzeldi ki, battıkça daha çok batasım geliyordu.

"Teşekkür ederim Hazan."

Çatlayan sesiyle ilk defa konuşmuştu. Kupkuru konuşmasına burukça gülümseyip arkamı döndüm. Ayakkabılarımı giyerek montumu ve çantamı alarak odadan çıktım.

Hızlı adımlarla merdivene ilerlerken çantamda telefonumu arıyordum. O sırada bir bedene çarpmış, elimdeki montumla birlikte çantam içindekileri dışarı taşırarak yere düşmüş, bense birkaç adım geriye sendlemiştim. Büyük parmaklar dirseklerimi sarmalamasa düşecektim belki de.

"Kusura bakmayın."

Batın'dan ayrılıp çantamdan dökülenleri toplamaya başladığım sırada o da yere çöküp bana yardım etmeye başladı. Beklemediğim bu davranıştan dolayı birkaç saniye afallamıştım.

Sonunda her şeyimi toparladığıma karar verip ayağa kalktım. Çantamı koluma astığım sırada Batın'ın elindeki fotoğraf gözüme çarptı. Evet, kimdi her şeyini toparlamış olan?!

Batın da benim gibi ayağa kalktığında gözleri hala fotoğrafın üzerindeydi. Fotoğrafı almak için uzandığımda sonunda dikkatini çekebilmiştim. Bir bana bir fotoğrafa baktıktan sonra fotoğrafı elime verdi ve kibarca gülümsedi.

MÂHÎHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin