29.BÖLÜM: SENİNLE OLMAK

Comincia dall'inizio
                                    

Bir an ben neredeyim ve ne yapıyorum diye kendimi sorguladım. Burada ne işim var diye düşündüm.

Ben bunları düşünürken Reha kamerayı nasıl kullanmam gerektiğini anlatmaya başladı.

Yüzünün doğrudan bana dönük olmasından rahatsız olarak can havliyle konuştum. "Sağ tarafa doğru bak." Çekingendim ama reddedemeyeceğim şeyler hissediyordum.

Rastgele bir anda tuşa basarak fotoğrafı çektim. Ekranda gördüğüm görüntüyü sevmiştim. Fotoğraf dekorun etkisiyle ürkütücü bir dünyaya aitti. Hatta bir çeşit vampir etkisi olduğunu söyleyebilirdim. Fotoğrafın çekildiğine dair çıkan sesten hemen sonra duraksayarak geri çekildim.

Duvarlarım yıkılmış gibiydi, bunu neden yapıyordum?

Ruhlarımız arasında sanatın köprüsü sallanıyordu.

Hafifçe dalgalı saçlarının gölge misali duruşu, renklerle bütündü. Genel itibariyle gölgeden ibaretken nasıl böylesine belirgindi?

Geri çekildiğimi fark eden Reha, bana doğru dönerek doğrudan gözlerime baktı. Gözleri beni rüyadan uyandırmış misali kendime getirdi. Ellerim titremeye başlamıştı.

Sadece bugün, her şeyi unutup kafamı dağıtmıştım. Eski zamanlarıma dönmüş, uzun zaman sonra deklanşör sesini tekrar duymuştum. Hata dahi olsa, hayallerim uğrunaydı.

Reha ayağa kalktı, yanıma gelişini izlerken kaskatı kesildim.

Göz kapaklarına gizlenmiş aynalar, yansımalarla dolu. Kirpikleri birer asker, kendimden koruyor sanki beni. Susmakla yetindim ve böylece onun yüz ifadesi de adım adım ciddileşti. Yüzümün yakınındaki yüzü, ateş misali yüzümü yakıyordu. Boğazımı temizleyerek bir adım geri çekildim. İrislerinde akan film şeridi, beni kendime getirdi. Daha fazla devam etmek istemedim, sadece gerçekleri düşünüyordum.

"Tutku..."

Tutku kölen sanırsın, kölesi oluyorken...

Bu senin istediğin mi onun istediği mi hiçbir zaman anlayamazsın. Tutku, istediğini istediğin olmasını sağlar. Şimdi söyle, kimin istediği oluyor, şimdi farkına var, kim yönetiyor? Sakin ve dinginlik yanıltıcı, bir fırtınanın rüzgârı usulca esiyor.

Bir elini usulca koluma koyarak parmaklarını hafifçe sardı. En basit teması dahi ürpermemi sağlıyordu. Büyü yapar gibi, gözlerini gözlerime sapladı adeta ve konuşmaya başladı. "Sen burada olmayı seviyorsun. Bir kez, sadece bir kez sınırları unut. Ne istediğini düşün." Başımı öfkeyle ona çevirdim. "Zaten burada olmam yeterince ödün, görmüyor musun?" Kolumdaki parmakları sıkılaştı ve beni biraz daha kendine çekti.

"Kendi istediklerini yapmayı ne zamandan beri ödün olarak adlandırıyorsun?" Gün gelir, içine gömdüğün sanat bıçağı çeker boğazına. Dişlerimi sıkıca birbirine bastırıp tüm hıncımı içime attım. Bazı şeyler gömülmeliydi, açığa çıkmaması gerekirdi. Başımı iki yana salladım. "Bu normal değil. Burada olmayı seviyorum ama burada seninle olmaktan nefret ediyorum. Burada seninle olmak gecelerce pişmanlık duyacağım günahlara benziyor." Gözleri yine parıldadı. İrislerinde elmas mı vardı? Açığımı her yakaladığında bana öyle bakıyordu. Beni en çok etkilediği şey, kendine anlatır gibi bana anlatmasıydı ne hissettiğimi ne düşündüğümü adı gibi bilmesiydi.

"İnsanlar kendi günahlarını kendileri seçtiklerinde büyürler. Sen hâlâ üst akılların günah seçtiklerine bakıyorsun, o insanların günahlarını düşündün mü hiç?" Kısa bir süre duraksadıktan sonra devam etti. "Kendi günahını seç Tutku." Kalbimden vurulmuş gibi hissetim. Adımlarım sendeledi, geriye doğru düşüyormuş misali, başım döndü.

Karanlığın Aç Çocukları Serisi 1 ve 2Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora