Akrep Avucunda

330 13 4
                                    

"Göz bebeklerinde bile kendimi
görüyorum, onlar birer ayna gibi
değiller mi? Sanırım
gözlerinde hipnoz oluyorum."

Eğer baskınlık kurmaya alıştığınız bir ortamda sizden daha baskını ortaya çıkarsa işleriniz istediğiniz gibi yolunda gitmeyebilir. Yüzünüz beş karış, kafanız ise allak bullak olmasına rağmen işlerin peşinde bir kunduzdan farksız olursunuz.
Ah.. baskın olan taraf elbette ben değilim. Kim Taehyung tam karşımda tüm gergin hatlarıyla birlikte kahvesini içerken ben onu inceleyerek bugünkü payımı kendimce cepliyordum.
"Onun buraya gelip bana emirler vermesini asla kaldıramam Jeongguk."
"Biliyorum Taehyung.." Kısık sesle onu yanıtlarken tedirgindim, bu meseleye bu kadar takılacağı aklımın ucundan bile geçmezdi. Yani bir ihtimal.
"Şu halimize bak! İşimiz başımızdan aşkın ama biz oturmuşuz beyefendinin gelmesini bekliyoruz. Babanın misafirperverliği gözlerimi yaşarttı Jeongguk."
Taehyung bu konuda haklıydı. Babam vermişti Bay Kim'e bu fikri, bunu gayet net anlayabiliyorduk. Jimin şirkete geleceği konusunda bizimle irtibata bile geçmiyordu, direkt olarak babamlarla muhatap oluyordu.
"Biraz sakin olmayı mı denesen acaba?" Hoseok bilgisayarında gözlerini ayırmadan konuşurken sesinde herhangi bir duygu barındırmıyordu. Taehyung her zamanki gibi Hoseok'u siklemezken ekran başındaki beden de bunu umursamadı.
Kapının aniden açılmasıyla bütün gözler kapıya dönerken elbette böyle bir giriş yapan kişi Park Jimin değildi. Öfkeyle dolup taşan Joy'du.
"Şaka mı bu?" Kız çatılı kaşlarıyla anında bana dönerken ifadem süt dökmüş kediden farksızdı. Hayır yani sanki ben demiştim Jimin'i aramıza alalım diye.
"Ya Joy. Yalandan atar gider yapma şimdi. Hoesok'u aramıza alacağımızı söylediğimiz zaman da böyle demiştin. Şimdi götünden ayrılmıyorsun!" Taehyung anında çıkışırken Hoseok sonunda ekrandan ayrılabildi.
"Hey.. Ben buradayım!" Beyaz saçlı olan oturduğu sandalyeden kalkarak elini kalçasına atıp ovuşturmaya başladığında Joy Taehyung'un çıkışmasına bir şey diyemeden kollarını birbirine bağladı ve yüzünü asarak yanıma oturdu. Böyle yapmasına şaşırdım, normalde asla altta kalan bir kız değildi.
"Başımı ağrıttınız." Dişlerimi sıkarak homurdandım ve istemsiz Taehyung'a baktım. Tahmin ettiğim gibi dediğime öfkelenmişti ki gözlerinden alevler fırlıyordu. Omuz silkerek gözlerimi devirdiğimde ayağa kalktım ve kapıya yöneldim. Kapı kolunu kavrayıp sertçe açtığımda bir adım atacaktım ki bedenim sert bir cüsseye çarptı.
"Yüce Tanrı'm!" Her şeyin üst üste gelmesine dayanamayıp bağırdığımda bakışlarım karşımdaki adamın gözleriyle buluştu. Anlam yükleyemediğim bir ifadeyle bana bakarken anında kaşlarım çatıldı.
"Odanın kapısına açtığında koridora firar eden negatif enerjiyi görmeliydin." Karşımdaki yabancı yeşilin en ürkütücü tonunu barındıran halelerini yüzüme sabitleyerek yumuşak sesini bize duyurduğunda çatık kaşlarım biraz da olsa gevşedi. Bir adım geriye gittiğimde bu sefer sırtım sert bir şeye çarptı. Hayır, arkamda duvar olmadığına emindim.
"Negatif bir ortam olduğu belli değil mi, adam yüzüne haykırdı?" Arkamdaki kalın ses çarptığım kişinin Taehyung olduğunu anlamamı sağlarken hareket etmedim. Sırtım göğsüne değiyordu, ne ara yanıma geldiğini anlamamıştım bile.
"Park Jimin." Kırmızı tutamlarının arasından kendini bariz eden emin bakışlarının altında ezilmeyi anında reddederek Taehyung'un dediğini umursamadan bana doğru uzanan eli sıkıca kavradım.
"Jeongguk, Jeon Jeongguk." Park Jimin samimi olduğunu kestiremediğim bir şekilde sırıtarak elimi aynı şekilde kavrarken bir süre beni inceledi.
"Kim Taehyung." Elimizin ayrılmasına sebep olan kalın sesin hala tam arkamda olduğunu enseme vuran nefeslerinden anlıyordum.
"Memnun oldum Taehyung, umarım durumumuz karşılıklıdır." Jimin elini önce çekip doğrulduğunda bilgisayar başındaki adamla bakıştı.
"Vay Hoseok! Burada çalıştığını bilmiyordum." Jimin ikimizi de es geçerek masaya doğru ilerlerken kaşlarımı çatarak arkama döndüm. Hala dibimde olan Taehyung'la burun buruna geldiğimizde geri çekilmek için yeltenmedi bile.
Tabii ki ben de geri çekilmedim.
"Derdin ne senin?" Dayanamayıp nefesi neredeyse dudaklarıma vuran adama kaşlarımı çatarak fısıldadığımda her zamanki gibi eski sevgilimden herhangi bir ifade yakalayamadım.
"Gerginim, beni sorgulamak istediğine emin misin?" Taehyung güzel yüzünü yüzüme eğdiğinde olduğum yere çakılırken söylediği şey anında gözlerimin önünde birçok sahnenin canlanmasına sebep oldu.

Winter Tale  |  TaekookWhere stories live. Discover now