y i r m i d ö r t

741 86 61
                                    


Bir daha hiç uyanamayacakmış gibi bir uykuda cebelleşiyordu yorgun bedeni. Şimdi acıları alıp koysalar önüne, sıkışır kalırdı hepsinin arasında. Kâbus bitsin istiyordu. Rüyalar diyarına misafir olmayı, orada Jimin ve çocuklarıyla mutlu mesut yaşamayı ve bu anın hiç sonlanmamasını istiyordu.


Kirpiklerini yavaşça kırpıştırdı. Boğazında hissettiği kuruluk ve kemiklerinin ağrısıyla gözlerini ışığa açtığında dudakları aralandı. Hiçbir şey düşünemediği saniyeler sonunda eli karnını bulmuş ve parça parça beynine yerleşmeye başlayan görüntülerden sonra, "Bebeğim.." diye mırıldanabilmişti ancak.

Baş ucunda bekleyen Rose ve Jungkook eğmiş oldukları başlarını kaldırdıklarında sese doğru, "Lisa." diyerek elini tuttu arkadaşı. Jungkook da hemencecik göz yaşlarını siliverdiğinde gülümseyip, "İyi misin?" diye sordu.

"Bebeğim nasıl?" tekrar mırıldanmayı başarabildiği sözleri Lisa'yı ağlamaya sürüklerken, Rose arkadaşının elini daha sıkı kavradı ve, "Sorun yok.." dedi, "Bu olanlar çok ağır geldi o yüzden bebek de hissetmiş. Kendine dikkat etmen gerek, biz yanındayız."

Lisa biraz olsun kendine geldiğini hissettiğinde doğrulmak istedi ve Jungkook durumu anlayarak direk yardımcı olmuş, yastığını dikleştirdiği kadını sedyede hafifçe dik bir konuma getirmişti. Lisa'nın teşekkür amaçlı bile gülümseyecek hali yoktu. Sorması gereken tonlarca şey vardı fakat içinde verdiği büyük savaş buna izin vermiyordu. Ama biliyordu, direnmeli ve galip gelmeliydi...

"So Ra evde tek kalmıştı. Annem.." diyordu ki Rose araya girdi. "Endişelenme, annenle baban So Ra'nın yanına çoktan gittiler." içi rahatlamış bir şekilde nefes verdi Lisa. "Diğerleri nerede peki?" deyip bu sefer Jungkook'a döndüğünde, uzamış saçlarıyla gözlerini kapatmaya çalışan genç çocuk boğazını temizleyip konuşmuştu. "Namjoon hyung, Tae hyung ve ben buradayız. Diğer hyunglar duş almak için eve gittiler. Jimin hyungun ailesi burada ve tabii kızlarda..." anladım dercesine başını salladı genç kadın.

Aklına Lydia geldiğinde ise tüm olumlu düşünceler olumsuzlara gebe kalmıştı. "O kadın.." dedi alçak sesiyle. "Güvenlik zorda olsa dışarı attı. Burada değil, merak etme." rahatlaması gerekiyordu ama öyle olmadı. İçine çöken ağırlık, sormaktan korktuğu en son soruyu sakladığı yerden çekip aldığında, gözlerini kapatıp dudaklarını araladı.

"Jimin... Nasıl?"

Bekledi.. Bu bekleyiş ömrünü kısalttı, dar ağacına çıkmış gibi titremeye başladı. Onsuzluğun belirtileri başlamıştı yine. Daralan içini ferahlatacak bir cevaba ihtiyacı vardı. Gülümsedi Jungkook ilk önce ve Lisa'nın beklediği açıklamayı yaptı. "Uyanalı iki saat oldu, normal odaya aldılar. Uyandığından beridir seni sorup duruyor ama hiçbir şey söylemedik." sevinç gözyaşlarıydı döktüğü bu sefer. Ağlamamalıydı, bebeği hissedirdi çünkü ama yapamıyordu. Sevgilisinin, sıcak yuvalarının uyandığını öğrenmişti.

"Ama nasıl olur? Çok çabuk uyanmadı mı? Doktor iki günü atlatması gerek demişti.." dedi titreyen parmakları gözlerinin altındaki yaşları silerken.

"Bir gündür uyuyorsun Lisa..." deyiverdi Rose. "Ayrıca doktorlar da bu kadar erken uyanmasını beklemiyordu ama hayati tehlikeyi atlatmış." Duyduklarının şokuyla yüz ifadesi şaşkınlığını sembolize ederken, "Benim hemen Jimin'e gitmem lazım." deyip ayaklanmaya çalıştı. Rose ve Jungkook hızla oturdukları yerden kalktığında, "Ani hareket yapmaman gerek." diye uyardı Jungkook. Lisa kaşlarını çatıp ayaklarını aşağıya doğru sarkıttı ve elini karnına koydu. "Gitmek istiyorum."

Jungkook Rose ile bakıştı ve sevgilisinin gözlerini kırpıştırmasından sonra derin bir nefes alıp Lisa'ya yöneldi. Serumunu Lisa ısrar ettiği için çıkardı, elini tutarak yavaşça yataktan kaldırdığı kadın ile birlikte yerdeki terlikleri giymesine yardımcı olduğunda odadan birlikte çıktılar.

again ☆ lismin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin