o n a l t ı

982 110 56
                                    

Paris'in temiz havasını ciğerlerine çekti Lisa. Yürüdüğü adımlarına dikkat ederek Park Jimin ve Lydia Stywert'ın arkasından yürürken onların birbirlerine gülerek anlattığı her neyse sadece izledi ve gözlerini devirdi.

Hey, kendisi de onlarla beraber Paris'e ayak basmıştı ve bu kadın bir an bile kendine dönüp muhabbet etme çabasına girmemişti. Şimdiden niyetini bu kadar belli ediyor oluşu başlı başına bir faciaydı.

"İyi bir iş çıkartacağımızdan çok eminim Bay Park. Sonuçta CEO'muz sizin gibi biri." deyip tekrar gülen kadına dudağını yamultarak baktı ve o an Jimin'in softlaşan yüzünü görünce adımları sekteye uğradı şaşkınlıktan. Fakat neyseki kendini düşmekten kurtardı ve iki elini de telaşla karnına sardı.

Ona bir şey olacak diye aklı çıkması bir yana, neden hâlâ aldırmakta bu kadar kararlıydı?

Paris'e gelmeden bir gün önce, o serum kokulu hastanede öğrendiği gerçeklerden sonra Jimin'den her şeyi gizlemişti. Genç adam ne kadar sorular sorsada aklına girecek yalanları serpiştirip ortaya sunmuştu Lisa. Hastaneden sonra ise şirkete dönmemiş ve evinde saatlerce ağlamıştı eli karnındayken.

Ne yapacaktı, nasıl olacaktı? O.. Bir bebeğe sahipti ve Jimin ile evli değildi. Ya da bebek, Jimin ile evlenmesine neden olacaktı. Bu olsun istemiyordu genç kadın. Çünkü geçmişinde yaptığı hataları tekrar etmenin onu ölümden de beter edeceğini biliyordu.

Peki bu bebek bir hata değil miydi?

Kafasını karıştıran çok şey vardı...

"Lisa?" adı, Jimin'in dudakları arasından tedirgin edici bir tonda çıkıp kulaklarına ulaştığında yere eğdiği kafası saniyeler içerisinde kalktı ve Jimin'e şaşkınlığını yansıtan bir bakış attı. "Ha, noldu?"

Genç adam ondaki bu hal ve tavır değişikliğini son birkaç gündür anlayamazken ve 'bir şeyi mi var acaba' diyerek de diretmesine rağmen cevabına ulaşamadığı sonuçlara içinden küfürlerini yolladığında muzip bir gülümseyi ona sunup arka kapısını açtığı arabayı işaret etti. "Otele gideceğiz, geliyorsan binmelisin..."

Onun bu ukala konuşması Lisa'ya yeniden gözlerini devirttiğinde arka tarafa hızla bindi ve kapısının kapanmasıyla beraber yanındaki kapının açılmasını izledi. Ön tarafa oturan Lydia şoföre gidecekleri yeri söylediğinde çoktan yola çıkmışlar ve sessizlikle yolun bitmesini beklemişlerdi.

Jimin önce dikiz aynasına gözlerini değdirip daha sonra yandan kaçamak bakışlarını genç kadının üzerine atarken kendisine döneceğini hissettiği bakışlarla önüne dönüp boğazını temizledi ve camdan tarafa bakmaya başladı.

Lisa için deli gibi endişelenmekten başka hiçbir şey yapamıyordu. Sırf bu yüzden anlaşma yaptıkları şirket ile işlerin kötü gitmesinden korkuyordu çünkü o an lanet olasıca aklının her an Lisa'ya kayacağını biliyordu.

Oldukça solgun görünmesi ise endişelenmesinin en büyük nedeniydi. Ne diye yanlarında gelmişti ki sanki? Bu haldeyken iyi hissetmeyeceğini biliyordu. So Ra'ya hamile olduğu zamanlarda da tıpkı böyle solgundu...

Bir dakika...

Düşündüğü şey karşısında dikleşen sırtına söz geçiremediğinde ani hareketi yüzünden üstüne yoğunlaşan bakışları hissetti. Kendine gelmeye çalıştığı her seferinde aklında dönüp duran ve bir tilki gibi beynini yiyip bitiren sorulara mani olamıyordu.

again ☆ lismin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin