150

4.2K 152 46
                                    

Gözlerinde iki çılgın ağaç gördüm

Gülüşten, altından, esintiden iki ağaç

Kımıldanıp duruyorlardı, istemedim

Sana hiçbir şey söylemek istemedim

Sevgilim,
Gözündeki mutluluk parıltıları benim yüzümden sönsün istemedim, lütfen kızma bana. Seni herkesten, her şeyden çok sevdiğimi de asla unutma.

Eğer gözleriniz bir daha buluşamaz, ellerimiz birbirine kavuşamaz, muhteşem sesin kulaklarıma ulaşamazsa sakın üzülme.

Bunu son kez ışıldayan gözlerine bakarak söyleyemediğim için özür dilerim; Seni Seviyorum..

-

Hwa Eul, başında hissettiği şiddetli ağrı ile gözlerini açmaya çalıştı. Etraf karanlık olduğundan hiçbir şey göremiyordu.

O an düşüncelerini toplayamadı ve nerede olduğunu sorgulamaya başladı. En son ameliyata gitmişti. Başarılı mı geçmişti? Uyanabilmiş miydi?

Gerçekliğe dönmek adına kıpırdanacağı zaman elindeki sıcak eli hissetti. Karanlık olsa da onun kim olduğunu biliyordu.

Taehyung, Eul'un elini tutmuş kafası hasta yatağında olacak şekilde uyuyordu. Her ne kadar dirense de uyuyakalmıştı.

Kafasını ona döndürdü ve gülümsedi Eul. Gözleri karanlığa alıştığında ise gülümsemesi solmuştu. Karanlıkta bile seçilen, yorgun ve çökmüş yüzü farkediliyordu.

Onun üzülmesine sebep olduğu için kızdı kendine Eul. Bir müddet izledi onu. Yanında uyuyor olmasına rağmen özlem duyuyordu. Saçlarını okşamak istediğinde kolundaki serum buna izin vermemişti. O da çareyi Taehyung'un elinde olan elini onu uyandırmamaya çalışarak çekmekte bulmuştu.

Ama başaramadı ve Taehyung ilk hafif bir kıpırdanıp gözlerini açtı. Açtığı gibi ise günlerdir bakamadığı o özlediği gözlerle karşılaşmıştı.

Eul uyandırdığı için biraz mahçup bir şekilde yüzünde gülümsemesiyle Taehyung'a bakıyordu. Ama Taehyung daha tepki verememişti.

Yaklaşık bir dakika Eul'e öylece baktı. Gözleri doldu. Gerçek olup olmadığını sorgulamayacak kadar acizdi. Çünkü eğer gerçek değilse, Eul'un gözlerine bakarak geçirdiği bu bir dakika için saatlerce ağlayabilirdi.

Taehyung gözlerini kapattı. Yanaklarından yaşların süzüldüğünü hissetmemişti. Günlerdir aynı durumda olduğu için bu hisse de alışmıştı.

Bir müddet de kapalı kaldı gözleri. Açmaya direniyordu ama olmuyordu. Açarsa Eul'un tekrar kaybolacağından korkuyordu.

Eul ise bekliyordu sabırla ve gözlerinde yaşlarla Taehyung'un ona sarılmasını, her şeyin geçtiğini söyleyip kokusunu içine çekmesini bekliyordu. Sabırla bekliyordu.

Taehyung gözlerini açmadan konuştu.

"Gerçekten sen misin?"

Eul'un ağzından hafif bir kıkırtı çıktı. Sonrasında ise elini Taehyung'un yanağına götürdü.

"Sence? Sence gerçekten ben miyim?"

Eul elini Taehyung'un yanağına koyduğunda Taehyung Eul'u günler sonra hissetmenin verdiği heyacanla kafasını Eul'un boynuna gömdü. Eul'u incitmekten korktuğundan kollarını saramamıştı ama elini tutuyordu hala.

Ama Eul'un umrunda değildi. Direk tüm gücüyle Taehyung'a sarıldı. Karşılığını alması yarım saniyeden az sürmüştü.

Artık ikisi de hıçkırarak ağlıyordu.

Taehyung gözyaşları ile ıslanan Eul'un saçlarının arasından zar zor konuştu. "Çok korktum."

Eul Taehyung'tan ayrıldı ve yüzünü avuçları içine aldı. Bundan sonra bu yüze doya doya bakacaktı. Bir saniyesini bile kaçırmayacak, her anını onunla geçirecekti.

"Asıl ben çok korktum Taehyung. Sana veda etmeden gidersem diye çok korktum. Yaptığım yanlıştı. Özür dilerim. Özür dilerim Taehyung."

Taehyung alnını Eul'un alnına yasladı.

"Gitmedin ya. Teşekkür ederim."

Eul bir şey diyemedi. Taehyung da sustu. Bundan sonrasını kelimelerle değil, birbirini deli gibi özlemiş olan iki insan buluşan dudaklarıyla konuşacaktı.

-

Özlendiğimi umuyorum, çünkü ben sizi özledim ♡

THE PHOTO • Kim TaehyungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin